7

3.2K 385 33
                                    

Keyifli okumalaar :)


7. Bölüm

Demir Bey'den laf arasında önce Kaan'la projede yer alan diğer iki mimarı şantiyeye bıraktığını öğrenmiştim. Az kalsın dilimi tutamayıp söylenmek üzereydim ki son anda dudağımı ısırmayı başardım. Bunun bir komplo olup olmadığından emin değildim ama zaman kaybetmiştim. Kaan'ın ben gidene kadar işinin bitmemesini umuyordum.

Demir Bey oldukça büyük bir alanın girişinde arabayı durdurdu. İnşaat alanı o kadar büyüktü ki burasının bitmiş halini gözümde canlandıramıyordum. Arabadan indiğimde gözlerimi kısarak etrafa bakındım. İleride inşaat halindeki bir binanın ikinci katında bir grup insan toplanmıştı.

İşlerinin bitmediğini görerek rahatladım.

"Ben de sizinle geleyim." Demir Bey yanıma gelerek beni içeri yönlendirdiğinde ilk olarak girişteki tek katlı ofise gidip güvenlik için bana verilen ayakkabı, baret ve reflektif yeleği giydim. Evet, o an giyimimin çok da önemli olmadığını anlamış oldum. En azından şantiyede. Akşam yemeğinde eğer şantiye ortamında üstüm başım batarsa ne yapacağımı düşünerek Demir Bey'le birlikte dışarı çıktım.

Değişik bir ortamdı. Ofiste masa başında değil de sahada olmak tuhaftı. En azından benim için... Kaan'ı hep şirketinin duvarları arasında düşünmüştüm çünkü. Ben etrafta neler olup bitiyor diye bakınırken Demir Bey'le birlikte Kaan'ın yanına çıktık.

Onun gibi resmi kıyafetler giyen bir erkek bir kadın vardı. İkisinin proje mimarlarından olduğunu anlamıştım. Kadın benim fikrime göre bile fazla süslüydü. Üstelik göz göze geldiğimiz an ondan acayip bir negatif enerji almıştım. Muhtemelen Demir Bey'i tanımıyor olsa beni buradan kovardı. Burada ne işin var der gibi bakıyordu.

Onu bir kenara bırakırsak Kaan birine kızıyordu. Şantiye şefi olabileceğini tahmin ettim. Sinirliydi, ses tonu korkutucuydu. Cümlelerin arasında şapın dengesiz atıldığına dair bir şeyler yakalasam da ne olduğu hakkında hiçbir fikrim olmadığı için sessiz kaldım.

Kızmakta haklı olup olmadığını bilmiyordum, yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ama yine de biraz sakin olmasında fayda olduğunu söyleyebilirdim.

İş güvenliği temalı bir söylevle birlikte planlanan teslim tarihi ile ilgili tartışma devam ederken Kaan'ın bu sorunlarla nasıl başa çıktığını incelediğim sırada beni gördü. Sarı baret ve turuncu yeleğimle nasıl komik görünüyorsam yüzündeki öfkenin yerini tuhaf bir gülümseme aldı. Saniyeler içinde yaşadığı karmaşaya tanık olmak benim için kolay olmadı. Belli etmek istemese de onu böyle bir durumda güldürebildiğim için sinirlendiğini anladım. Çünkü saniyeler sonra daha da sert bir mizacı vardı.

Ondan sonrasında birilerine bağırmadığı için hayli rahatladım. Zaten sonraki konular için yanındaki kadın devreye girmişti. Ortalık biraz daha durulduğunda aşağıya inip yandaki binaya geçtik. Demir Bey'in neden bir gölge gibi peşimde olduğunu anlamasam da sesimi çıkarmadan Kaan'ı izlemeye koyuldum.

Korktuğum şey olmadı. Binada çalışan herkes iş güvenliği önlemlerine uymuştu. İşçilerin niye baret takmayı sevmediğini artık anlamıştım. Ama sağlık daha önemli olduğu için Kaan'ın neden bu konuda bu kadar katı olduğunu anlıyordum. Onun dışında birkaç şeyin değişmesi istendi. Ne konuştuklarını anlamaya çalışsam da bana oldukça yabancı kelimeler olduğu için bir süre sonra bundan vazgeçip tamamen Kaan'a odaklandım.

En küçük hataya karşı bile tahammülü yoktu. İşini yapanı takdir etmiyordu, çünkü o zaten onun yapması gereken şeydi. Ama işini daha iyi yapanı takdir etmesini iyi biliyordu. Ayrıca iş ortamında çok ciddi biri olduğunu anlamıştım. Çalışanlar ve onu tanıyanlar Kaan konuşmaya başlayınca tedirgin oluyordu. Onlara hak veriyordum. Benim de böyle bir patronum olsa ödüm kopabilirdi. Gerçi Kaan benim zaten patronumdu.

GÖKKUŞAĞI (KİTAP)Where stories live. Discover now