8. BÖLÜM ♧ FEDAKARLIK

Start from the beginning
                                    

“Ne yaptı?”

Merakıma yenik düşerek danışmanıma Albrecht’in kardeşinin ne yaptığını sordum. Danışmanım bunun üzerine nazikçe gülümserken dönüp bir kez daha karakalem çalışmasının olduğu tabloya baktı ve ardından da anlatmaya başladı.

“Albrecht ve Albert 18 çocuklu fakir bir ailenin çocuklarıydılar. İkisinin de ortak bir emeli vardı: Usta bir ressam olmak. İkisi de ressam olmayı her şeyden çok istemelerine rağmen babalarının onları akademiye göndermeyeceklerini biliyorlardı. Bu nedenle aralarında yazı tura attılar. Kaybeden bir madende çalışacak ve kazandığı parayla kazananın sanat akademisindeki masraflarını karşılayacaktı. Sonra da mezun olan kardeş yaptığı resimlerini satarak ya da gerekirse madende çalışarak diğer kardeşi okutacaktı.”

Danışmanımın anlattıklarını büyük bir dikkatle dinliyordum. “Kim kazandı?” diye sordum. “Albrecht.”

“Ya Albert? Madende çalıştı mı?”

“Evet, çalıştı. Tam dört sene boyunca madende çalışarak kardeşinin sanat akademisindeki masraflarını ödedi. Albrecht daha mezun olmadan büyük bir başarı kazanmıştı. Yaptığı karakalem ve yağlı boya resimleri akademide büyük bir ilgi görmüştü. Albrecht mezun olup köyüne döndüğünde kardeşinin elinden tuttu ve ona yaptığı eşsiz iyiliği aile bireylerine anlattı. Albert, kazandığı paralarla Albrecht’in ünlü bir ressam olmasını sağlamıştı. Şimdi ünlü bir ressam olma sırası Albert’teydi. Albrecht kardeşine sıranın onda olduğunu, hayallerini gerçekleştirebileceğini, masraflarını karşılayabileceğini söyledi.”

Danışmanım durduğunda heyecanıma yenik düşerek “Sonra ne oldu?” diye sordum. Beklemek istemiyordum. Hikâyenin sonunu çok merak ediyordum.

“Albert kabul etmedi.” dediğinde şaşırdım. Yıllarca hayalini kurduğu ressam olma şansını elinin tersiyle mi itmişti? “Neden?”

“Çünkü onun için artık çok geçti. Madende çalıştığı dört yıl boyunca ellerinin, parmaklarının başına birçok şey gelmişti. Parmaklarının fırça tutacak inceliği kalmamıştı. Ellerinin ağrısı günden güne artıyordu. Hatta bir bardağı bile tutmakta güçlük çekiyordu. Albrecht kardeşinin onun için yaptığı fedakârlığı bu tabloyla resmetti. Bu karakalem çalışmasındaki o el, onun için yapılan fedakârlığın simgesi. Dört yıl önce akademiye gidecek olanı kararlaştırmak için attıkları o bozuk para yere düştüğünde Albrecht’in sanatçı olma duası, Albert’in de bir sanatçının en ünlü eserine model olma duası kabul edilmişti.”

Bir an kendimi Albert’in yerinde düşledim. Yıllarca bir gün ressam olma umuduyla madende çalışmıştı. Kurduğu hayali kapısını çaldığında onu madende yıpranmış elleriyle geri itmek zorunda kalmıştı. Bu gerçekten büyük bir fedakârlıktı. Kardeşinin hayalini gerçekleştirmek uğruna kendi hayalini hiç gözünü kırpmadan yıkmıştı.

“Bu gerçekten de büyük bir fedakârlıkmış.” diye mırıldandım. Danışmanım beni başıyla onaylarken “ Öyle.” dedi. “Bazen büyük fedakârlıklar yapılabiliyor.”

“Albert kardeşinin hayalini gerçekleştirebilmesi için kendi hayalini yıktı. Belki de çok daha ünlü bir ressam olacaktı.”

“Belki de. Ama bunun yerine birçok kişi tarafından beğenilen, birçok kişi tarafından olumlu eleştiriler alan bir tabloya model oldu.”

İki kardeşinde ortak bir hayali vardı: Ressam olmak. Biri hayalini gerçekleştirip ressam olurken diğeri kardeşinin en ünlü eserinin modeli, hatta yaratıcısı olmuştu. Albert’in yaptığı fedakârlığı benim yapıp yapamayacağımı düşündüm. Sanırım yapamazdım.

Affet BeniWhere stories live. Discover now