8.Bölüm-Haunted house

578 16 4
                                    

Onu sevimli motorunun yanında bırakıp Bar’a geri döndüğümde hala söyleniyordum. Onun yüzünden dışarıda kalmıştım ama umurunda olmamıştı. Kesinlikle şaşırmamıştım. Aslında kendi başımın çaresine bakmayı düşünmüştüm ama cüzdanımı açtığımda yanıma bir gecelik otel için bile yetecek para almadığımı fark etmem uzun sürmemişti. Belki Grace bir şeyler yapabilir umuduyla dönmüştüm.

“Bize gelmeni çok isterdim ama evdeki son boş kanepeyi de Dean kaptı.” Dedi. Bunu söylerken Dean’a ölümcül bakışlar atmıştı. O ise sadece mavi saçlarını kaşımakla uğraşıyordu.

“Biliyorum bugün tanıştık ama sadece bu gecelik bana bir miktar para ödünç verebilir misin?” Dediğimde biraz sıkılıyordum. Fırsatçı konumuna düşmek istemediğim içindi belki de. Bir süre düşünüp başını kaldırdığında,

“Hayır.” Dedi. Tamam. Bu biraz utanç verici olmuştu. Gülümsemeye çalışırken çabucak devam etmişti.

“Hayır, çünkü bu çevredeki bir otelde kalmana izin vermem. Tecrübeyle söylüyorum. Pek güvenli değiller.” Nefesimi dışarı üflerken biraz rahatlamıştım. İkinci kez sokakta kalma tehlikesi yaşadığım için değildi tabi ki. Tamam, şu an ikinci kez sokakta kaldığım aklıma gelmişti. Rahatlamamıştım.

“Şu an en iyi seçeneğim o.” Dedim. Grace’de düşünüyordu. Arkamdan gelen sesin sahibi tanıyordum ama onun çoktan sevimli motoruna atlayıp herhangi bir yere gitmiş olması gerekmiyor muydu?

“Prova odasında kalabilir.” Dediğinde Grace hala düşünüyordu.

"Oranın kapısı bozuk, tek başına güvende olmaz.” Dedi. Luke’un iç çektiğini duymuştum.

“Bende kalırım. Oldu mu?” Dedi. Sıkılmış bir tonda konuşuyordu. Birazcıkta suçluluk muydu? Azıcık. Küçücük. Minicik. Bilmiyordum sinek vızıltısı da olabilirdi. Ortamda biraz fazla gürültü vardı. Grace sonunda düşünen adam heykelinin kadın versiyonu olmaktan vazgeçtiğinde gülümsemişti.

“Tamam. Luke’la kalmakla, otel odalarını kıyasladığımızda güvenlik bakımından çok büyük bir farkla karşılaşmasak bile en azından para ödemezsin?” Bana küçük bir köpek yavrusu gibi baktığından konsantre olamıyordum. Gamzelerinden çok elmacık kemiklerinin dikkat çektiğini şimdi fark etmiştim.

“Teşekkür ederim.” Kısa ve öz bir cevap vermiştim. Evet, anlamına gelen bir teşekkürdü. Ama çok iyi bir fikir teşekkürü de değildi.

Grace ve mavi saçlı çocuk grubunu bir kez daha arkada bıraktığımızda, boş olan sokak iyice boşalmıştı. Motora binmeyip yürürken onu takip ediyordum. En azından motor yoktu. Bu aralar içime kaçmış olan Polyanna bir kez daha boy göstermişti. Ondan nefret ediyordum.

 Yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra cadde üstünde olmayan bir banliyö’ye benzer bir eve gelmiştik. Dış kapısı mı açıktı oranın? Tam anlamıyla açık olmaktan bahsediyordum. İçerisi gözüken cinsten. Kendimi söylenme kısmını en sona bırakmak için zorlayarak peşinden girdim. Karanlık koridorda yürürken ona daha yakın yürüdüğüm için ayakkabısının arkasına bastığımda, kötü bir bakış atmıştı. Merdivenleri çıktıktan sonra cebinden anahtarı çıkarıp koridorun sonundaki odanın kapısının kilidini açmıştı. En azından burada elektrik vardı. Camekanın arkasında duran müzik aletleri vardı. Hemen girişte ise karşılıklı duran iki kanepe vardı. Ben içeri girdikten sonra kapıyı içerden kilitlemişti.

“Ne yani şimdi tahta kapısını sadece zayıf bir kilidin tuttuğu odada kalmamı mı bekliyorsun?” Dedim. Ceketini çıkarmadan koltuğa oturduğunda hala kapının yanında dikiliyordum.

We RemainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin