22

220 24 5
                                    

"Hayır Calum, bunu yapma."

Üzgün gözleri yerini öfkeli bir ifadeye vermişti. Lafına devam ederken bağırıyor gibiydi.

"Anlamıyorsun, olması gereken şey bu değil! Ölmememiz gerekiyor Calum, senin yaşaman gerekiyor."

Ama istemiyordum.

Kafasını pencereye çevirip eliyle dışarıyı işaret etti. Gülümsüyordu, ama hala sinirliydi.

"Dışarıya bir bak. Güneş her zamanki parlaklığıyla doğmaya devam ediyor. Sokaklar neşe ve umutla dolu. Dondurmasını yiyen çocukları izle; mutlular, gülümsüyorlar."

Duygu değişimleri çok fazlaydı ve ben neyi hissettiğine yetişemiyordum.

"Herkes mutlu çünkü hala yaşamamız için bize bahşedilen bir yarın var. Her şeyin düzelmesi için zaman var. Önünde yıllar var Calum."

Göz yaşlarım istemsizce akarken kendimi tutamıyordum. En son ne zaman ağladığımı bile bilmiyordum.

"Elini kalbinin üzerine koy Cal, hala atıyor hissediyorsun değil mi? Bunun bir sebebi var. Hala yaşıyor olmanın bir sebebi var."

Gözlerini gözlerimden çekip pencereye yöneltti. Yüzü... düne göre daha kötüydü. Göz altlarındaki halkalar gittikçe çoğalıyordu. Korkuyordum; hiç olmadığım kadar, iliklerime kadar korkuyordum.

Gözlerini pencereden çekip benimkilere kilitledi.

"Benim ölmemin, senin yaşamanın bir sebebi var Calum."

a reason to try// hoodWhere stories live. Discover now