42. Bölüm ~Kader Ortağı ~

2.7K 235 7
                                    

Masum yüzüne baktıkça yaşadığı şeyler gözümün önüne bir hayal perdesi gibi seriliyordu. Ve bu durum nefesimin kesilmesine neden oluyordu. Boğulacak gibi olduğumda biraz temiz havanın bu melankolik halime iyi geleceğini düşünerek kendimi hastanenin dışına attım. Bahçeye çıktığım an yüzüme çarpan serin rüzgar bir nebze olsun kendime gelmemi sağlamıştı. Gözlerimi kapatıp bir kaç derin nefes aldım. Bu sırada rüzgar burnuma gönül yarenimin kokusunu armağan etmişti. Gelmişti işte yaralarımın merhemi. Gözüm kapalı bile olsa hissediyordum bir nefes uzağımda olduğunu. Yavaşça araladığım gözlerimi karaları ile buluşturduğum an yüreğimden bir şeyin akıp gittiğini hissettim. Gözlerinde endişe kırıntıları vardı şimdi. Bakışları ile bedenen bir sıkıntım olup olmadığını kontrol ediyordu. Oysa biliyordu benim bütün yaralarım en gizli yerimde, ruhumda saklıydı. Gözlerim onu gördüğü an yine çeşmelerini açmıştı. Ağlamamdan hoşlanmadığını biliyordum ama şu an öyle bir haldeydim ki gözümden akan bu yağmuru durdurmaya onun bile gücü yetmezdi. Kollarımı boynuna sarıp bir kedi yavrusu gibi göğsüne sığındım. Güçlü kolları anında sarmaladı bedenimi. İçine hapsetmek ister gibi daha çok bastırdı beni göğsüne. O böyle yapınca kimse bana dokunamaz, canımı hiç birşey yakamaz gibi geliyordu. Tek bir söz dökülmedi dilinden. Yalnızca acımı hafifletmek ister gibi sıkıca sarıldı ve sessizce yüreğimin dile gelip ona hissettiğim yıkımı anlatmasını bekledi. Böyle durumlarda hep susar ben ona gidene kadar beklerdi. Herseyi kontrol altında tutmayı çok seviyor olmasına rağmen halden anlayan bir adamdı. Sorular sorup yormak yerine destek olup zaman tanımayı tercih ediyordu. Bu da gerçekten insana güven veren ve rahat hissettiren bir davranıştı. Yavaşça kopardım kollarımı ait oldukları yerden. Elini tutup bedenlerimizi biraz ilerideki banklardan birine sürükledim. Oturduğumuzda bir süre daha ikimizden de çıt çıkmadı. Biliyordum ilk adımı benden beklediğini. Ancak nereden başlayacağımı ve nasıl anlatacağımı bilemiyordum. Kelimeler boğazımda koca bir düğüm oluşturmuştu. Ne yutkunabiliyordum rahatça, ne nefes alabiliyordum umarsızca. Cümlelerimi zihnimde toparlayabilmek için kendime birkaç saniye zaman verdim. Ardından sanki boğazımda bir şey varmış gibi sertçe yutkundum. Babamla aramızda geçen konuşmadan başlayarak gün boyu yaşadığım herşeyi anlattım. Ama en çok Mehmet Zaid 'in başına gelenleri anlatırken boğazım düğüm düğüm olmuştu. Zor olan bunları birine anlatmak mıydı  yoksa kabul etmek mi ? Bilmiyordum. En zoru bu aşağılanmayı o küçücük yüreğinin yaşamak zorunda kalmasıydı şüphesiz. Ayaz ' da duyduklarından sonra sessizliğe gömüldü. Onun da en az benim kadar sarsıldığının farkındaydım. İkimizin de bu konuda hassasiyetimiz vardı. Benim yıllarca mücadele ettiğim benzer bir durum ne yazık ki onun ablasının hayatına mal olmuştu. Üstelik şimdi ortada bu aşağılık durumu bire bir yaşamak zorunda kalmış küçücük bir çocuk vardı. Bunu hazmetmek vicdanı olan bir insanın kabul edemeyeceği kadar ağırdı. Ama şu an ona her zamankinden çok ihtiyacım vardı. Bana tesadüfen saptığım bu karanlık yolda yönümü göstermesi gerekiyordu.

" Ayaz! " dedim. Sesimde yakarış, sesimde muhtaçlık vardı. Yüzümü avuçları arasına alıp gözlerimden ve alnımdan öptü.

" Ona yardım etmemiz lazım, ben bu saatten sonra onu öylece bırakamam. Bu yükle onu tek başına bırakmam. Ne yapacağımızı bilmiyorum ama o meleği bu acıya terk etmeyeceğim. Onu hiç hak etmediği bu hayattan çekip alacağım. Bana bir yol göster ne olur " dilimden dökülen her kelimede gözlerimde içindeki kahrı dökmeye devam ediyordu. İncitmekten korkar gibi titizlikle temizledi gözyaşlarımın yanaklarımda bıraktığı izleri.

" Üzülme sen gözümün nuru elimizden ne geliyorsa yaparız. Tabi ki onu bu şekilde kaderine terk etmeyeceğiz. Hadi şimdi içeriye geçelim de karımın gönlünü ilk bakışta fetheden şu küçük adamla bende tanışayım" dedi. Dediği şey dudağımın küçücük bir tebessümle kıvrılmasına neden oldu. Haklıydı, o küçük adam masmavi masum bakışları ile ilk anda gönlümü fethetmeyi başarmıştı. Usulca doğruldum oturduğum yerden. Elimi uzattığımda hemen ayaklandı. Sıkıca kenetledi parmaklarını parmaklarıma. Adım adım ilerledik kader ortağımın yanına. Odasına geldiğimizde hemşire kontrollerini yapıyordu. Gözlerinde yeni uyanmış olmanın verdiği mahmurluk vardı. Boncuk boncuk bakan gözleri anında beni buldu. Usulca yaklaştım yanına. Yatağının kenarına oturup minik ellerini avuçladım. Yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Onu böyle gülümserken görünce benim de dudaklarıma kocaman bir gülümseme oturdu.

" Nasılsın canım kendini iyi hissediyor musun? " diye sordum. Yüzündeki tebessüm hiç silinmedi.

" İyiyim. Doktor abla bana ilaç verdi. Artık canım acımıyor " dediğinde bakışlarım kısacık bir an Ayaz'ı buldu. Hala kapının ağzında ona gelmesi için vereceğim onayı bekliyordu. Ona beklediği onayı başımla verip bakışlarımı tekrar küçük meleğime çevirdim.

"Seni birisi ile tanıştırmak istiyorum " dediğimde Ayaz usulca yanımıza yaklaşıp ona elini uzattı ve " selam genç adam ben Ayaz " dedi. Mehmet Zaid gözlerini ondan kaçırıp bakışlarını bana çevirdi. Gözlerinde korku vardı. Ayaz ' ın iri yarı cüssesi onu korkutmuş olmalıydı. Çekinmesi normaldi henüz yaraları çok tazeydi. Ona anlayışla gülümsedim.

" Korkma meleğim o benim eşim sana asla zarar vermez. Ona telefon açıp çok yakışıklı bir genç adamla tanıştığımı söyleyince seninle tanışmak istedi ve bütün işlerini bırakıp yanımıza geldi. Hadi ona merhaba de, eminim sesini duymak için sabırsızlanıyordur. Öyle değil mi hayatım? " derken bakışlarım tekrar Ayaz 'a dönmüştü. Ayaz yüzünde kocaman bir gülümseme ile ona baktı ve hala havada tuttuğu elini tekrar uzatıp
" Evet, karımın kalbini çalan bu genç adamı çok merak ediyorum. Bana adını söyler misin ?" Diye şirince sordu. Mehmet Zaid 'in ürkek bakışları tekrar beni bulduğunda ona gülümseyip başımı olumlu anlamda salladım. Aldığı onay onu rahatlatmış olmalı ki minicik elini havaya kaldırıp Ayaz 'a uzattı. Küçük eli onun kocaman avucunun içinde adeta kayboldu. Dudağının kenarında hafif bir tebessüm belirdi.

" Benim adımda Mehmet Zaid " dedi. Ayaz'ın gülümsemesi daha da genişledi.

" Çok memnun oldum Mehmet Zaid. Çok güzel bir ismin var " dedi. Anlaştıklarını görmek beni mutlu etmişti. Çünkü ruhumda benzer yaraların izleri hala tazeliğini  koruyorken Ayaz 'ın desteği olmadan ona yardımcı olamazdım.

" Karnın aç olmalı söyle bakalım en çok hangi yemeği seversin " Ayaz 'ın sorusu ile düşüncelerimden sıyrıldım ve bakışlarımı Zaid 'in mavileri ile buluşturdum. Ben bunu nasıl düşünememiştim. Tabi ki aç olmalıydı. Zaten yoldayken babasının onu sık sık aç bıraktığından bahsediyordu. Çekindiğini anladığım için Ayaz ' a döndüm ve " aslında ben de çok açım eminim bu yakışıklı da acıkmıştır. Sen en iyisi bize köfte ekmek yaptır. Köfteyi tüm çocuklar sever öyle değil mi Zaid ?" Son cümlede yüzümü tekrar ona dönmüştüm. Mahcup bir şekilde başını olumlu anlamda salladı. Ayaz ' da tavırlarından ne kadar çekindiğini anlamış olmalıydı.

" O halde ben hemen siparişlerinizi alıp geliyorum " diyerek kapıya yöneldi. Onun gidişinin ardından Mehmet Zaid'i güldürmek için Handan 'la aramızda geçen komik anılardan bahsetmeye başladım. Neyse ki işe yaramıştı. Ben anlattıkça attığı minik kahkahalar gün boyu üzerime çöken ağırlığı alıp götürmüştü. Onu böyle içtenlikle gülerken görmek bugün yaşadığım en güzel şeydi. Eğlenceli sohbetimizi Ayaz 'ın gelişi bölmüştü. Elinde bir sürü poşet vardı. Ben yemek olan poşetleri alıp masanın üzerine dizerken Ayaz ' da elindeki poşetleri Zaid 'e veriyordu. Ona bir sürü oyuncak ve yeni giysiler almıştı. Zaid ' in bakışlarındaki heyecanı ve mutluluğu görünce ona minnetle gülümsedim. Yanına yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum ve " teşekkür ederim " dedim. Gülümsedi ve hazırladığım masayı yatağın kenarına çekip kendine de bir sandalye alarak yanımıza oturdu. Hep birlikte neşeli bir yemek yedikten sonra Zaid bir süre oyuncakları ile oynayıp tekrar uykunun kollarına teslim oldu. Uyumasının ardından biz de Ayaz ' la birlikte polislere ifade vermek için yanından ayrıldık. Polis , çocuğun yaşayan bir vasisi olduğu için yasal olarak onu sahiplenemeyeceğimizi söylediğinde çok üzülmüştüm. Onu öylece sorumsuz babasına teslim edemezdim. Başına tüm bu gelenler o adamın sorumsuzluğu yüzündendi zaten.

Ayaz hemen Selçuğu arayıp durumu kısaca anlattı ve yanımıza gelmesini rica etti. Umarım bir şeyler yapabilirdi. Çünkü o masum gözlerde bir daha hüzün kırıntıları görmeye tahammülüm yoktu. Ayrıca onu bile bile tekrar karanlığa terk etmeye de hiç niyetim yoktu.

~AFRA~ Where stories live. Discover now