12. Bölüm : Party Time

4.2K 106 18
                                    

Önceki Bölümden :
Evin önüne geldiğimde gözle görülebilecek bir şekilde rahatladığımı hissettim. Bitmişti. Bitip gitmişti. Harika. Şimdi eve gideceğim, Alina ile muhabbet edeceğim ve muhtemelen çoğu şeyi unutacağım. Evet, bunu yapacağım. Ayrıca ilk önce onu teselli edeceğim.
Arabadan inip elimi kapıya götürüyorum. Çalıyorum.
Çalıyorum, çalıyorum. Ama ses yok. Kapıya artık yumruklarımla vuruyorum. Ama nafile. Bir tıkk bile yok. Birkaç kere ' Alina ' diye bağırıyorum ama bu eylemlerim cevapsız olunca iyici tırsmaya başlıyorum.  Endişeli ve korkulu bir ifadeyle hemen çantanın içini açıp anahtarı aramaya koyuluyorum. Ve kısa süre içerisinde buluyorum. Anahtarı kilide götürüp çevirirken içimden neredeyse bin kez dua ediyorum ve nihayet kapıyı açıyorum.
- OLAMAZ !!!

 Yeni Bölüm :

Zeynep'in Ağzından :

"Ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız, hep kendine mi saklarsın çocukluğunu ... "                     ( Kahraman Tazeoğlu )

- OLAMAZ !!!
Karşımda gördüğüm manzara sayesinde gözlerim faltaşı gibi açılmış, ağzım açık bir şekilde öküzün trene baktığı gibi Alina'ya bakıyorum. Daha doğrusu Alina ve eserlerine. Anlamadınız biliyorum. Durun baştan başlayayım.
Karşımdaki manzaraya karşı şok olmamın nedeni Alina. Şu an kendimi Doktorlar'daki evin kapısını açınca  Zeynep'in yaptıklarını görüp şok olan Ela gibi hissediyorum. Çünkü şu an tam da böyle bir durumun içindeyim. Karşımda 200'den fazla poğaça, 50-60 tane börek ,3 adet pasta ve 2 havuçlu,2 çikolatalı kek. Peki Zeyno düşün bakalım, Doktorlar'daki Zeynep neden bunara benzer şeyler yapmıştı ? Sevdiği çocuk Ömer kertti diye. Oh My God !!
Tamaaam tamam. Sakiniz. Sonuçta Berk ölmüş olamaz demi ? Yok canıım. Sonuçta Berk'i gördüm .. Birşey olmamıştı çocuğa yani. Kız Zeyno ! Belki de Alina sana yapmıştır tüm bunları. Yok be ! Bu kadar karbonhidratlı yiyecekleri bana hayatta yedirmez.
Kafamı yan tarafa çevirdiğimde ise Alina saçlarını topuz yapmış, elinde süpürge ile bana aval aval bakıyordu. Yanında ise su dolu kova ve bez vardı. Ayrıca etraf yoğun bir şekilde deterja ve çamaşır suyu kokuyordu. Demek benim kafa o yüzden böyle . Hmm tamam tamam anladım.
Koşarak yakınımdaki bütün pencereleri açmaya başlıyorum. Oksijeeeeeeennnnn ! Önüme dönüp Alina'nın yanına gidiyorum. O ise hala aval aval bakmaya devam ediyor bana.
- Alina sen gerizekalı mısın ?
- Ha ?
- Bütün bunlar ne oluyor bana bir açıklar mısın ?
- Ya Zeynep işte bak ne güzel poğaça yaptım, kek yaptım, börek çörek yaptım. Üstelik senin evi baştan aşağıya süpürdüm. Güzel olmamış mı ?
- Alina sen bu yaptığın yemeklerle bizim üniversiteyi falan mı doyurmayı planlıyorsun ? Ayrıca bu deterjan kokusu sende nasıl kafa yapmadı hala anlamıyorum. Benim kafam bi güzel oldu da.
- Aaaıı şey, ben birlikte yeriz diye düşünmüştüm.
- Alina sen iyi misin ?
- Ben... Zeynep ben hiç iyi değilim.
Demesiyle birden bire hüngür hüngür ağlamaya başlaması bir oluyor. Alina'nın birden değişen bu ruh halinden korksam da birşey belli etmemeye çalışarak yanına gidiyorum ve onu koltuğa oturtuyorum.
Ardından süpürgeyi, bezi ve kovayı yerlerine kaldırdıktan sonra tekrar yaına gidiyorum ve oturuyorum. O ise hala ağlamakla meşgul. Omzunu bana yaslayıp ağlamaya devam ediyor.
- Be-Ben sanmıştım ki...
- Şşşt. Tamam canım geçti. Geçti.
- Neden yaptı Zeynep ? Neden bana söylemedi ? Neden kandırdı beni ? Ben ne yaptım ki ona ?
Alina'nın ard arda gelen bu sorularıyla içim burkuluyor. O pisliğin benim arkadaşımı böyle üzmeye hakkı yok. Omzunu sıvazlıyorum O ise hıçkırıklar içerisinde konuşmaya devam ediyor.
- Beni... sevdiğini sanmıştım.
Ah, kahretsin. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Yapabildiğim tek şey omzunu sıvazlamaktı. Gerçekten daha iyi bir şeyler yapabilme şansım olmalıydı.
- Tamam bebeğim. Senin hiçbir suçun yok. Hepsi o aşağılık yüzünden.
- Aşağılık deme ona.
Ne ! Manyak mı bu kız ? Bir de onu mu savunuyor bana yani ? Ah şaka yapıyor olmalısın. Şu an bunun yüzünden bir de azar işittiğime inanamıyorum.
- Tamam demem. Ama dur bakiiim - Alina'nın yapmacıktan haline bakar- sen bayaa yorulmuşsun. Hadi biraz dinl...
Bunu demeyi bırakıyorum çünkü Alina çoktan uyuyakalmış. Yazık yaa. Kıyamam ben ona. Onu usulca koltuğa yatırığ bir örtü buluyorum ve üzerini örtüyorum. Ardından mutfağa gidip buzdolabının üstündeki  not kağıtlarından birini alıyorum ve üzerine notumu yazıyorum .
'' Alina'cım ben biraz hava almaya dışarı çıkıyorum. Merak etme beni. Geç kalmadan dönerim. :)) ''
Notumu alıp Alina'nın yattığı koltuğun yanındaki masaya koyuyorum . Yüzüne baktığımda ıslak kirpikleri ve kirpiklerinin dibinde kalan gözyaşlarını görünce içim bir kez daha burkuluyor. Canım benim.
Vakit kaybetmeden yukarı çıkıyorum. Odama girip üzerime salaş, siyah bir kazak, altıma da aynı renkten bir tayt giydikten sonra tekrardan aşağıya iniyorum. Çantamı ve telefonumu alıp kendimi dışarıya atıyorum. Evin boğuk havasından sonra burası gerçekten çok iyi geliyor.
Evet, sıradaki istikamet Berk'in evi. İlk önce nasıl bulacağım konusunda endişe etsem de Alina'nın bana söylediği şey aklıma gelince endişelerim gidiyor.
  + Flashback +
- Berk Karaca, ya kızım ismi bile havalı be. Ben bunu araştırdım. Kanlıca'da bir villası varmış. Acayip yakışıkı zaten. Tek çocukmuş. Babası da büyük bir holdingin patronuymuş. Sonra ...
- Oha Alina ! Bütün bunları ne zaman araştırdın acaba ?
- Bu sabah size geldiğimde .
- Çüşünüz .
- Valla canım insan ilgi alanında bişey bulunca hiç üşenmiyor .
+ Flashback Son +
İlk defa Alina'nın yaptığı saçma araştırmanın işime yaradığını düşünüyorum. Telefonumu çıkarıp navigasyonu açıyorum ve Kanlıca'daki villaların sahiplerine bakmaya başlıyorum.
Uzun bir aramadan sonra da buluyorum kendisini. Araba'ya baktığımda bu sefer onu kullanmamayı düşünüyorum ve sokağa doğru ilerliyorum. Sokağa çıkıp bir taksi çeviriyorum ve hemencecik biniyorum. Ardından amcaya tarifi veriyorum. Ve yolculuğumuz başlıyor. Ben de bu arada evin adresini iyice bi öğreniyorum.

Kıvırcık ve Turuncu (ZEYKER)Where stories live. Discover now