25

191 27 2
                                    

Ertesi gün yine Sierra'nın yanına gitmiştim. Yine yanına gelip ona sarılmamı istemişti. Bir hemşire gelip beni sertçe uyarana kadar yanında uzanmaya devam etmiştim. Ondan sonraki gün yine aynı şeyi yaptım ve yine aynı sokuk hemşire gelip beni odama gönderdi. Ondan sonraki gün yine yılmadan Sierra'nın yanına gittim ve yanında uzandım. Aynı sokuk hemşire yine bizi yakalayınca bu sefer bir of çekip bir şey demeden odadan ayrıldı. Eh, sonunda yola gelmişti.

Sierra ise... tam anlamıyla çöküyordu. İki gün önceki haliyle bile arasında dağlar kadar fark vardı. Bazı günler bilinci tamamen kapalı uzanıyordu. Bazı günler birbiriyle alakasız onlarca şey söylüyordu. Böyle yaparken bile onu kollarımın arasında tutuyordum. Ayık olduğunda da benden sürekli kendimden bahsetmemi istiyordu.

Bilincinin yerinde olduğu bir gün,

"Doğum günün kutlu olsun Calum." diye fısıldamıştı kulağıma. Yorgun bedenini bunu söylerken zorladığı belli oluyordu. Doğum günüme daha dört gün vardı, yanlış olsa bile bunu unutmaması duygulanmama sebep olmuştu.

"Eğer o zaman yanında olamazsam..." diye fısıldadı son kalan nefesiyle ve yine bilinci kapandı. 

Doğum günümde yapacağım şey hazırdı. Ona son kez veda edecektim ve o benim yokluğumu bile anlayamayacak kadar uyuşmuş olacaktı. Sonra hastane odama gidecek ve bu işi bitirecektim.

Onun benden önce ölmesini mümkün kılmayacaktım. 

a reason to try// hoodWhere stories live. Discover now