6. Bölüm

4.5K 305 24
                                    

Zaman geçtikçe azalmasını beklediğim duygular,bedenimi daha çok ele geçiriyor. - Frida Kahlo

Birkaç gün sonra annemle evden girdiğimizde ikimizinde yüz ifadesi anlamsızdı. Artık şirkete gitmeyecektim. Bu netti. Annemi de üzemezdim. "Aç mısın?" Diye sordu ağlamaktan gözleri şişmiş olan annem. "Bir şey demeyecek misin?" Dedim. Gözlerim dolmuştu. Bana anlamsızca bakarken "Her şey senin suçun Valdi. Baban senin yüzünden öldü. Demeyecek misin?" Artık bağırıyordum. Annemin de hazır olan gözleri dolmaya başlamıştı. Sessiz kalmakla yetinirken "Bir şey yapsana. Bağırsana bana. Hakkın. Babam benim yüzümden öldü." Dediğimde bana sarıldı. Sakin kalmaya çalıştığı belliydi. "Valdi lütfen yapma. Senin yüzünden ölmedi. Kendini hırpalama." Dediğinde ellerinden kayıp yine yere yığıldım. O da eğildi ve gözyaşlarımı silmeye başladı. "Benim melek kızım. Hayatımıza bir şekilde devam etmememiz gerekiyor." Dedi. "Ben... Ben şirkete alınmıştım. O yüzden okula gidemiyordum..." dediğimde beni susturdu ve beni koynuna yatırarak saçlarımı okşamaya başladı. "Babanla seni o kadar çok beklemiştik ki..." yumuşak konuşması beni biraz sakinleştirmişti. "Bebeğimiz olmuyordu ve nerdeyse bütün evlatlık yerlerine başvurmuştuk. O kadar çok bekledik ki. Sonunda seni bulduk. O kadar tatlıydın ki. Simsiyah saçların, kocaman gözlerin vardı." Annemi dikkatle dinliyordum. "Çok ağlardın ama..." güldü. "Baban saatlerce seni evin içinde gezdirirdi. Hasta olduğunda başında o beklerdi. Senin hep iyi bir yerlere gelebildiğini görmek isterdi." Gözlerim dolmuştu. Beni yatağıma yatırdı ve odadan çıktı.
Sabah annemin sevgi dolu öpücükleriyle uyandım. "Eee... Şirkete gitmiyor musun?" Bunu mutlulukla söylemesi dikkatimi çekmişti. "Hayır. Bırakacağım. Seni daha fala üzemem." Dediğimde "Hayır Valdi. Hayallerinin peşinden git. Sakın bizim için yaptıklarından vazgeçme." Dedi ve beni yatağımdan kaldırıp dolabımdan kıyafetlerimi çıkardı.
Kısa bir süre sonra hazırlanıp evden çıkmıştım. Onu yalnız bırakmak istemiyordum ama yanında kalmama izin vermemişti. Yavaş yavaş yürüyordum. Yaşadığım şeyleri düşünüyordum. Son birkaç hafta içinde hayatım ne kadar değişmişti. Önce seçmelere katılmam, kazanmam, Suga ve şimdide babam... İyi anlaşamazdık hatta birbirimizden nefret ederdik. Ne olursa olsun o benim babamdı ve kendimi çok suçlu hissediyordum. Gözlerimden yaşlar istemsizce boşalıyordu. Kendimi durdurmaya çalışıyordum ama başaramıyordum. Yolun ortasında durmuş hıçkırarak ağlıyordum. Neyse ki sokakta benden başka kimse yoktu. Yürümeye ve ağlamaya devam ettim. Şirketin önüne geldiğimde gözyaşlarımı sildim. Biraz daha iyi göründüğümü düşündüğüm zaman içeri girdim ve asansöre yöneldim. Şirkete girer girmez içimi 'acaba onu görür müyüm?' düşüncesi kaplamıştı. Asansörün aynasında yansımamı görünce beni böyle görmemesini umut ettim. Bu halde beni görmemeliydi. Çok güzel olduğumu hiçbir zaman düşünmemiştim ama şu an gerçekten kötü görünüyordum. Yüzümde sıfır makyaj, Gözlerim ağlamaktan şiş ve kızarmış bir haldeydim. Asansörden inince direkt olarak Min Seo'nun odasına yöneldim. Kapıyı tıklattım ve içeriden "Gir" sesini duyunca kafamı hafifçe içeri doğru uzattım. Gördüğüm yüzler beni hem mutlu etmiş hem de şaşırtmıştı. Sonra aklıma asansördeki halim gelince yerin dibine girmek istedim. Bts beni böyle görmemeliydi. Özellikle Suga. Kafamı uzattığımdan beri bana bakıyordu. Neden bu halde olduğumu anlamaya çalışıyor gibiydi. Min Seo "Valdi!! Nerelerdeydin? Kaç gündür yoksun ve telefonlarına da cevap vermiyorsun. İyi misin, tatlım?" dedi ve yanıma gelip bana sarıldı. "Haber veremediğim için özür dilerim. " dedim. Gözlerim tekrar dolmaya başlamıştı. Min Seo onlara dönerek "Bize biraz izin verir misiniz? Söylediğiniz şeyler değerlendirmeye alınacak." dedi ve teker teker kalkmaya başladılar. Hepsi bana destek olmak ister gibi bakıyorlardı. Biri hariç... O daha çok 'çıkışta beni görmeden gitme' der gibi bakıyordu. Bunu nasıl anlamıştım hiçbir fikrim yoktu ama sanırım hissetmiştim. Ben çıkana kadar kapının önünde bekleyeceğini biliyordum. Hepsi odadan çıktıktan sonra Min Seo beni koltuğa oturttu ve "Ne olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordu. "Babamı kaybettim." dedim. Şimdi yüzüme neden bu halde olduğumu anlamış gibi bakıyordu. Tekrar ağlamaya başlamıştım. Bana sarıldı ve "Çok üzgünüm, canım. Kendini toparlayana kadar şirkete gelmene gerek yok. Derslerine iyice toparlandıktan sonra devam edebilirsin." dedim. "Teşekkür ederim." dedim ve kendimi ondan ayırdım. "Hadi eve git." dedi ve beni kapıya doğru yönlendirdi. Kapıdan çıkar çıkmaz Suga'yla burun buruna geldim. Beni kapının önünde bekliyordu. Kolumdan tuttu ve bir odaya soktu. Gözlerimin içine bakmaya başladı ve "Ne oldu?" diye sordu. Bir anda ona sarıldım. Kafamı boynuna gömmüştüm. Bu hareketi beklemediği için birkaç dakika hareketsiz kalsa da daha sonra ellerini belimde hissettim.
Birkaç dakika sonra beni kendinden ayırdı ve "Ne oldu?" Diye tekrarladı. "Babam..." gözlerim dolmuştu. "Öldü." Dediğimde gözlerini sonuna kadar açtı ve bana tekrar sarıldı. Sanki bunca gündür ihtiyacım olan tek şey o gibiydi. Ona sımsıkı sarılıyordum. Tekrar benden ayrılıp bir şey söylemeden kapıdan çıktı. Bu hareketlerine artık alışkın olduğumdan çok önemsememiştim. Ben de odadan çıktım ve çıkışa doğru ilerlemeye başladım. Önüme Jimin ve V'nin çıkmasını beklemiyordum. V "Min Seo olanları anlattı. Çok üzgünüz Valdi." Diyerek bana sarıldı. Sanki Suga hariç hepsi melekti. Jimin'e de sarıldıktan sonra şirketten çıktım.
Eve gittiğim yol çok kalabalıktı. Biraz kafa dinlemeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden yine o ara sokağa girmeyi tercih ettim.
Yürüyordum... Suga bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Bugün beni önemsemişti. Bana sarılmıştı. Bana 'küçük şey' dememişti... Düşüncelerimi yanımdaki hareketlenmeler bozmuştu. Kafamı çevirdiğimde kanım dondu. Yine bir kızla öpüşüyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Bana baktı ve bir an duraksadı. Sanki bana inat yapıyormuş gibi kızı duvara bastırdı ve daha sert bir şekilde öpmeye devam etti. Adımlarımı hızlandırarak sokağın çıkışına doğru koştum. Ne zormuş,insanın sevildiğini sanması. Ben onu için gerçekten de 'küçük şey' dim. Onun gözünde bir değerim yoktu. Ve ben günlerce küçücük umutlarla kandırmışım kendimi...
Eve gidene kadar hıçkırarak ağladım. Kapının önünde durduğumda yüzümü iyice sildim. Annemin beni böyle görmesini istemiyordum. Yüzüme gülümser bir ifade takınarak içeri girdiğimde annem koltukta oturmuş kitap okuyordu. Geldiğimi gördüğü anda telaşlanarak ayağa kalktı ve "Valdi..." "Kızım iyi misin?" Diye sordu. Sanki boğazımdaki düğümü sözleriyle büyütmüştü. Bir anda anneme sarılıp tekrar ağlamaya başladım.

LimitlessWhere stories live. Discover now