24.Bölüm-Surprise Box

190 14 1
                                    

*Luke*

Aşağıya bakmaktan sıkılıp, Kate ve kızıl olanın arasındaki tartışmaya dikkatimi verdim. Yarım saatten fazladır konuşuyorlardı ve benim onları duymadığımı düşünüyorlardı. Kızıl olanın yüzü bana doğru dönüktü. Göz göze gibi geldiğimizde ona göz kırptığım için bana bakmamaya çalışıyordu. Daha önce bana sinir olan bir sürü insan görmüştüm. Hatta doğruyu söylemek gerekirse insanlar genelde bana sinir olurdu ama bu kız beni öldürmek ister gibi bakıyordu. Onunla aramızda bir şey geçip geçmediğini düşünüyordum, acaba numarasını alıp aramadıklarımdan mıydı? Sanmıyorum, kızıllar ilgilimi çekmiyordu. Kate sakinken, kızıl olan burnundan soluyordu.

Bir bana bir ona baktıktan sonra başını iki yana salladı. Ardından Kate onun kulağına eğilerek bir şeyler fısıldadı. Bu sefer tekrar Kızılın suratına baktığımda sinsi bir ifadeyle bakıyordu bana. Kate bana döndüğünde onları yeni fark etmiş gibi durmayı tercih ettim.

"Aşağıdakiler gidene kadar Emily burada kalabilceğimizi söyledi."

Kızıla baktığımda, gözlerini devirdi ve pencerenin önünden çekildi.

"Sen öyle diyorsan."

Kate pencereye çıkmaya çalıştığında hızlı hareket ederek ona yetiştim.

"Seni çekeceğim. " Pencereye tek seferde zıplayarak ona döndüm ve Kollarımı uzattım. Tereddüt ederek bana baktığında ona güven veren bir şekilde bakmak istedim ama nasıl olduğunu, neden böyle bir şey yapmak istediğimi bile bilmiyordum. Kafam karışık bir şekilde ona Kollarımı uzattım ve o tereddüt etmeden elimi tutarak kendini yukarı çekti. Dengesini sağlamasına yardımcı olmak için belinden tuttuğumda gözleri çok yakındı. Ama yakınlık aramızdaki mesafeyi alakalı değildi. Her baktığımda uzaklarda bir yerlerde olurdu. Sanki yanımda oturan bedenin gözleri değil gibiydi. Şu ansa tam anlamıyla buradaydı ve bana bakıyordu. Beni görüyordu. Yüzü gülerken bile puzzle'ın bozuk parçası gibi iğreti bir şekilde bakan gözleri bu sefer ifadesini tamamlıyordu. Ayrıca tüm bunları fark edebilmek beni korkutuyordu. Onu belki fazla ani bir hareketle bırakıp içeriye doğru ilerledim. Ev bir üst katta olmasına rağmen bana kendimi yabancı bir yerde hissettirmişti. Duvarlar turuncu duvar kağıdıyla kaplanmıştı ve her köşede bana kendimi amazonlardaymışım gibi hissettiren yeşil bitkiler duruyordu. Kısa olan koridoru geçtiğimizde renkli yastıkların oturmaya yer bırakmadığı bir koltuk takımı, büyük bir akvaryum ve gereksiz bir şekilde yerde duran minderler vardı.

"Sen kesin vejetaryensindir şimdi. " Dedim içimden yükselen gülme hissini bastırmaya çalışarak. Yastıklardan bir kısmını kenara atarak kendime oturacak yer açtım ve ayağımı yerdeki minderlerden birinin üzerine uzattım. Hemen arkamdan Kate ve isminin Emily olduğunu öğrendiğim kızda gelmişti. Etrafa yeniden göz gezdirdiğimde odada televizyon olmaması dikkatimi çekmişti. Emily karşımda duran sandalyeye oturduğunda içeride rahatsız edici bir sessizlik oluşmuştu. Kısa bir süre sonra konuşan ev sahibi oldu.

"Ayaklarını indirsen diyorum." Gözlerimi önce ona sonra ayaklarıma çevirerek ağır hareketlerle ayağımı yere koydum. Bunun benimle derdi her neyse şu anda daha da büyük bir dert haline gelmesini sağlamıştı. Ortamda gözlerimi dolaştırıp ona baktım.

"Televizyon nerede?" Diye sorduğumda kısaca, "izlemiyorum." Diyerek cevap vermişti.

"Dünyadaki haberleri astralle falan mı öğreniyorsun?"

"Gazete denen şey icat olalı uzun süre oldu. " Diyerek gözlerini devirdi.

"Evet, dedemde öyle diyordu." Sırıtarak suratına baktığımda sinirle ayaklarını yere belirli bir ritimde vurmaya başlamıştı. Şu an kesinlik eğleniyordum. Kate bu gergin havadan sıkılmış olduğunu belli eden bir yüz ifadesi takınmıştı. Ona baktığımı fark edince ayağa kalkarak Emily'e baktı.

We RemainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin