6. BÖLÜM ♧ GRİ

Comincia dall'inizio
                                    

Beste sustuktan sadece beş saniye kadar sonra odanın kapısının sertçe çarpıldığını duydum. Gözlerimin kapalı olmasına rağmen yaşlar bir şekilde kaçmayı başarıp yanaklarımı ıslatmaya başladıklarında Berkay’ın dudaklarını alnımda hissettim. Beni alnımdan iki kez öptükten sonra “Her şey düzelecek.” diye fısıldadı. “Biz buradayız Azra. Her zaman olduğumuz gibi. Ne olursa olsun birlikte olacağımıza dair yemin etmiştik. Yeminler bozulmaz. Kardeşler birbirlerine sırtlarını dönmez. Seni seviyoruz.”

İkinci kez odanın kapısının kapanma sesini duyduğumda gözlerimi açtım. Yatağımdaki konumumu değiştirip kapalı kapıya baktım. “Bende sizi seviyorum.” diye fısıldayıp ağlamaya başladım. Yine ve yine.

***

“Bugün nasılsın Azra?”

Muhtemelen kırklarında olan, gittikçe aklaşan gür saçlara sahip doktoruma baktım. Gözlerinin altları şişmişti ve kırışıklıklar meydana gelmişti. Yaptığı iş belli ki onu yoruyordu ama yüzündeki ifadeden aynı zamanda yaptığı bu işe ne kadar bağlı olduğunu görebiliyordum. Bir şey söylemek yerine omuzlarımı silktim. Uyanmamın ardından 3 gün geçmişti. Yanlış bilmiyorsam bugün günlerden 6 Ocak pazartesiydi. Uyandığımdan beri sadece bana sakinleştirici verilmeden önce konuşmuştum. Gerçi ona konuşmak değil de bağırıp çağırmak denirdi. Ondan sonra ağzımı açıp hiç kimseyle tek kelime etmemiştim. Herkes benimle konuşmak için çabalasa da ben sessiz kalmayı tercih ediyordum.

Doktorum elindeki dosyaya bir şeyler karalarken başını salladı ve nazikçe gülümseyerek, “Peki.” diye fısıldadı. “Anlaşılan bugünde konuşmayacaksın.”

Yine omuz silktim. Sırtımı yastığa iyice yaslayıp oturur bir pozisyon aldım. Gözlerimi sargılı olan sol bileğimin üzerine diktim. Ömrüm boyunca benimle kalacak olan bir yara izine sahiptim. Baktıkça onu ve bana yaşattıklarını hatırlayacağım, her zaman kanayacak olan bir yara.

“En azından beni duyduğunu biliyorum.” dedi doktorum gülümserken. “Anne ve babanla da bu konu hakkında konuştum Azra. Seninle de konuşmak istiyorum. Her ne kadar sen pek bir şey söylemesen de en azından kafa sallayarak onayını alabilirim. Değil mi?” Benden onay bekliyormuşçasına baktığında başımı aşağı yukarı salladım. Anne ve babamla konuşmuş. Babamın… yani o adamın da burada olduğunu biliyordum. O da benimle konuşmaya çalışanlardandı. Bana kan verenin o olduğunu öğrenmiştim. Keşke geri gelmemiş olsaydı. Böylelikle bana kan verecek birini bulana kadar belki de kan kaybından ölmüş olurdum.

“Belli ki kimseyle paylaşmadığın, sürekli içine atarak kaçmak istediğin ama bunu başaramadığın ve senin canını acıtan bir şey var.”

Tam da dediği gibiydi. Bu nedenle doktorumu başımla onayladım. Hiç kimseyle paylaşamadığım ve gerçekten kaçamadığım, canımı acıtan bir şey vardı: Aras ve bana yaşattıkları.

“Sorun ne kadar büyük bilmiyorum ama hiçbir şey bir insanın canından daha önemli olamaz. Yaşadıklarını ölümle atlatamazsın. İntihar, hiçbir zaman bir çözüm olmamıştır Azra.” Doktorum yüzümü inceliyor, hareketlerimi tartıyor gibiydi. Dediklerinde haklıydı belki de. Bu ölümle bile atlatamayacağım kadar çok can yakıcı bir şeydi. İntihar benim için bir çözüm yolu olmamıştı. Hala yaşıyordum. “Ailenle psikolojik bir tedavi almanın senin açından yararlı olabileceğini düşündük. Tanıdığım çok iyi bir danışman var. Eğer sen de istersen seni ona yönlendirebilirim.”

Gözlerimi doktorumdan kaçırıp başımı ellerime çevirdim. Bu düşünmek için biraz izin isteyişimin bir göstergesiydi. Doktorumda bunu anlamış olacak ki kollarını göğsünde kavuşturup sırtını oturduğu koltuğa biraz daha dayadı. Bakışlarımı yeniden ellerime çevirdim. Psikolojik bir tedavi görmenin benim açımdan ne kadar iyi olabileceğini tartmaya başladım. Okuduğum kitaplarda, izlediğim film ya da dizilerde psikolojik tedavi almış karakterleri düşündüm. Bazısına yarar sağlamışken bazısını etkilememişti bile. Ama şöyle bir gerçek vardı ki onlar tamamen kurguydu. Ben gerçektim. Bileğimdeki bu yara izi, kendime yaptığım bu şey gerçekti. Bitsin istiyordum. Azıcık da olsa acımın dinmesini istiyordum. Tedavinin bunu sağlayıp sağlamayacağından emin değildim. Yeniden doktoruma döndüm ve üç gündür açmadığım ağzımı açarak onu şaşırttım. “Acıyı yok edecek mi?” diye sordum. Doktorum sırtını dayadığı koltuktan çekip bana doğru yaklaştı biraz. Dudaklarını yukarı doğru kıvırıp yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdiğinde elini kolumun üzerine koyup hafifçe sıktı. “Tedavi, çektiğim acıyı unutmamı sağlayabilecek mi?”

“Korkarım ki hayır.” Doktorumdan beklediğim cevap bu değildi ama dürüst olması hoşuma gitmişti. Daha fazla yalan istemiyordum. “Kendini öldürmek isteyebilecek kadar ne yaşadığını bilemem Azra ama şunu biliyorum ki hiçbir acı tamamen yok olmaz. Her zaman bizimle, bir yerde var olur. Gün gelir kanar, bazen sızlar ama tamamen yok olmaz. Acıyı unutamazsın belki ama alışırsın. Yavaş yavaş alışacaksın.”

Doktorumu başımı sallayarak onayladım. “Tamam.” diye fısıldadım. “Tedavi alacağım. Alışmamı sağlayacaksa eğer bunu yapabilirim.”

Doktor oturduğu koltuktan kalktı. Yine içten bir şekilde ve nazikçe gülümsediğinde “Bu akşam hastaneden çıkabileceksin. O zamana kadar biraz dinlen. Ben de senin için arkadaşımla konuşacağım.” dedi. Başımı aşağı yukarı sallarken sağ elindeki dosyayı diğer eline alarak odadan çıktı.

Doktorun çıkışının hemen ardından annem içeri girdi. Annem hep güçlü olandı. Bana her zaman yenilmez bir savaşçı gibi görünürdü. Ama şimdi ona baktığımda onu ne hale getirdiğimi görebiliyordum. Onu adeta bir enkaza çevirmiştim. Kendime yaptığım şey yetmezmiş gibi günlerdir onunla konuşmamıştım bile. Bu onu daha da tüketirken sadece seyirci kalmıştım.

Annem yatağıma doğru minik adımlar ata ata geldi. Yatağın kenarına oturup alnıma küçük bir öpücük kondurdu ve eliyle saçlarımı okşamaya başladı. Annemin kollarını bedenimde hissettiğimde gözlerim yanmaya başladı. Ona herhangi bir şey söylemek için dudaklarımı araladım ama yine konuşamamıştım. Anneme hiçbir şey söyleyememiştim. Ona, Beste’ye ve Berkay’a hala kızgındım. Benden sakladıkları gerçeği hayatım boyunca unutamayacaktım. Bu nedenle hem onlara olan kızgınlığımdan hem de kırgınlığımdan olacak ki dudaklarımın arasından hiçbir kelime dökülmeden sımsıkı birbirlerine örttüm.   

Annemin konuşmamı beklediğini biliyordum ama konuşmak için kendimi hazır hissetmiyordum. Annem bir kez daha alnımı öptüğünde “Geçti bir tanem.” diye fısıldadı. “Artık iyisin. Biz yanındayız.”

Yanımda olduklarını biliyordum. Annem, Beste, Berkay, Doruk ve babam yanımdaydılar. Ama buna rağmen hala kendimi yalnız hissetmeye bir son veremiyordum. Sanırım ruhumun diğer yarısını kaybettiğimden dolayıydı. Bir yanım tamamen boşken sürekli yalnız olarak kalacaktım. Bazı şeylerin yarım yaşanması gibi Arasla ben tamamlanamadan, bir bütün, en önemlisi de biz olamadan bitmiştik. Yarım kalmıştık. Uykumdan uyanmıştım ve ne kadar çabalarsam çabalayayım yeniden uykuya dalamıyor, aynı rüyadan devam edemiyordum. Biliyordum ki bundan sonra hep eksik kalacaktım. Biliyordum ki Arasla bir daha asla eskisi gibi olamayacaktım. Çünkü bu uyansan da yarım kalmış bir rüyanı asla tamamlayamamak gibiydi. 

Affet BeniDove le storie prendono vita. Scoprilo ora