7.Bölüm- Backgrounds

659 13 2
                                    

( Bölüm parçası var dinlemenizi tavsiye ederim. Ayrıca medyaya da göz atabilirsiniz  :))

“İçeri davet etmeyecek misin beni?” Dedi, Bay Nelson olduğunu düşündüğüm adam.

İçeri girmek için bir adım attığında Luke geri çekilmemişti. Havadaki gerilimi görebiliyordum sanki. Onlardan gözümü ayırdığımda Jenn’le göz göze geldim. Korkmuştu ve tırnağındaki bordo ojeleri kemiriyordu. O adamı buraya onun getirdiğini sanıyordum. Eğer öyleyse şu an korktuğu şeyin ne olduğunu kestiremiyordum. Luke’tan korkuyor olabilir miydi? Belki.

“Çıkıyoruz.” Dedi. Bileğimden tutup peşinden çektiğinde kapı kapanmıştı. Merdivenlerden yuvarlanmamak için peşinden ses çıkarmadan hızlı adımlarda indim. Soğuk havanın yüzüme vurmasıyla elimi ondan kurtardım.

“Ne yapıyorsun?” Diye bağırdığımda, arkasını dönüp yürümeye başladı. Neler olduğunu anlamaya çalıştığımda olduğum yerde duruyordum. Ve o hala yürüyordu. Nerden geldiğini bilmediğim bir özgüvenle peşinden koşmaya başladım. Ona yetişmem uzun sürmemişti. Yavaş yürümüyordu ama aynı tempoda, seri hareket ediyordu.

“Beni sen davet ettin.” Diyerek ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Ve bu gerçekten zordu.

“Kötü bir fikirdi.”Dedi. Bilmediğim bir şey söylese daha çok mutlu olurdum.

“Belki. Şimdi nereye gidiyoruz?”Dediğimde olduğu yerde duraksamıştı ve tabi ki bende.

“Eve dönmüyorum.” Diye tekrar uyardığımda, yüzünde daha önce birkaç kez gördüğüm bir ifade belirmişti. Onunla kalmak istediğimi söylediğimde ve bana sürtük dediğinde olandan bahsediyordum. Bu hiç iyi değildi.

“Bin.” Diye emir verdiğinde etrafta park halinde duran bir araba yoktu. Şu ürkütücü derece de büyük ve siyah motor dışında. Hadi ama hayır! Anlamayarak. Anlamamazlıktan gelerek ona baktığımda, motorun arkasından iki kask çıkarıp birini bana uzattı. Dudağının kenarı yukarı kıvrılmıştı.

“Hala eve gidebilirsin.”Dediğinde ona gözlerimi kısarak baktım. Oyun oynuyordu ve ben oyun havasında değilken oyuna dahil oluyordum. Kaskı elinden aldığımda kendininkini başına geçirdi ve motorun üstüne geçip binmemi bekledi. Etek giymediğim için şu an kendimle gurur duymuştum. Binme kısmı kolaydı ama motor çalıştığında bu kadar sakin olacağımı düşünmüyordum.

“Hazır mısın?”

Bu kadar korkunç bir motorun üstündeydim ve önümde oturan kişi oydu. Kesinlikle Hazır değildim.

“Her zaman.” Dedim kendime güven veren bir ses tonunda. Ne kadar iyi bir yalancı olduğumu ben bile unutmuştum. Motor kulağımı tırmalayan bir ses eşliğinde hareket ettiğinde, istemsiz olarak beline tutunmuştum. Ya da kollarımı dolamıştım. Ya da yapışmıştım. Her neyse.

  

 Yolun uzun bir kısmını gözlerim kapalı gittiğimden, geldiğimizi durunca anlamıştım. Kollarımı gevşetip aşağı atladım. Ona sarılmam, yapışmam ya da her neyse onun hakkında yorum yapmamasına sevinmiştim. Kaskları yerine koyduktan sonra ara sokağa doğru ilerleme başladığında onu takip ettim. Kırmızı ve neon tabelanın altındaki kapıdan içeri girdiğimde beklediğim şey bu değildi. Belki kirli duvarlar, bilardo masası ya da bira bardakları olabilirdi ama kesinlikle beyaz harici renk olmayan bir yer beklemiyordum. Kapıda duraksadığımı görünce arkasını dönmüştü.

“Orada dikilecek misin?” Diye sorduğunda ilerledim. Sadece şaşırmıştım. Yavaş tempoda dans eden insanlara çarparak bara ilerlediğimizde, insanların bakışlarını hissediyordum. Bana bunun temalı bir parti olduğu söylenmişti de yapmamıştım sanki. Hem o da üstünde mavi bir gömlekle gelmişti ama ona bakan yoktu.

We RemainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin