19. Bölüm

2.9K 201 41
                                    

Bize kalmayacak dünya için,bize kalacak günahlar biriktiriyoruz. -Malcolm

Araba durduğunda taksiciye para verip koynumda olan başını kaldırdım ve "Geldik." Dedim. Hala kıpkırmızı olan gözleriyle bana baktı ve arabadan indik. Etrafa bakındıktan sonra "Neredeyiz?" Diye sordu. "Küçükken geldiğim bir yerdeyiz." Dedim. Ona sıcak davranmaya çalışıyordum. Yüzünde küçük bir tebessüm yakaladığım anda içim rahatlamıştı. Gölün yanına gitti ve eline bir sopa alıp suyun üzerine şekiller çizmeye başladı. Yapacağım şey büyük bir riskti. Bana kızabilirdi. Hatta bu kesin bir şeydi ama kalbimin sesini dinlemeye karar verip tam arkasında durdum ve ellerime bütün gücümü vererek onu suya ittim. Suya daldı ve şok içerisinde bana baktı. "Çok iyi yüzemiyorum Valdi." Dedi. Ne yapacağımı bilememiştim. Oysa kıvranıyordu. Sonunda elimi uzattım ve "Bana tutun." diye seslendim. Elime uzandı ve beni bütün gücüyle suya çekti. Kahkahalarla gülüyordu. Onu mutlu görmek beni de mutlu etmişti. Birlikte suda yüzdük ve su savaşı yaptık. Hayatımda hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Sudan çıktığımızda kurulanmak için biraz yürümeye karar verdik. Her şeyi unutmuş gibiydi. Yüzü gülüyordu. Mutluydu,mutluydum. Kurduktan sonra birlikte salaş bir restorana oturduk. Yüzü birazcık düşmüş bir şekilde gölü izliyordu. Galiba bugün şirkette olanları hatırlamıştı.

"İyi misin?" Diye fısıldadığımda irkildi ve başını salladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"İyi misin?" Diye fısıldadığımda irkildi ve başını salladı. Boğazının düğümlendiği belliydi. "İyi değilsen kalkalım." Dedim. "Bana acıma Valdi." Dedi. Bir anda duraksadım. Tam cevabımı verecekken telefonumdan gelen melodi sesi her şeyi bozmuştu. Jeo arıyordu. Yüzüm ekşidi ve hemen meşgule attım. "Neden açmadın?" Diye sordu. "Çünkü bugünü seninle geçirmek istiyorum." Dediğimde gözleri dolmuştu. "Sadece bir gün..." diye fısıldadı o da. "Sadece bir gün benimlesin..." dedi. Yüzüme bakamıyordu. Ani bir hareketle masadan kalktı ve yürümeye başladı. Koşar adımlarla ona yetiştim ve "Yapma Suga." Dedim. Yüzünü bana döndürmüyordu. "Bana bakar mısın?" Diye sorduğumda daha çok benden kaçtı ve "Bence artık gitmelisin." Dedi. Ses tonu her şeyi ele vermişti. Yine ağlıyordu. Kalbime bir hançerin saplandığını hissettim. O üzülmemeliydi. Kolunu zorla tutarak onu bana döndürdüm. Ağlarken gerçekten de çok güçsüzdü. "Gözlerime bak Min Yoongi." Dediğimde zorla gözlerini gözlerimle buluşturdu ve "Ağlamam hoşuna mı gidiyor Valdi?" Diye sordu. Onu böyle görmem bile gözlerimi doldurtmuşken söylediği şey ağlamama sebep oldu. "Hayır. Sen ağlarken canım yanıyor Suga." Dedim. "Lütfen git. Daha fazla rezil olmak istemiyorum." Dediği anda dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bunca zamandır ona ihtiyacım olduğu apaçık belli olmuştu. Onu tamamiyle özlemiştim. O da aynı şeyleri hissetmiş olacak ki bir anda gözlerimin içine baktı. "Seni seviyorum Valdi."

Ertesi Sabah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ertesi Sabah

Dün gece geç saatte geri dönmüştük. İkimizin de güzel bir gün geçirdiğine inanıyordum. Bu sabah da erken kalkmış, Şirkete gidiyordum. Bir an önce onu görmek istiyordum. Bugün Joe'yle konuşma konusunda kararlıydım. Bu işe daha fazla devam edemezdim. Onu sevmiyordum ve onu daha fazla ümitlendirip üzmeme gerek yoktu. Bunu yapmak için geç bile kalmıştım. Elimi cebime attım ve telefonumu çıkarıp Joe'ye mesaj attım. 'işin bitince bana haber verir misin? Seninle konuşmam gereken bir şey var.' Bu iş bitecekti.

Şirkete girer girmez gözlerim onu aramaya başlamıştı. Kafeteryanın önünden geçerken onu görmüştüm. Hep birlikte bir masada oturmuş sohbet ediyor, gülüyorlardı. Mutlu görünüyordu ve ben onu hep böyle görmek istiyordum. Bunun için de elimden ne gerekiyorsa yapacaktım. Benim ona baktığımı hissetmiş olacak ki Kafasını bir anda bana doğru çevirdi. Göz göze geldiğimiz zaman yüzüme ufak bir tebessüm kondurmuştum onunsa gülümsemesi daha da genişlemişti. Masadakiler de beni fark etmişlerdi ve hepsi yanlarına çağırıyordu. Yavaşça masalarına ilerlemeye başladım. V çoktan Suga'nın yanına bir sandalye çekmişti. Masadakilerle selamlaştıktan sonra Suga'nın yanına oturdum. V üzgün bir şekilde "Sizin aranız bozuk mu?" diye sordu. İkimizde cevap vermiyorduk, hepsiyse bizden bir cevap bekliyordu. Telefonuma gelen mesaj sesi ikimizin de kurtarıcısı olmuştu. Telefonu elime aldığımda Suga'nın çaktırmadan baktığını biliyordum. Merak ediyordu. 'Parka gidiyorum.' Joe mesaj atmıştı. Suga'nın yüzünün düştüğünü fark ettim. Hızlıca masadan kalktığımda hepsi şaşkın bakışlarla bana bakıyorlardı. "Benim çok acil gitmem lazım. Sonra konuşuruz." dedim. Tam kapıya yönelmiştim ki masaya geri döndüm ve Suga'nın yanağına hızlıca minik bir öpücük kondurdum. Masadaki gülüşme seslerini arkamda bıraktım ve şirketten dışarı çıktım.

Parka geldiğimde ilk tanıştığımız bankta oturduğunu gördüm. Benim için her şeyi zorlaştırıyordu. Yavaşça ona yaklaşmaya başladım. İçimden 'ikiniz için de daha iyi olacak' diye geçiriyordum. Yanına gidip oturduğumda yüzünde her zamanki gülümsemesi vardı. Gözlerimi ondan kaçırdım. "Selam." dedi. "Benimle ne konuşmak istiyorsun?" dedi. Gözlerim dolmaya başlamıştı. "Ağlamana gerek yok. Bende bu konuşmanın ne zaman olacağını merak ediyordum. Aslında geçen gün olacağını düşünmüştüm ama bugünmüş." dedi. "Neden bu kadar iyisin?" diye sordum. Sesim ağlamaklı çıkmıştı. Beni kendine doğru çevirdi ve gözlerimin içine bakmaya başladı. "Çok güzel şeyler yaşadım seninle. Ama her şeyin bir sonu vardır." dedi. O benden ayrılıyormuş gibiydi. "Ben senden ayrılırsam daha iyi hissedeceksin değil mi? O yüzden bunu yapıyorum. Ayrıca beni sevmeyen bir kadınla devam edemem." dedi. Sıkıca boynuna sarıldım. "Özür dilerim." dedim. Başka bir şey söyleyemiyordum. "Tamam ağlama. Ona dönüyorsun değil mi?" diye sordu. Her şeyi tahmin ediyordu. "Ben salak değilim, Valdi. Bazı şeyleri anlayabiliyorum." dedi. Haklıydı. Salak olan bendim. Beni kendinden uzaklaştırdı. "Başladığı yerde bitti." dedi ve banktan kalkıp uzaklaştı. Başladığı yerde bitmişti. Ayaklarım hala titriyordu. Kendimde yürüyecek gücü bulamıyordum. Bu yüzden biraz orada kalıp etrafı seyrettim. Piyano dersime geç kalıyordum. Koşar adımlarla şirkete gittim. Ve hızlıca dersime girdim.
Her şeyiyle yorucu bir ders geçirmiştim. Hocam eşyalarını toplayıp odadan çıktığında piyanoyu seyretmeye başladım. Geçenlerde izlediğim bir filmin şarkısı düşüncelerimi kaplamıştı. Çok güzel bir melodiydi. Ellerimi hareket ettirip onu çalmaya başladım. Ortalara doğru artan parmak sayısı kalbimi huzurla doldurmuştu. O da bu parçayı biliyordu ve bana eşlik ediyordu.

Parçanın bitiminde gözlerimin içine baktı ve dakikalarca beni izledi. Sessizliği bozmak istercesine "Bu parçayı nereden biliyorsun?" Dedim. "Hoşuma gitmişti." Dedi. Birkaç saniye daha gözlerimin içine baktı ve bana yaklaşmaya başladı. Dudaklarını dudaklarımla birleştirdiğinde kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Min Seo'nun konuşması ikimizi de korkutmuştu. "Valdi. Noluyor burada?"

LimitlessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin