16. Bölüm

3K 230 17
                                    

Tam bütün cevapları bulduğunu düşünürsün, sorular değişir. -Paulo Coelho

Althea ile birkaç dakikadır sohbet etmeye çalışıyordum ama bana saatler gibi gelmiş olabilirdi.Evimden gitmesini istiyordum fakat bir bahanem yoktu. Ona baktıkça aklıma Suga geliyordu ve bu beni fazlasıyla üzüyordu. Durgun olduğumu anlamış olacak ki bir anda sözünü böldü ve "Yorgun görünüyorsun Valdi. İstersen ben otelime döneyim. Yarın buluşuruz." Dedi. Yarın da onu göreceğimi duymak canımı sıksa da şuanda evden gitme konusu hoşuma gitmişti. İtiraz etmeyip onu kapıya yönlendirdim. Dışarı çıktığı anda derin bir nefes aldım ve bir anda zihnimi birkaç saat önce olan olaylar doldurmaya başladı. Olan şeyler beni fazlasıyla etkilemişti ve şimdi Althea... O buradaydı. Suga ile atnı şehirdeydi. Ağlamamam konusunda kendimi zorlamış olsam da boğazımdaki düğüm gözlerimi zorlamaya başlamıştı. İstemsizce kapıya yaslandım ve yere dolu dolu gözlerimle bakmaya başladım. Olan olayları vücudum daha fazla kaldıramıyordu. Tam şuanda Suga'ya çok ihtiyacım vardı. Salona koşturup sehpadaki telefonu aldım ve düşünmeden Suga'yı aradım. Açmıyordu. Birkaç defa daha aradım ama bir fayda yoktu. Ona en ihtiyacım olduğu zamandı ve o yoktu. Titreyen ellerimin tuttuğu telefonu yere fırlattım ve kendimi koltuğa bıraktım. Mutfaktan gelen ayak sesleri bana yaklaştı ve sıkıca sarıldı. Annem haklıydı. O hep haklıydı. Hiçbir şey söylemedi ve bana sımsıkı sarılmakla yetindi.
Gecenin bir yarısında koltukta uyandım. Annem üstümü örtmüş ve burada uyumama izin vermiş olmalıydı. Etrafta göz gezdirdikten sonra tekrar uyumaya çalıştım. Fakat olmuyordu. Uyuyamıyordum. Ona ihtiyacım vardı. Ona sarılmaya ihtiyacım vardı. Tekrar telefonumu elime aldım ve tekrar onu aradım. Bu sefer telefonu meşgule atmıştı. Bu saatte uyumuyor muydu? Dayanamadım ve mesaj atmaya karar verdim. 'Suga... lütfen beni ara. Sana ihtiyacım var... Aramızdaki sorunu halledebiliriz.' Yazdım.
Güneş doğmuştu ve ben hala bana mesaj atmasını bekliyordum. Çıldıracak derecede sinirliydim. Şirkete gitme saatimin yaklaştığını gördüğüm anda hızlıca giyinip evden çıktım. Onunla konuşmam gerekiyordu.
Şirkete geldiğimde hiçbir yere uğramadan merkez denilen yere gelmiştim. Tam onu gördüğüm sırada telefonumun çalması bütün dikkatimi altüst etmişti. Althea arıyordu. Gözlerimi Suga'dan ayırmadan telefonu açtım. Ağzımı açmama müsade vermeden heyecanlı ses tonuyla "Valdi.Neler oldu bilemezsin." Bu sırada da Suga beni görmüştü. Fakat bana doğru gelmiyordu. "Dün Yoongi ile tekrar görüştük..." Boğazımda bir düğüm oluşmuş bir şekilde Suga'ya bakıyordum. "Ve yine hayatımın en güzel anlatını yaşadım."  Gözlerimden istemsizce yaşlar dökülmeye başladı. Suga öğrendiğimi anlamış olacak ki bana daha da dikkatli bakmaya başladı. Dilim tutulmuştu. Althea'ya hiçbir şey söyleyemeden telefonu kapattım. Onunla yüzleşecek gücüm artık yoktu. Beni paramparça etmişti.
Gözlerimi onun gözlerinden çekip arkaya döndüm ve koşar adımlarla şirketten çıktım. Arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Hiç düşünmeden o ara sokağa girdim. Sonunda kolumdan yakaladı ve beni kendine döndürdü. "Ne istiyorsun, Suga? Bittim, tükendim. Görmüyor musun? Daha ne istiyorsun?" dedim. Belimi tutan elleri olmasa olduğum yere düşecektim. "Valdi" dediğinde vücudumda kalan son gücümle onu kendimden uzaklaştırdım. "Bir daha sakın benim adını ağzına alma. Duydun mu beni!! Senden nefret ediyorum, Min Yoongi." Bunları söylerken bir yandan da göğsüne vuruyordum. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu bense bana her dokunduğundan ona daha çok sinirleniyordum. "Hayatımda gördüğüm en bencil, en pislik, en boktan adamsın. Pardon adam mı dedim?" dediğimde damarına bastığımı anladım. Kolumu o kadar sıkıyordu ki bıraktığında morarmış olacağından emindim. "İleri gidiyorsun." dedi. Şu anda benimle nasıl böyle konuşabiliyordu? "İleri mi gidiyorum?? Ben mi? Sen beni aldattın. Hem de arkadaşımla.. Kavga ettik ve sen gidip onunla yattın!!" O kadar çok bağırıyordum ki bir daha sesimin çıkmayacağını düşünüyordum. Kendimin elinden kurtardım. "Bir daha sakın bana dokunma." dedim. Sesim beklediğimden daha kararlı çıkmıştı. Bir iki adım gerilemişti. "iki gün önce beni sevdiğini söyledin. Ertesi gün..." dedim ama cümlemi devam ettiremedim. Suga karşımda yere çökmüş bir şekilde ağlıyordu. Yanına gidip "Nasıl yapabildin? Ben seni bu kadar severken, yaptığın her şeyi affetmişken nasıl yapabildin?" diye sordum. Bir cevap bekliyordum yoksa kafayı yiyecektim. Birkaç dakika bekledim bir cevap vermesini. Ne cevap bekliyorum ki? Güzel bir şeyler söylediğinde onu affedecek miydim? 'Seni seviyorum' dediğinde bu yaşananları unutacak mıydım? Unutabilir miydim gerçekten? BEN böyle bir insan mıydım? Değildim, ama onun sayesinde olmuştum. Beni ne hale getirmişti? Yavaşça yanından kalktım, gözyaşlarımı sildim ve gözlerinin içine bakmaya başladım. Ne kadar bakarsam bakayım kalbim çarpmıyordu, midemde kelebekler uçuşmuyordu. gözlerini kaçırdığında tekrar bana bakmasını sağladım. "Onu mutlu et. Sen değil ama o mutlu olmayı hak ediyor. Onu üzme. Beni yeteri kadar üzdün. Bir başkasına daha bunu yapma. Kimse böyle bir muameleyi hak etmiyor çünkü." dedim ve yürümeye başladım. Bu sokaktan bir an önce çıkmak istiyordum. Arkamdan geldiğini biliyordum. "Ben seni seviyorum. Sadece seni seviyorum ve hep seni seveceğim." dedi. Yüzümü ona dönmeden "Sen sevme çünkü beceremiyorsun." dedim ve sokaktan çıktım.

Luminescence10 👉🏻 kitabına bakınız efendim... 💜

Nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum. Gördüğüm ilk boş banka oturmuştum. Düşünmeye ihtiyacım vardı. Gözlerimi kapadım. Oturduğum yer çok sessizdi ve benim için iyi bir şeydi. Önce yaşadığımız güzel anları düşündüm, sonra da kötü anları. Kötülerinde çoğunda ağlıyordum zaten. Hayatım boyunca ağlamadığım kadar ağlatmıştı beni. Gözümden bir yaşın daha süzüldüğünü fark ettim. Artık onun için ağlamak istemiyordum. Ama kendimi durduramıyordum. "Senin gibi güzel bir kadını hangi erkek ağlattı acaba?" duyduğum sesten irkilmiştim. Gözlerimi açtığımda karşımda birinin dikildiğini fark ettim. "Veya hangi kadın?" diye sordu. Karşımda yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dikiliyordu. Suga'dan yakışıklıydı, uzundu ve daha iyi birine benziyordu. Niye onunla kıyaslıyordum ki? "Konuşabiliyorsun değil mi?" dediğinde hafifçe tebessüm etmiştim. "Konuşabiliyorum." sesim kısılmış gibiydi. O kadar bağırmadan sonra ne bekliyordum ki? "Oturabilir miyim?" diye sorduğunda bankta biraz yana kaydım ve ona yer açtım. "Kadın mı erkek mi buna cevap verirsen sevinirim. Şansım var mı yok mu onu öğrenmek istiyorum." dedi. "Her zaman bu kadar mutlu musun?" istemsizce ağzımdan çıkmıştı. "Pardon içimden düşünüyordum." dedim. Bu onu daha çok mutlu etmiş gibiydi. "Sen her zaman bu kadar mutsuz musun?" diye sordu. "Bu aralar öyleyim." dedim. Yüzüne baktığınızda istemsizce sizde gülümsemeye başlıyordunuz. "Konuşmak ister misin?" diye sordu. "Kimsin sen? Bir anda dikildin karşıma. Ne istiyorsun?" diye sordum. Yeni bir olaya henüz hazır değildim. "Ağlayan kadınlara zaafım var." dedi. "Çok kadın ağlattığın için mi?" diye sordum. Bende gülüyordum artık. "Cevap vermemeyi tercih ediyorum." dediğinde telefonum çalmıştı. Arayana baktığımda yüzümdeki gülümsenin solduğunu hissettim. Neden arıyordu ki? yeteri kadar konuşmuştum onunla ve daha fazlasına gerek yoktu. Onu dinlemek istemiyordum. Telefonu kapattım ve ayağa kalktım. "Nereye gidiyorsun? Daha hiçbir şey konuşmadık." dedi. "Yarın saat beşte burada olursan konuşabiliriz." dedim ve yürümeye başladım. "Gelecek misin gerçekten?" diye sordu. Durdum ve ona doğru dönüp "Geleceğim." dedim. Yürümeye başlamıştım ki durdum ve "Aldatıldım. Bir erkek beni üzdü." dedim. Yüzündeki gülümseme gittikçe genişlemişti. Arkamı döndüm ve eve doğru yürümeye başladım.

LimitlessWhere stories live. Discover now