20.Bölüm - I'm Here

455 17 4
                                    

Merhaba arkadaşlarrrr :)) Hilal arkadaşım söylemese haberim olmayacaktı ben bölümü yazdım, yazıcam, yazıyorum derken bir aydan fazla süre geçmiş. Bunda sınav haftası, hazırladığımız tiyatro gibi faktörler de  baya etkili oldu . Ama hala okumaya devam eden arkadaşlar varsa onlara teşekkür ediyorum ve şimdiye kadar yazdığım en uzun bölümü paylaşmış bulunuyorum :))

Umarım beğenirsiz. Multimedia da her bölüm için ayrı bir gif hazırlamaktayım onlarada bakmayı unutmazsınız umarım, 

İyi okumalarrr :)

Benim cesaretim buraya kadardı. Gözlerimi kaçırıp birkaç adım geriledim. Kulaklarım bağrışma seslerine alıştıktan sonra şu anki sessizlik rahatsız edici derecedeydi. Şu an olduğum yerde neden durduğumu bile bilmiyordum. Bir şey yapmasını ya da en azından tepki vermesini bekliyor muydum? Belki biraz.

Kendim için gözlerimi devirip kapıya doğru hamle yapacağım sırada kolumu tutmasıyla duraksadım. Aslında teknik olarak hareket etmesem de yine de duraksamıştım.

"Çok kötü bir yalancısın." Dediğinde ona inanamayarak baktım. Biraz önceki saçma dialoğu devam ettirmeyi düşünüyorsa ben yoktum.

Kazanmıştı.

Cevap vermediğimi görünce yüzünde hafif bir gülümseme oluşmuştu. Burada ters giden bir şeyler vardı. Dalga geçmeliydi. O zaman kesinlikle daha kolay olabilirdi.

"Benim bu kadar kötü öpüşmem imkansız."

Ellerini belime koyup beni kendine çektikten sonra dudaklarıyla aramızdaki mesafeyi kapamıştı. Biraz önce olanın aksine nazik ve yavaştı. Bana fazlasıyla uzun gelen bir süre sonra geri çekildiğinde yüzündeki gülümseme genişlemişti.

"En kötüsü böyle olurdu."Göz kırpıp yavaş adımlarla yatağa ilerleyip tişörtünü çıkardı ve kendini yatağa bıraktı. Yataktaki örtünün bir kısmını üzerine alıp arkasına döndüğünde olduğum yerde dikilmekten başka bir şey yapmıyordum.

"Çıkarken ışığı kapatırsan sevinirim." Diye mırıldandığında çığlık atamamak için kendimi zor tutuyordum. Bu sefer arkamda parkede yankılanan ayak seslerimi bırakarak kapıyı çarparak odasından çıktım. Ayrıca ışığı falanda kapatmadım. Odama girip kilidi çevirdiğimde ışığı yakmadan kendimi yatağın üzerine bıraktım.

Tanrım.

Bu da neydi böyle. Yüzümde sebebini bilmediğim bir gülümseme olduğuna emindim. Elimi kalbimin üzerine koyduğumda zorlanmadan ritmini hissedebiliyordum. Diğer elimi dudaklarıma götürdüm ve içimden gürültülü bir çığlık attım. Bu gerçekten garipti. Ani ruh hali değişikliklerim arasında bu en büyüğüydü. Birdenbire odam gözüme sadece bir karanlık olarak gözükmemeye başlamıştı. Aralarda birkaç pembelik vardı. Gözlerimi tavana dikmek yerine sımsıkı kapattım. Sanki şu an sadece birkaç parçası bana ait olan bu dört duvar arasında değil de evimdeki zamanlardaki gibi hissediyordum. Hayır tabii ki bunu Luke'un düşününce içimde çığlık atma isteği uyandıran öpücüğü sağlamamıştı. Belki etkisi büyüktü ama o değildi. İçimde çürümeye başlayan birkaç duygu vardı. Sevgi gibi mesela. Ama o hala Luke'tu ve büyük ihtimalle onun umurunda bile değildi. Hatta o da benim umurumda değildi. Bencil, pislik ve sorumsuzun tekiydi. En büyük ironiyse hala onunla ev arkadaşı olmam ve onun öpmek istememdi. Her şey fazlasıyla karışıktı. Ben sadece ondan artık nefret etmiyor olabilirdim, belki birazda güveniyordum, birazda şu an teknik olarak tek arkadaşımdı  ve onu öpmüştüm. O da beni öpmüştü ve... Neden bunları düşündüğümü bile bilmiyordum. Yüzümdeki sırıtan ifadeyi bozmaya çalıştıkça geri geliyordu ve cidden artık yanaklarım acımaya başlamıştı. Yüzüstü döndüm ve gözlerimi serbest bırakarak uyumaya çalıştım.

We RemainWhere stories live. Discover now