26. Bölüm

2.5K 183 15
                                    

Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçecekmiş gibi gelecek. Kaç yaşında olursan ol,uyuyunca geçmeyecek. -Cesare PAVESE

Gözümü yakan ışık uyanmamı istiyordu fakat ben son 2 aydır ulaşamadığım rahatlıktan uzaklaşmak istemiyordum. Bir anda dün olanlar teker teker aklıma gelmeye başladı. Benden onlarca kez özür dilediği, ona gitmesi için yalvarmalarım, ağlaması, bağırmalar çağırmalar... Hepsi dün gece olmuştu ve şimdi onun koynunda uyuyordum. Hızlıca yerimden kalktığımda o da gözlerini açtı. Buradan cidden gitmeliydi. Sakin kalmaya çalışarak "Lütfen Suga... Lütfen... Bunu kendine de bana da yapma... Çok acı çektim ve son günlerde bunun bittiğini sanmıştım. Tekrar buna hazır değilim. Acı çekmeye hazır değilim." Dedim. Dünkünün aksine bugün biraz daha güçlü duruyordu. Konuşmaya başladı. "Bu kapıdan çıktığımda beni unutabilecek misin? Başka birini sevebilecek misin? Acının dindiğini sanacaksın ama dinmeyecek. Sadece seni yavaş yavaş yok edecek." Dedi. Nefeslerimi kontrol etmeye çalışarak "Nasıl bu kadar eminsin?" Dedim. Boğazını temizledikten sonra kafasını ağlamasını engellercesine yukarı kaldırdı ve "Çünkü yaşadım Valdi. Sensiz yok oldum." Dedi. Benim konuşmamı beklemeden "Beni hala seviyor musun?" Diye sordu. Şaşkın gözlerle ona bakarken "Seviyor musun?" Diye tekrarladı.Kolyem canımı acıtmaya başlamıştı. "Söyle." Dediği anda kolyemin verdiği güçle "Hayır." Dedim. Şok olmuştu, şok olmuştum. Hayır demiştim. Arkamdaki kapıya doğru yürüdü ve "San... Sana... Sana hayatında başarılar." Dedi. Tam kapıyı açacağı sırada kalbimin ağrısı hat safhaya ulaşmıştı. "Dur... Gitme..." Bir anda arkasını döndü ve kırmızı gözleriyle bana baktı. "Seni hala deliler gibi seviyorum Min Yoongi." Koşarak bana sarıldı. Kokusu burnuma dolarken ağlamaya başlamıştım bile. Zamana ihtiyacım vardı. Ona güvenmem için tek gereken şeydi zaman. Kendimi ondan ayırdım ve "Sadece bana biraz zaman ver Suga." Dedim. Kıpkırmızı gözleri daha da büyüdü ve "Lütfen Valdi. Senden tekrar ayrılmak istemiyorum. Lütfen..." dediği anda bir krizin başladığının anlamıştım. Gözümde şimşekler çakarken oksijensizliğim beni Suga'nın kollarına yığdı.Çektiğim acının tarifi yoktu. Kollarında kıvranmaya başlamıştım. Nefes almak istiyordum ama olmuyordu ve bir anda her şey kapkaranlık oldu. Duyduğum tek şey Suga'nın ağlayarak "Valdi... Valdi beni bırakma..." demesi olmuştu.
Babam... Bembeyaz bir alanda bana bakıyor... Gülümsüyor... Tüm özlemimle ona sarılmak istiyorum... Beni çağırıyor... Ona doğru yürümeye başlıyorum... Her şey o kadar güzel ki... Çok huzurluyum... Babama tamamen yaklaştığımda ona tam dokunacağım sırada arkamdan bir ses duyuluyor... Suga... Tüm içtenliliğiyle bana bakıyor... Beni çağırıyor... Gitmek istiyorum ama ayaklarım bağlanmış... Babam beni kendine çekmeye başlıyor... Suga'nın sesi gittikçe artarken hızla ayağımdaki bağları çözüyorum ve Suga'ya koşup sarılıyorum... Bütün kusursuzluğuyla bana bakıyor ve "Benimle kal Valdi." Diyor.

Büyük bir sancıyla uyandım. Başımdaki doktor Seoul'deki doktorumdu. Uyandığımı gördüğü anda hızlı hareketlerle yanıma geldi ve gözlerime ışık tuttu. "Valdi Yunji... Beni duyabiliyor musun?" Diye sordu. Ciğerlerimdeki acı konuşmamı imkansız kılsa da başımı sallayarak onayladım. "Valdi Yunji. 15 gündür yoğun bakımdasın ve durumun çok kritik. Küçük ameliyat geçirdin ve daha büyüğünü de yarın olacaksın. Çok büyük bir ameliyat olacak. Güçlü olmak zorundasın. Yoksa..." dedi. Devamını duymak istemiyordum. Zaten ciğerlerimdeki acı da sonraki cümleleri uğultudan farksız kılmıştı. Ölecek miydim? Cümlenin devamı bu muydu? Onu dinlemedigimin farkında değilmiş gibi hala konuşuyordu. "Seni yalnız bırakıyorum. Dinlenmeye bak. Önündeki birkaç gün senin için daha zorlu olacak." Dedi ve odadan çıktı. En son neler olduğunu az çok hatırlıyordum. Suga neredeydi? Beni bu halde bırakıp gitmiş olamazdı. Bunu da yapmış olamazdı.
Birkac dakika sonra kapı açıldı ve içeri girdi. Hızlıca yanıma geldi ve "Sana bir şey olacak diye çok korktum." Dedi. Gitmemişti. Beni bu halde bırakmamıştı. "Bir şey olmadı mi zannediyorsun?" Dedim. Onu ne kadar sevsem de bana yaptıklarını hala affedemiyordum. Şu an bu halde olmamım sebebi olması bile onu affetmemem için bir sebepti. "Ameliyat oldun." Dedi. "Bir daha olacakmışım." Dedim. Yüzü bir anda değişmişti. "Güçlü olmak zorundaymışım. Yoksa" dedim ama cümlemi bitirmeme izin vermeden araya girdi. "Söyleme. Bunu duymaya hazır değilim." Dedi. "Benim hazır olduğumu düşünüyor musun?" Dedim. Bana cevap vermedi. "Min Yoongi içimdeki yaşama istediğini öldürdün. Umutlarımı öldürdün. Sevgimi öldürdün. Benden geriye hiçbir şey kalmamışken..." Dedim. Gözyaşlarım konuşmama engel oluyordu. "Valdi, seni mahvettim biliyorum ama kendimi mahvettim. Seni kaybedecegimi düşünmek bile nefesimin kesilmesine neden oluyor. Seni kaybedemem. Seni kaybedersem bende kaybolurum." Dedi. Yüzüme biraz daha yaklaştı ve "Seninle daha uzun bir yolumuz var. Yaşayacak çok şeyimiz var. Bunu başaracaksın. Kendinin için, benim için." Dedi ve cebindeki kolyemi çıkarttı. "Ve bunun için yapacaksın." Dedi. Kolyemi o mu almıştı? "Yoongi..." desem de beni susturdu ve "Dinlen hadi. Bana söylemek istediklerini daha sonra söylersin." Dedi. Kapıyı açtığı sırada karşımızda gördüğümüz kişi ikimizi de şok etti.. Jeo beni ziyarete gelmişti. Önce şaşkın olduğu her halinden anlaşılan Suga'ya daha sonra da bana baktı ve içeri girdi. Suga ne kadar sinir olsa da onun bana iyi geleceğini biliyor gibiydi. Bu yüzden zorlanıyor gibi gözükse de sessizliğini kordu. Yanıma oturduğunda Suga çoktan odadan çıkmıştı. "İyi misin Valdi? Hiç iyi gözükmüyorsun." Dedi. Sevecen bir hal almaya çalışarak "İyi olmaya çalışıyorum." Dedim ama içim paramparçaydı. "Seni kim böyle yaptı galiba biliyorum." Dedi. Gözlerim dolmaya başladı.Birkaç dakika sessizlik olduktan sonra konuyu değiştirmeye çalıştığını belli ederek "Daha demin odandan çıkan çocuk ünlü değil mi? Kuzenim baya seviyor onu." Dedi. Konuyu dağıtmaya çalışırken tam da hedefe almıştı. Yüzümüm düştüğünü fark etmiş olacak ki "O... o çocuk değil mi?" Diye sordu. Gözümden istemsizce bir yaş düşerken başımla onayladım. Jeo'nun önünde aşık olduğum kişi için ağlıyordum. Beni kollarının arasına aldı ve "Geçti..." diye fısıldadı. Her şeye rağmen böyle masum davranması içime bir nebze de olsa huzur veriyordu. Sanki ben hep düşecekmişim ve o beni hep yakalayacakmış gibiydi...

LimitlessWhere stories live. Discover now