9.Bölüm- Gum

589 18 3
                                    

"Medyadaki gif'e bakmanızı ve Şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim."

Pencereden ince bir çizgi halinde gözüme giren güneş ışıklarını engellemek için elimi yüzüme kapattığımda çoktan uyanmıştım. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra açabildiğimde yatakta sırt üstü dönmüştüm. Belki de tekrar uyumalıydım. Ya da evime gidip uyuyabilirdim. Ya da evimin daha yakınında bir yerde uyuyabilirdim. Perili bir evde olduğumu yavaş yavaş hatırlarken hala birbirine dönük olan koltukta doğruldum. Birde Luke vardı tabi. Önce korkudan ölmemi sonra da açlıktan ölmeme mi sağlayan. Kafamı iki yana sallayarak yere atladığımda botlarım hemen yanımda duruyordu. Ayağıma geçirip kenardan bana bakan deri montumu ve çantamı elime aldım. Kilitli olmayan kapıyı açtığımda artık karanlık olmayan ev daha az korkunçtu. Çiçekli duvar kağıdıyla kaplanmış koridoru geçip kapıları açtığımda banyoyu bulabilmiştim. Yansımaya yüzümü buruşturduktan sonra gözlerimden akan boyaları suyla temizleyebildiğim kadar temizledim. İşim bittiğinde aşağı inmiştim. Sessizdi. Açık olan ve hala ileri geri sallanan camı gördüğümde dün gece çıkan seslerin sahibi olabileceğine dair bir şeyler sezmiştim.

 Evde kimse olmadığına karar verip dışarı çıktığımda hava bulutluydu ve yerdeki su birikintileri dün gece yağmur yağdığını gösteriyordu. Saat kaçtı? Bir tane almayı hayali alışveriş listeme ekledikten sonra yürümeye başladım. Yol sorduğum kişilerden ortak bir yön belirleyerek ilerlediğimde caddeye çıkmıştım. Oradan sonra taksi bulmak kolay olmuştu. Kısa bir süre sonra açık olan mavi kapıdan girip kapının önündeydim. Kapıyı birkaç kez zorladıktan sonra yorulmuştum. Çilingir çağırabilirdim. Ama önce aramak için bir telefon. Arama yapılabilen. Sonra o telefonu kullanmama izin verecek kibar biri lazımdı. Büyük ihtimalle yine dolandırılırdım. Kapıyı zorla açar içeri girer ve…

Nefesimi dışarı verip başımı duvara yasladığımda zile basmıştım. Aldırmadan tekrar tekrar başımla duvarda ritim tutmaya başladığında acımaya başladığı zaman durmuştum. Sırtımı kapıya verip dizlerimi kendime çektim. Hayır benim telefonum yoktu. Asosyal telefonunu her zaman elinde tutuyordu.

 Kapının açılmasıyla birlikte geri düşmüştüm. Yerden kalkmadan başımı yukarı kaldırdığımda saçlarının ucundan damlayan sular yüzüme gelmişti. Sadece bakıyordum. Başını iki yana sallayıp arkasını dönüp yürümeye başlamıştı. Boynumu daha fazla geriye itemediğim için kapı sesinden odasına girdiğini anlamıştım. O eve gece gitmiştik ve yolu bilmiyordum. Tek seferde caddeye çıkmam şans eseriydi. Aklımdan geçen şey bu kapıyı açanın bir yolunu bulduktan sonra geri gelecek miydi?

Hayır.

Umursamaması rahatsız etmemişti. Tersini beklemediğim içindi belki. En azından evdeydim. Hızlı bir duş aldıktan sonra üstüme temiz ve kesinlikle daha rahat bir şeyler giymiştim. Duştayken gelen kapı sesiyle çıktığını anlamıştım. Zaman kaybetmeden evden çıkıp ilk önce bir hat almıştım. Avantajlı bir tarife bile almıştım. Ve saate baktığımda saattin henüz 11 olduğunu gördüğümde şaşırmıştım. O yorgunluğun üstüne uyandığım saatin 12 olduğuna emindim. En önemlisi beş günlük bir Fransa turu için yer ayırtmıştım. Avrupa’yı gezmeye başlamak için geç bile kalmıştım. Eve geri döndüğümde henüz öğlendi. Çin yemeği, pizza gibi şeyler yemekten sıkıldığım için mutfak için bir şeylerde almıştım. Onları yerleştirdikten sonra hattı taktım ve numaramı gizledikten sonra birkaç denemeyle hatırladığım numarayı çevirdim. Aradan geçen yarım saatlik cesaret toplama alıştırmaları önemli bir ayrıntı değildi. 1 saatte olabilirdi emin değilim. Tanıdık ve çatallı gelen sesi duyduğumda gözlerime aklın eden yaşları bir süreliğine geri gönderdim.

İkinci kez gelen “Alo?” sesinden sonra fark etmeden tuttuğum nefesimi bıraktım.

“Merhaba.”

We RemainWhere stories live. Discover now