10. parça "Kaçış"

949 55 8
                                    

Güneş ışığının içeri girmesine bile izin vermeyecek kadar küçüktü pencereler... Güneşin doğmasına kısa bir süre vardı. Hava hala yeterince aydınlık değildi. Jaleen uyandığında gözlerini açmakta zorlanıyordu. Kokusunu aldığı şey onu güvende hissettiriyordu. Bu kadar huzur dolu bir anı bırakıp eve gitmek hiç içinden gelmiyordu. Gözlerini açtığında ise hiç birşey göremedi. Kendini biraz geri çektiğinde kafasının Kai'nin kolları arasında sıkışmış, yüzününse onun göğsüne doğru durduğunu farketti ve kıpkırmızı oldu! Kai'yi biraz daha itti. İlk gördüğü şey Kai'nin uyku dolu yüzü oldu. Siyah saçları tamamen dağılmış, dudağının şekli değişmiş, gözleriyse yumuk yumuktu. Jaleen onu izlemekten başka birşey yapamadı... Kalbiyle midesinin yer değiştirdiğini bizzat hissediyordu.

Kai'nin uyanmaya başladığını farkettiğinde Jaleen kendini geri çekmeye çalıştı. Kai gözlerini hafifçe aralayıp tekrar kapadı.

"Seni yastığım yapmışım..."

"Boynuma ağrı girmiş!"

Kai bir tebessümle Jaleen'in yüzüne baktı. Yüzleri o kadar yakındı ki, Jaleen gözlerini kapatıp sıktı. Kai gülerek başını çevirdi ve onu serbest bıraktı. Jaleen gözlerini açıp Kai'ye bakmaya devam ederken Kai tavana bakıyordu.

"Uyuyabildin mi?"

Jaleen başını salladı. "Hiç uyanmadım."

Kai ona bakıp gülümsedi.

Jaleen ve Kai ayaklanıp orda bulunduklarına dair izleri yok etti. Sonunda dışarı çıktıklarında, tam karşılarında simsiyah bir jip buldular. İki adam tarafından sakin bir biçimde arabaya bindiriliyorlardı. Jaleen adamlardan kurtulmaya çalışırken Kai sakindi. Arka koltuğa bindiklerinde Kai hala sorun çıkarmıyordu. Jaleen sinirden delirmiş bir şekilde Kai'ye baktı.

"Niye hiç birşey yapmıyorsun Kai?! Durmalarını söylesene!"

Kai ona baktı. "Burdayım, Jaleen. Korkmana gerek yok. Ufak bi yolculuk..."

Jaleen dökülen gözyaşlarına engel olamıyordu. Kai'nin sözlerinden sonra bağırmasını kesti. Ama Kai'nin gözünün üstüne yumruğu çakmak istiyordu, hem de delice! 

Bir gümrük limanına vardıklarında Kai, Jaleen'in elini tutuyordu. Yanlarındaki adamlarla birlikte ilerliyorlardı. Tam karşılarında onu bekleyen adamsa MR'ın ta kendisiydi. Jaleen o adama yaklaştıkları her adımdan korkuyordu.

"Öldürmeni söylediğim kızın elini tutuyorsun, benim karşımda?" MR gülerek başını çevirdi.

"MR... Bana bu saygısızlığı yapmak için geçerli bir bahanen olduğunu umuyorum. Çünkü canımı sıktın."

"Var.. var tabi.. Olmaz mı?" MR bakışlarını Jaleen'de tutuyordu. "Kai... Sana sağladığım her türlü imkana, fırsata rağmen... şimdi üstüme mi işiyorsun?"

"Seni ilgilendiren ne?!! O olayı hallettik sanıyordum." Kai göz ucuyla Jaleen'i kontrol etti. Jaleen sadece olanları anlamaya çalışıyordu. 

"Sakin ol, sadece durumu anlamaya çalışıyorum... Ortak."

Kai cebinden çıkardığı sigara kutusundan bir sigara çıkarıp yaktı. Dumanı üflerken etrafa bakınıyordu. "Anlaman gerekenleri ben sana mail olarak gönderirim." Kai sigarasını derin derin çektikten sonra, yarısına geldiğinde yere atıp üstüne bastı. Jaleen'in elini tutup yürümeye başladı. MR adamları da onlarla yolladı ve onları tekrar arabalarına bindirdi. Kai yaşadıklarından inanılmaz derecede rahatsızdı. 

Herşeyi bir puzzle gibi birleştirmeye çalışan Jaleen ona fısıldadı. "Korktuğun hiç birşey yok mu?"

"Yanımda kalmaya devam edersen öğrenirsin."

Arabayla sessiz bir yolculuk yapıyorlardı. Jaleen başını geriye yaslamış, dışarıyı izliyordu. Gelen tuş sesleri onu rahatsız etti ve biraz öne yaklaşıp önünde oturan adamın telefonuna göz attı. Mesajında "Onu teslim etmeye götürüyoruz." yazılıydı.

Jaleen ne yapacağına karar veremiyordu. İlk kez, sadece kalbini dinlemeyi tercih etti. Öndeki adamın oturduğu koltuğun ayarını sessizce genişletti. Kai uyukluyordu. Jaleen onu kontrol edip dürttü ve aniden önündeki koltuğa tekme atıp, adamın kafasını çarpmasına neden oldu. Olabildiğinde hızlı bir hareketle onun silahını aldı ve şoför koltuğundaki diğer adamın kafasına tuttu. Kai hayatında yaşayabileceği en büyük şoku yaşıyordu! Jaleen arabayı durduğunda Kai'yi iteleyip kapıyı açmasını sağladı ve dışarı çıktıklarında, elindeki silahı Kai'ye verdi. Şoför koltuğundaki adam onları tehdit ediyordu sürekli ve cebindeki silaha yöneldiğinde Kai onu tam kafasından vurdu. Şimdi bu ara sokakta yapabilecekleri tek şey delice koşarak uzaklaşmaktı. Jaleen yoruldukça Kai onu, tuttuğu elinden daha ileri çekiyordu.

Uzun süre koştuktan sonra bir iş binasına girdiler. Açılmaya hazırlanan bu yerde kimseye görünmemeyi başarıp asansöre bindiler ve çatıya çıktılar. İkisi de nefes nefeseydi, bir süre soluklandılar. Jaleen dudaklarını yaladıktan sonra güneşin doğmak üzere olduğu yöne baktı. Ve Kai'ye.

"Burayı elinle koymuş gibi buldun..."

Kai de o manzaraya bakıyordu. "Burdaki robotların ruhu hiç birşeyi duymaz. Uyumak için geldiğim yerlerden biri burası..." Jaleen'e baktı. "Beni bundan daha fazla şaşırtamazdın. Hala aklımı kaçırcak kadar şaşkınım... İçindeki gücün sen farkında mıydın?" Kai gülüyordu, Jaleen'in bu yönünü sevmişti.

"Damarıma basıldı.." Jaleen gülerek saçlarını arkada topladı. "Neyse kii, kimseyi öldürmedim."

"Kafasını yapıştırdığın adamın ölmemiş olmasını diliyorsun galiba? Kendimi bi katil gibi hissediyorum..." İkisi de gülüyordu. "Sağol.."

Jaleen etrafa bakıp olanları biraz düşündü.. Sonra Kai'ye baktı. "Her zaman.."

Kai gözlerini Jaleen'den ayırmıyordu. Ona doğru bir adım attı. Elleriyle boynunu sarıp iyice yaklaştı ve dudaklarına baktı. Jaleen çoktan gözlerini kapatmıştı. Yeni bir gün için güneş bir daha doğarken, onların dudakları birbirine değiyordu...

Bir seri katilin aşk defteriKde žijí příběhy. Začni objevovat