12. parça "Uçurum"

873 55 3
                                    

-Hoobastank - The Reason


Jaleen evinde hiç olmadığı kadar rahatsızdı. Sevdiği bütün insanlar onu ve annesini yalnız bırakmamak için resmen evlerine yerleşiyordu! Jaleen sadece yalnız kalmak ve aklını toparlayabilmek istiyordu.

Cenazenin üstünden 2 gün geçmişti. Akşam 10 civarında, Jaleen'in annesi Yoon kendi odasında uyuyordu. Jaleen lavaboya giderken aşağıdan gelen sesleri ister istemez işitti. Akrabaları mutfağa doluşmuş, kimi yapacakları yemek hakkında tartışıyor, kimi de Jaleen'in babası hakkında içki içtiği için kalp krizi geçirdiğini söylüyordu. Jaleen merdivenleri koşarak indi, portmantonun yanında duran ufak cam saksıyı mutfağın girişine doğru fırlattı. Herkes bir anda çığlık attı.

"YETER! Nereye gitmeniz gerekiyorsa siktir olup gidin!!! Neden beni babamın hatıralarıyla başbaşa bırakmıyosunuz!!!"

Akrabaları Jaleen'e korkarak da olsa yaklaşıp sakinleştirmeye çalışırken Yoon koşarak aşağı indi. 

"Anne şu kadınları bu evden yollamazsan elimden bi kaza çıkabilir!!" 

Jaleen koşarak yukarı çıktı ve kapısını kilitledi. Yanaklarındaki yaşları sinirle sildi ve yatağa oturdu. Dışarıdan gelen havlama sesleriyle kalkıp penceresini açtı ve aşağı baktığında Magnum'un havladığını gördü. Etrafa bakındı ama her yer karanlıktı, hiç birşey göremeden penceresini sert bir biçimde kapattı.

Sabah Jaleen çantasını koluna takıp okula gitmek üzere evden çıktı. Annesi durdurmak istese de Jaleen evde çok bunalmıştı. Sessizliği sevse de, bu durumda sadece kafasında yankılar yapıyordu. Yoldaki kaldırım taşlarını sayarken biri, aniden Jaleen'in ağzını kapatıp bayılttı...

Jaleen gözlerini yavaşça aralayıp etrafına baktı... Gözünü kamaştıran ışığa karşı elini koydu ve bir arabanın içinde olduğunu farketti... Bu uçuruma benzeyen yerde tam karşısında sırtı dönük biri vardı. Ne olduğunu anlayamadan arabadan çıktı. Arabanın önünde duran kişiye yürürken kamaşan gözlerini kıstı. Kai ona döndüğünde, arkasında batan güneş yüzünden onun yüzünü zorlukla seçti.

"Zaman geldi."

"Sen.....? Ben neden burdayım..." Jaleen telaşla ve şaşkınlıkla etrafına bakındı.

"Bak Jaleen, güneş batıyor.. O sabah.. güneş doğarken.."

"Sus, kes sesini. Beni nerden aldıysan oraya bırak... Duymak istemiyorum." 

Jaleen arabaya yöneldiğinde Kai birkaç adım atıp onu kolundan yakaladı.

"Beni dinliceksin. Günlerdir çevrende asalak gibi dolanıyorum, burnunu bile çıkarmadın dışarı. Annen huzursuz olsun istemedim, ama şimdi beni dinlemek zorundasın. O kadar."

Jaleen kolunu kurtarmaya çalıştıkça Kai bırakmıyordu. Jaleen bir türlü sakinleşmiyordu. "Ailemi düşündüğün için teşekkür etmemi mi bekliyorsun?!?!"

"Hiç bir yere gidemezsin, boşa uğraşma..." Kai dönüp tekrar arabanın önüne yürüdü ve yaslandı. "Jaleen babanı öldüren kişi ben değilim. Sen de benim yanımda durmak istedin..."

Jaleen sinirle yanına gidip tepinmeye devam etti. "NE DEMEK BU???" 

Kai ona döndü ve saçını okşamak için elini uzattı, Jaleen başını çekti.. Kai yavaşça elini indirdi. "Bak ben hiç olmadığım biri gibi davranıyorum. Seni düşünürken, senin yanındayken olduğumu sandığım kişiden çok farklıyım, kontrol bile edemiyorum.. Seni istemeden de olsa incittim, bununla baş etmem gerek. Sana kendimi affettirmem gerekiyorsa affettiririm. İçinde yaşadığım karanlık dünyadan beni kurtarabilecek tek kişi sensin, senin gözyaşlarını silebilecek tek kişi de benim.."

"Bak... Sen böylesin.. Olduğun kişiyi benim için değiştiremezsin. Ben şimdi sana ne zaman baksam aldığın hayatları görüyorum.. Canı yanan insanlar görüyorum... Bunu değiştiremezsin."

"Değiştiririm. Senin yanındayken.. daha.. güzel.. Daha mutluyum..." Kai biraz utanmış, başını çevirmişti.

"Kai..."

"Belki gerçekten iğrenç biriyim, ama ben kararımı verdim. Yanımda olcaksın."

Jaleen sinirden gülerek başını çevirdi. "Bu kadar yeter. Geri götür beni.."

Kai birşey söylemeden kapıya gitti ve şoför koltuğuna oturdu. Jaleen de yanına oturdu. Kai motoru çalıştırdı ama gitmekten vazgeçti. Jaleen ona baktı.

"Oyun mu oynuyosun benimle?!!"

"Sen beni anlayana kadar burdayız, ufaklık." Kai Jaleen'e gülümseyerek baktı. "Şşş senin biraz sakinleşmen gerek." Uzanıp radyoyu açtı, bir iki kanal geçtiğinde A Thousand Years - Christina Perri çalıyordu. Şarkıyı dinlerken Kai gözlerini Jaleen'den ayırmıyordu. Jaleen kendini sakinleştirmek için uğraşırken karşılarında batan güneşe bakıyordu. En sonunda dayanamayıp Kai'ye baktı ve koluna vurdu. 

"YETER! Aklımın içinde dolaşmaya çalışma!!" 

Jaleen sinirle direksiyona uzandı, bir yandan arabayı geri çekmeye çalışıyordu. Kai onun kollarını tutmaya çalışsa da dirsek darbeleriyle kıvranıyordu. Jaleen el frenini geri almayı unutup gaza basmıştı bile! Öne, uçuruma doğru gittiklerini farkettiğinde çığlık attı! Kai onu itmeye çalıştı, onun gaz pedalındaki ayağını, bacağını tutup hızla çekti. Arabanın ön tekerlekleri tam uçta duruyordu.... Kai'nin gözleri kocaman açıldı ve Jaleen'in kolunu tutup olduğu gibi kaldı.

"Hareket etme.. Sakın.... hareket... etme..."

Jaleen korkudan titriyordu, başını Kai'ye çevirdi, yüzyüze geldiler. İkisi de ne yapacaklarını bilmiyorlardı... 

Bir seri katilin aşk defteriDonde viven las historias. Descúbrelo ahora