14. BÖLÜM ♧ ŞANS

Start from the beginning
                                    

“Neredeydin?”

Annem benden geri çekildiğinde yüzümü ellerinin arasına alıp alnıma küçük bir öpücük kondurdu. İlk önce ona daha sonra diğerlerine baktım. Hepsinin ne kadar merak ve endişe içinde olduğunu görebiliyordum. Bunu onlara yaşatmaya hakkımın olmadığını fazlasıyla biliyordum ama onlarında bana bu yaşadıklarımı yaşatmalarının hakkı da hiç mi hiç yoktu.

“Biraz yalnız kalmak istemiştim.”

Sesimin o denli kısık çıkması beni şaşkına uğratırken beni gördüğünden beri taş kesilen Beste aniden bana doğru bir adım atıp tam önümde, annemin hemen yanında durdu. “Biraz mı?” diye bağırdı. “Saatlerdir ortada yoksun. Bizim neler hissettiğimizi hiç düşündün mü? Bizi bu şekilde mi cezalandıracaksın?”

Beste’yi ilk kez bu kadar öfkeli görüyordum. Öfkesinin kaynağının en temel nedeni hiç şüphesiz bendim. Beste benden bir cevap istermişçesine bana bakarken Berkay Doruk’un yanından ayrılıp Beste’nin arkasına geçti ve elini Beste’nin omzuna yerleştirip gözlerini gözlerime dikti. “Cidden Azra neredeyse 15 saattir senden bir haber alamadık. Nerede ya da kiminle birlikte olduğunu bilmeksizin 15 saat geçirdik ve sanki hiçbir şey olmamış gibi şuanda öylece karşımızda duruyor, tek kelime dahi etmiyorsun. Bu daha ne kadar uzayacak bilmiyorum ama şunu bil ki kalbi kırılan bir tek sen değilsin.”

Berkay’ın sözlerinin canımı acıtabileceğini hiç düşünmemiştim ama acıtmışlardı çünkü haklı olduğunu içten içe biliyordum. Gözlerime yaşlar yavaş yavaş akın etmeye yüz tuttuklarında annem eliyle kolumu sıkıca kavradı. “Üzerine gitmeyin çocuklar. Sanırım Azra’nın şuanda ihtiyacı olan en son şey sizlerin ona bağırıp çağırması. O yüzden lütfen, şimdi değil tamam mı?”

Beste ve Berkay başlarını aynı anda aşağı yukarı doğru salladıklarında bana son kez bakıp yanımdan geçtiler. Etrafımda dönüp arkalarından bakarken koridordan kapıya doğru ilerliyorlardı. Şimdi çıkıp gideceklerdi. Gitmelerini istemiyordum. Tam tersine benimle kalmalarını istiyordum çünkü onlara ihtiyacımın olduğunu bugün gayet net bir şekilde anlamıştım.

Annemin kolumu tutmakta olan elinden kurtulup ileriye doğru iki adım attım. Beste dış kapının kulpunu tuttu. Tam aşağı çekecekken “Durun!” diye bağırdım. Beste tuttuğu kulpu bıraktıktan sonra Berkay’la aynı anda bana doğru döndüler. Onlara doğru sessizce yürüdüm. Tam önlerinde durduğumda “Ben gitmenizi istemiyorum.” diye fısıldadım. Beste’nin yanakları anında gözyaşlarıyla ıslanırken Berkay kollarını açıp bana sıkıca sarıldı. Gözlerime biriken yaşlar hararetle gözlerimden akarlarken bende Berkay’a sıkıca sarıldım. Beste’de ağlamasını devam ettirirken kollarını bize doladı ve üçümüz onca günün ardından grup kucaklaşmasını gerçekleştirdik. Bu biraz daha uzun sürseydi verdiği o hissi bile unutabilirdim. “Özür dilerim.” Sesim bir fısıltıdan farksız çıktığında ikisi de kollarını daha da sıkılaştırdılar. “Çok özür dilerim.”

“Şiştt. Bitti. Biz yanındayız artık.” Berkay dudaklarını alnıma bastırdıktan sonra beni kendinden ayırdı. Beste hala bana sarılmaya devam ederken “Seni çok özledim.” diye fısıldadı. Dudaklarımın yukarı doğru kıvrılmalarını bekledim ama olmadı. Sanki mühürlenmiştiler. Artık gülümsemek yasaktı sanki bana. Gülümseyemiyordum. O yokken belki de bir daha hiç gülümseyemeyecektim.

Beste de dakikalar sonra nihayet benden ayrıldığında onlara sırtımı dönüp salonun kapısının önünde duran annemin yanına gittim. Anneme sıkıca sarılıp öptüm. Ardından onun arkasında duran Doruk’un yanına gittim ve kollarımı boynuna doladım. Doruk bana sıkıca sarılırken “Seni özledim canavar.” dedi. Kollarımı boynundan çözüp kahverengi gözlerinin içine bakarken “Bende seni özledim.” dedim sessizce. Geriye doğru bir adım attığımda salonun en uç köşesinde duran adama… yani babama baktım. Başını yere eğmiş, ellerine bakıyor ve parmaklarıyla oynuyordu. Tıpkı benim gizlenmek istediğimde parmaklarımla oynadığım gibi.

Affet BeniWhere stories live. Discover now