2. parça "Gazete haberi"

2.1K 84 4
                                    

Dünyada sevdiği tek, belki de ilk şey cebindeki sigarası olan Kai...
Herhangi birinin değil içinde yaşamak, bir adım giremeyeceği, en az onun ruhu ve kalbi kadar sessiz, hareketsiz binada ; kapısı kapı olma işlevini uzun süre önce yitirmiş tek odalık dairesinde yerde oturuyordu. Onu koruyan tek şey ise kapının önünde uyuklayan doberman cinsi köpeği Magnum'du. Ve elinde sallandırıp durduğu el yapımı bıçağı... 

"KAİ!!!" 

Duyduğu bu kulak tırmalayıcı ses az da olsa irkilmesine neden oldu. Magnumu yanına çağırdı.
Magnum herkesin bakışlarından bile korkabileceği -haklı sebeplerle-, nasıl zaptedileceği belli olmayan bir köpekti. Onu durdurabilen ve sakinleştiren tek şey ise Kai'nin sesiydi. 

Magnum'un Kai'nin yanında uzanması üzerine, MR içeri girdi. Simsiyah takımıyla, geriye taradığı beyaz saçlarıyla her zamanki kadar asil görünüyordu. 

"Şu köpeği bu kapının önünden yollamazsan onu etkisiz hale getirebilecek şeyler planlıyorum... Ve ciddiyim..." Etrafa göz gezdiren MR, aslında bu odayı hiç merak etmiyordu.

Bakışlarını bıçağından çekip MR'a saplayan Kai, ayağa kalktı. "Çeneni daha fazla yormadan neden burda olduğunu söyle. Bi nedeni yoksa, uza."
"Neden burda olduğumu biliyorsun... Dün beni gören o kız.. onun işini bitirmeni istiyorum."
"Açıkçası yaptığın işlerin ne kadar kusurlu olduğu benim umrumda değil. Neden bunu yapiyim, Mis...ta?" Açık kalan dudaklarını hafif ve kusursuz bir gülümseyişle tamamladı.

Gülerek Kai'ye bakan MR, 'mister' olarak anılmaktan gerçekten hoşlanmıyordu. Bunu Kai'nin bildiğini farketmek pek de şaşırtıcı değildi.

"Seni parayla kazanamayacağımı biliyorum.." MR etrafta yürümeye başlamıştı. "Sadece, gerçekten çok eğlenebileceğini düşünüyorum.."

"Eğlenmek?" Kai yan tarafıyla duvara yaslanıp bıçağıyla oynamaya başlamıştı. 

"Küçük kızlarla uğraşmak son yaptığın işten daha büyük bir haz veriyor sana, yanılıyor muyum?"

Gülerek başını eğen Kai, gözlerini ona dikip sırıtmaya devam etti.
"İlgilerimin farkında olman beni heyecanlandırıyor..."

Jaleen 2 gecedir uyuyamadığını söylediği ailesi tarafından psikolojik destek ve uyku ilaçları almaya zorlanıyordu. Birkaç sene önce aldığı uyku hapları onu salaklaştırmaktan başka birşey yapmamıştı halbuki. Uyumak Jaleen için zaten zaman kaybıyken, bir de yattığı yerden kalkamamak gerçek bir işkenceydi. Orada gördüğü şeyin sadece uykusuzluğundan kaynaklandığına kendini inandırmak üzereydi. Aslında uyumak pek de fena bir fikir sayılmazdı.

Jaleen'in en sık yaptığı şey salona inip koltukta uyumaktı. Yine uyuyamadığı bir gece olduğu için, televizyonu açmaya karar verdi. Yanına zıplayan Prens'le birlikte kanalları gezmeye başladılar. Son dakika haberleri ilgisini çekti. Tam 6 kişinin ismini sayan spiker, büyük bir soğukkanlılıkla, bu isimlerin 6 farklı yolla öldürüldüğünü anlatıyordu. Hepsi farklı yollarla deşilmişti. Bu haberlerin neden bu saatte gösterildiğini anlamak zor değildi.. Jaleen biraz öne yaklaşıp pür dikkat izlemeye başladı. Sıra kurbanların yüzlerini göstermeye gelmişti. Jaleen onları gördüğü anda televizyonu kapadı. Çünkü isimler sadece isimdir. Gerçek yüzleri, gerçek bedenleri sadece onları görenler bilirler. O insanları tanımayanlar için isimler bir bedeni temsil etmez. Ama onların yüzlerini gördüğünde, gerçekleri damarlarına kadar hissetmişti... Ve bu haber onun uyumasına kesinlikle yardımcı olmadı...

Vücudunun halsiz düştüğü ve yalnızca 1 saat uyuyabildiği zamanda bile Jaleen aniden kalktı. Koltuğun kenarındaki kumandayı yere düşürdü, saçlarını yüzünden çekmeye çalıştı. Hatırladığı şey onun nefes almasını çok güçleştiriyordu. Güneşin doğmaya başladığını duvardaki turuncu ışıktan anladı. Ve markette rastladığı yüz beynine kazındı. Uzanıp kumandayı hızla aldı ve televizyonu açtı. Dün gece gördüğü yüzlerin rüya olup olmadığını bilmek istiyordu. 
"İnsanların yok edilmesini fallarından, burç yorumlarından değersiz gören insan müsvetteleri..." 

Formasını giyerken bile titreyen Jaleen kendini dışarı attı. Annesinin sorularını yanıtsız bırakmıştı. Koşarak evin 60 metre ilerisindeki bakkala girip en yeni gazeteyi istedi. Yanındaki tabureye oturdu ve gazetenin ilk sayfasına bakındı. Telaşlı bakkal amca ise onun haline anlam vermeye çalışıyor, sürekli sorular soruyordu. Ama Jaleen bunları duymadı bile. 

Ancak gazetenin iç sayfalarında rastladığı haber, onun için bambaşka bir hayatı aralamıştı bile. Gördüğü yüz, markette gördüğü yüzün aynısıydı. Bu cinayet, Jaleen'in mahallesinde, hatta belki o caddede gerçekleşmişti... Aniden çıkan korna sesi yüzünden irkilerek kapıya baktı. Ve tam karşı kaldırımda, kapşonlu hırkası, siyah dar pantolonuyla duran adam onun kalbini tekrar soğuttu... Bakkal amcanın söylenmeleriyle dikkati dağılan Jaleen ona bakıp tekrar dışarı baktığında ona bakan karanlık suratı bir daha göremedi...

Jaleen gazeteden kestiği haberle, yatağında bir başınaydı. İçindeki korkunun yerini merağa bıraktığını farketti.
Korku, korkmaması gereken bir histi, bu Jaleen'in en iyi bildiği şeylerden biriydi. Korku ; varolduğunu ve insan olduğunu bir insana hatırlatabilecek en kıymetli his. Eline binlerce fırsat, en büyük güç bile geçse, insan korktuğu sürece insandır. Korkunun üstesinden gelebilecek tek şey korkunun kendisidir ve kimse korkularından tamamen sıyrılamaz.
Jaleen ise şimdi sadece içindeki merak hissini bastırmaya çalışıyordu. Birşeylerin ters gittiğini anlamak çok zor değildi. Defterine çizdiği kapşonlu karanlık suratı ve gazetedeki haberi yatağının baş ucundaki yere astı. Yarının Cumartesi olmasının huzuruyla, evde yalnız olmasının huzursuzluğunu karıştırıp gözlerini kapadı.

Jaleen ilk kez güzel bir uykuya daldı. En azından kabus görebilecek kadar ilerlemişti. Kapının çalması onun gerçek hayattaki kabusunun başlangıcı olmuştu, o kapıyı açana kadar farkında bile değildi...

Bir seri katilin aşk defteriWhere stories live. Discover now