10

2.3K 244 16
                                    


Keyifli okumalar! :)


10. Bölüm

(Kaan'dan)


Pazar günlerinden artık nefret ediyorum. İçinde Alkım'ın olmadığı her şeyden nefret ediyorum. Altı gün boyunca sürekli birlikteyken hayatımın ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Alkım'la hayat güzeldi, her şeyi ilgi çekici kılıyor, bana artık yalnız olmak zorunda olmadığımı hatırlatıyordu.

Her geçen gün, o yokken hayatımın ne kadar anlamsız olduğunu anlıyordum. Sanki koca bir boşluk vardı, tüm bu zaman boyunca Alkım'ın gelip o boşluğu güzelce tamamlamasını beklemiştim. Gerçi bu zaten doğruydu.

Beni şaşırtan kısım da buydu. Onu ilk gördüğümde dikkatimi çeken tek şey aramızdaki o yoğun, sarsıcı çekimdi. Kafede karşılaştığımız anda aklımda sadece bu kimyasal tepki vardı. İlk günlerde bu çok fazlaydı. Ama gün geçtikçe çekim hafifliyordu. Bu, ilgimi kaybetmesi anlamına gelmiyordu. O hayvani çekim yerini başka duygulara bırakıyordu. Alkım'ı ilk gördüğümde aklımda kesinlikle bunlar yoktu. Ona bu kadar bağlanacağımı tahmin etmemiştim. Şu ana kadar hiç kimseye karşı böylesine korumacı, sahiplenici duygular beslememiştim ve bunlar benim için çok yeni şeylerdi.

Artık onun aradığım kişi olduğundan emindim. Alkım, kalbimdeki boşluğun sahibiydi. Bu kadar kısa bir sürede nasıl bu kadar kesin konuşabildiğimi bilmiyordum ama duygular bu kadar yoğunken düşünmeme gerek yoktu.

Öyle ki bazen onu evime kapatıp geri kalan tüm zamanı onun dibinde geçirmek istiyordum. İşte tam da bu yüzden, sürekli onun yanında ona dokunma isteğim büyük bir sorun oluyordu. Ona çekinmeden dokunmak, öpmek ve daha pek çok şey yapmak istiyordum. Hayal gücüm bu konuda artık nirvanaya ulaşmıştı. Rüyalarım ise apayrıydı. Ama tüm bu isteğe ve yanımda olmasına rağmen, istediklerimin hiçbirini yapamıyordum. Henüz...

İlişkimiz oldukça karmaşık bir durumdaydı. Buna alışmaya çalışıyordum. Alkım'a, onun beni yönlendirmeye çalışmasına, her bir noktamı kurcalamasına...

Buna izin vermek istediğim söylenemezdi. Alkım'a ihtiyacım olduğu kesindi ama o konuda değil. Video basına sızdırılana kadar güzel idare ettiğimi düşünüyordum. Hayatım bunun üzerine kuruluydu. Kararları ben verirdim, yöneten bendim. Alkım bunu değiştirmek istiyordu. Bana sormadan adımlar atıyor, sürekli bir şeylere karşı çıkıyordu. Tüm bu şeyler beni hiç olmadığı kadar geriyordu. Oysa yapması gereken tek şey yanımda olmaktı, bu beni iyileştirmeye yeterdi zaten.

Yine de güvenlik sorununu bana bırakmış olması beni rahatlatmıştı. Aksi halde çıldıracağımı biliyordum. Benim yüzümden okların üstüne çevrilmesini istemiyordum. Sorunlarımın ona yansıması beni zaten yeteri kadar öfkelendiriyordu. Ayrıca sızdırılan videoyla tek bir alakasının bile olmasını istemiyordum.

Sorun, buna vereceği tepkiydi. Yanımda olmasının nedeni buyken ona bunu söyleyemezdim. O yüzden aramızda hâlâ aşılmamış sınırlar vardı. Sınırlar olmak zorundaydı.

"Güvenlik şirketiyle konuştum Kaan Bey." Demir çalışma odamdan içeri girdiğinde elimdeki telefonla oynamaya bir son verdim. "Bir grup yola çıktı. Şirketin önünde sürekli nöbet tutulacak. Bir aksilik olursa da anında haber verilecek."

"Güzel," dedim sıkıntıyla nefes alarak. "Alkım'ı ne yaptın?"

"Söylediğiniz gibi evi sürekli izleniyor olacak. Eğer basın ev adresine ulaşırsa bir sıkıntı yaşanmayacak." Öyle olsa iyi ederlerdi. Yoksa nasıl bir adama dönüşebileceğimi çok iyi biliyorlardı.

GÖKKUŞAĞI (KİTAP)Where stories live. Discover now