32. Bölüm ~Çaresiz Bekleyiş ~

4K 306 10
                                    

Elimde ablamın son satırları ile süslediği sararmış bir kağıt parçası ile saatlerdir çöktüğüm kapı ardında öylece oturuyordum. Annem defalarca gelip kapıya vurmuştu. Açmadım. Açamadım. Tek kelime edecek gücüm yoktu. Bana bile böylesine ağır gelen bir yükü ablam o küçücük omuzlarında tek başına nasıl taşımıştı. Annem iyi ki bu satırları görmemişti. Tüm bu detayları öğrenecek olsaydı kalbi buna dayanır mıydı bilmiyordum. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama karanlık çökeli hayli vakit olmuştu.

"Saatlerdir o odaya kapanmışsın. Çık artık şuradan Ayaz, bak annen baban perişan oldu." Selçuğun azarlayıcı ses tonu ile kıpırdandım. Saatlerdir hareketsiz oturmaktan her yerim tutulmuştu. Muhtemelen annem beni dışarı çıkmaya ikna etsin diye onu çağırmıştı. " Ayaz" öfkeli sesi bir kez daha odaya doldu. "  Bak Afra 'da evde yalnız ,nasıl korkmuştur kız kimbilir. Kendine gel artık, insanları bu kadar üzmeye hakkın yok. Çık konuşalım. Neyse mesele birlikte hallederiz." Sözlerinin ardından bir rüyadan uyanır gibi sarsıldım. Haklıydı. Zaten bu mektup olayı annemi ve babamı fazlasıyla sarsmıştı. Bir de ben böyle çocukça davranarak daha çok üzülmelerine neden oluyordum. Oysa şu an benim onlara vereceğim desteğe delicesine muhtaçlardı. Bugün, geçen onca yıla rağmen asla kabuk bağlamayan yaraları bir kez daha oluk oluk kanamıştı. Canlarının nasıl yandığını tahmin edebiliyordum. Üstelik Afra' da meraktan delirmiş olmalıydı. Gözüm karanlık odada kol saatime değdi. Saat neredeyse gece yarısını geçiyordu. Afra gerçekten de çok korkmuş olmalıydı. Çıkarken de ona bir açıklama yapmamıştım. Kimbilir nasıl da merak etmişti.

  Cebimden telefonumu çıkardığımda ekranda Afra' ya ait otuzu aşkın çağrı vardı. Bu çağrılar bile ne kadar endişelendiğini açıkça gösteriyordu. Parmaklarım isminin üstünde durduğunda acele ile geri arama yapmaya başladım. Ancak bu eylemi defalarca kez tekrar etmeme rağmen herhangi bir yanıt alamadım. Neyse ki Caner' i ben dönünceye kadar kapıdan ayrılmaması konusunda uyarmıştım. Bir kez daha cevap alamadığımda  uyumuş olabileceğini düşünerek aramayı sonlandırdım. Bu kez de herşeyin yolunda olup olmadığını öğrenmek için Caner ' i aradım. Ondan da cevap alamayınca endişe ile yerimden doğruldum. Bu işte bir terslik vardı. Caner dünya yansa benim telefonumu yanıtsız bırakmazdı.

Mektubu ceketimin iç cebine yerleştirdim ve kapının koluna uzandım. Kapıyı açtığımda annem, babam ve Selçuk endişe ile yüzüme baktı. Uzanıp annemi kollarımın arasına aldım ve sıkıca sarıldım. Babam da  gelip bize katıldığında üçümüz birlikte bir küme halinde kucaklaştık. Geri çekildiğimde endişeli bir sesle konuştum.

"Afra ' da Caner ' de telefona cevap vermiyor benim hemen gitmem lazım. Yarın gelirim uzun uzun konuşuruz tamam mı? Birbirinize dikkat edin. "  Cümlem biter bitmez hızla aşağıya indim. Bahçeye çıktığımda Selçuk arkamdan yetişti.

" Berbat görünüyorsun. Ver anahtarı ben kullanırım " dediğinde ikinci bir kez düşünmeden arabanın anahtarını ona fırlattım ve yolcu tarafına geçtim. Selçuk arabayı çalıştırdığında ben hala Caner ' i ve Afra 'yı aramaya devam ediyordum ama sonuç değişmiyordu. Kahrolası telefonlara her ikisi de cevap vermiyordu ve ben cevap alamadığım her an biraz daha deliye dönüyordum. Son aramadan da sonuç alamayınca öfke ile soludum.

" Hızlan Selçuk, bir an önce gitmemiz lazım. Bu işte bir terslik var. Afra uyuyor olabilir diye düşündüm ama Caner ' in cevap vermemesi hiç hayra alamet değil. Bir terslik var eminim, bas şu gaza "  Öfkeliydim ve korkuyordum. Bir an önce gidip okyanus gözlerine hapsolmak ve onu kollarımla sarmak istiyordum.

Selçuk yol boyunca beni sakinleştirmeye çalışmıştı ancak onun da paniklediğinin farkındaydım. Nasıl bu kadar düşüncesiz olabilmiştim.  Sezgin denen pislik herif etrafımızdayken onu bunca saat nasıl yalnız bırakırdım.

~AFRA~ Where stories live. Discover now