Çağrı'nın elini bıraktım ve ayağa kalkarak sıkıca ona sarıldım. Oda sarılışıma anında karşılık vermişti. Nerde veya hangi şartlarda olduğum umurumda değildi. Yanımda beni seven ve bana iyi hissettiren bir insan varsa hayat o zaman güzeldi.

"Teşekkür ederim. Hem de her şey için."

Birbirimizden ayrıldık. Çağrı'da ayağa kalktı ve elimi sıkıca tuttu. Bu soğuk havada yüreğimi ısıtan tek kişiydi.

"Ders başlayacak sınıflarımıza çıkalım sevgilim."

Gülümsedim ve başımı omuzuna yaslayarak yavaşça fısıldadım.

"Gidelim sevgilim."

***

Bazı olayları ertelemek istesek de bu pek mümkün olmuyordu. Zaman bir şekilde geçiyordu ve bizi istenmeyen durumlarla karşı karşıya getiriyordu. Bizde buna ayak uydurmak zorundaydık. Tıpkı benim yaptığım gibi.

Babam beni okuldan almıştı ve beraber akşam yemeği yiyecektik. Uzun zamandır baba ve kız olarak baş başa kalmamıştık. Babam beklediğimin aksine normal ve sağlıklı görünüyordu. Belki de benim üzülmemem için böyle bir tavır takınmıştı.

Babamı seviyordum. İnsan babasından nefret edebilir miydi ki? Bir tokat mevzusu yüzünden onu silemezdim. Zaten o olay benim için mazide kalmıştı. Bunca yaşanılanın ardından o bir şey değildi.

"Günün nasıl geçti kızım?"

Kafamı kaşıdım ve gözlerimi kısarak sıkışık trafiğe baktım. Bu Alsancak'ın trafiği de çekilmiyordu. İnsanı bunaltıyordu ve durduk yere strese sokuyordu.

"Kaçırdığım sınavlara girdim. Pek bir şey yaptığım söylenemez."

Bütün gün sınavlara girmiştim. Neyse ki hocalar sorun çıkarmadan sınav yapmışlardı. Notlarımdan iyi alacağıma dair şüphem yoktu. Çalışsam daha yüksek alabilirdim ama o ihtimal şuan için yoktu.

"Nasıl geçti sınavların?"

Gülümsedim ve babamdan tarafa döndüm. Oda eş zamanlı olarak gülümsedi. Tıpkı eski günlerdeki gibiydik. Sadece bir eksiğimiz vardı. Annem...

"Güzeldi. Beklediğimin aksine iyiydi."

"Hayırlısı güzelim."

Bu sırada trafik biraz olsa açılmıştı. Rahat bir nefes aldım ve cebimde titreyen telefonumu çıkardım. Anında istemsizce sırıtmıştım.

Çağrı'dan mesaj gelmiştim. Bildirim panelinden gelen mesajı açtım ve sırıtarak okudum.

"Şimdiden özledim."

Parmaklarım hızla dokunmatik ekranda hareket etti.

"Bakıyorum da hasretime dayanamıyorsun."

Babam göz ucuyla bana baksa da üstelemeden önüne döndü. Belki daha sonra bu sırıtmanın sebebini sorardı ama şuan için değil.

Bu sırada elimdeki telefon tekrar titredi. Çağrı zaman kaybetmeden bana cevap yazmıştı.

"Yanımdayken bile seni özlüyorum. Duygularım kelimelere sığmıyor."

Alt dudağımı ısırdım ve hafif utangaç bir eda ile cevap yazdım.

"Utandırıyorsunuz beni beyefendi."

Kısa bir zamanda cevap gelmişti.

"Utanın öyleyse hanımefendi."

Cevap yazmadan telefonu montumun cebine koydum. Eve gidince onu arayacaktım. Zaten yemek yiyeceğimiz restoran da gelmiştik.

ZindanWhere stories live. Discover now