"Üşüyeceksin," dedi. "Bu akşamlık mesain bitmiş olsa?"

Tereddüt eden bakışlarım kapıya döndüğünde "Yarın sabah İzmir'e gideceğim," dedi. Yorgunluk sesine de konaklamıştı. "Benimle gel... Konuşalım."

Başımı salladığımda cebinden anahtarı çıkartıp siyah Porsche'nin kilidini açtı. "Sen geç arabaya, ben içeriden montunu ve çantanı alıp geleyim."

Ben alırım demek için dudaklarımı araladığımda yavaşça elimi bıraktı. "Hadi Berrak."

Söylediğini yapmak için arabaya doğru ilerlediğim sırada barın kapından içeri girdi.

Ön koltuğa oturup kemerimi taktım. Aybars ben henüz yerleşmişken geri dönmüştü, çantamı ve montumu bana uzatarak yan koltuğa yerleşti.

Arabayı çalıştırdığında hissetmem gereken suçluğu hissetmediğim için şaşkındım. İçimde benim fark etmediğim bir yerde kızgınlık vardı ve Aybars'ın dokunduğu yer onun dışarı çıkmasına neden olmuştu. Herkes beni suçluyordu ama kimse ne hissettiğim ile ilgilenmiyordu. Ege, o bile gözlerini üstün bir cabayla benden kaçırıyordu. Kaçırdığı gözleri sayesinde fark etmiştim, artık orada görmek istediğim hiçbir duygu kalmamıştı. Ege içimde hiç ışık görmeyen bir yerin tüm duvarlarını yıkmıştı. Bana hiçbir söz vermemiş olmasına rağmen beni bir umudu beslemekten de alıkoymamıştı. Sonunda geldiğimiz nokta ise şuydu, ışık görmemi sağladığı andan beri içimde bir şeyler soluyordu. En çok da ona bakarken göğsümden çıkacak gibi atan kalbim.

Aybars son sürat ilerlerken içeriye dolan sakin şarkı ve klimanın verdiği sıcaklık ile biraz olsun sakinleştim.

Kadının yumuşak sesi arabaya dolduğunda gideceğimiz yere kadar sessizliğimizi koruyacağımızı anlayarak şarkıya teslim oldum.

"The music calling us home.

See there, in that far-off field.

Flowers turned to the sky.

Feel there, in that dark blue night."

Başımı koltuğa yaslayıp kollarımı göğsümde bağlayarak kıvrıldım. Sıcak ile buluşan kaslarım gevşemiş, şarkının sözleri ile ruhum biraz olsun ferahlamıştı. Belki de günler, haftalar sonra ilk kez kendimi huzurlu bir anın içinde hissediyordum. Şaşkındım. İlk kez onun yanında bu denli sakin bir ruh halinde olmak değildi beni bu kadar şaşırtan. İlk kez onun yanı dışında bir yerde olmak istemememdi.

Şarkının içinde kaybolduğumu fark etmiş olmalı ki tekrar çalmıştı. Çok güzeldi, bunu sözcüklere dökmeme gerek yoktu, farkındaydı. Aysun, Aybars'ın klasik olan türlerden hoşlandığından bahsetmişti bir keresinde. Vasat olanla vaktini harcamayacak kadar seçici olduğunun da altını özellikle çizmişti. O zaman tüm bunlar bana sinir bozucu gelmişti, onu tanıdıkça nasıl biri olduğunu gördükçe Aysun'a hak vermiştim.

Karanlık yolda son sürat ilerleyen araba tanıdık yola girdiğinde şarkının son kısmı bir kez daha tekrarlandı.

"So come love, let us dance all night.

Until the birds they waken at the dawn.

Then come love, let us sing all night.

And all our loves will slumber with a song.

Then come love, let us dance all night.

Until the birds they waken at the dawn.

Then come love, let us sing all night.

İLKYAZWhere stories live. Discover now