9

2.5K 256 12
                                    

Kaldığımız yerden bu sefer tam gaz devam ediyoruz? Hazır mısınız?

9. Bölüm

"Bana olan özlemin hayret uyandırıcı!" Gökçe'yle, Kaan'ın devasa ve lüks evinin aksine benim sıcak, minik evimdeydik. Onu "Bence de hayret uyandırıcı," diye onayladım. "Senin gibi zevzek biri için hem de."

Gökçe söylediklerime aldırmadı ve kendini koltuğa atıp bana sevimli sevimli baktı.

"Her neyse, bana şu haftadan bahset bakalım."

Geçen günleri düşünerek iç çektim. Gökçe'yle konuşurken ne söylediğime dikkat etmem gerektiğini hatırlayarak kısa bir süre düşündüm ve yanıtladım.

"Yorucuydu. Aslına bakarsan neredeyse sıradandı ama birini tanımaya çalışırken bu kadar zorlandığımı hiç hatırlamıyorum."

Söylediklerimin her kelimesi doğruydu. Kaan'ı tanımak, anlamaya çalışmak beynimde ciddi zorlanmalara sebep olmuştu. Karmaşık ve dengesiz yapısı, içinde onu çözmemi zorlaştırıyordu. Aslında içimden bir ses, ne kadar uğraşırsam uğraşayım onu asla tam anlamıyla tanıyamayacağımı söylüyordu. Çünkü buna izin vermiyordu.

"Eee, nasıl biri peki bu Kaan?"

Yüzümdeki kızarıklığı gizlemek için kupamdan bir yudum aldım ve "İlginç biri," dedim sessizce. "Otoriter, söylediklerinin yapılmasına alışkın ve bu sinir bozucu. Ama aynı zamanda da etkileyici. Böylesine kararlı bir yapısı olması... Hayranlık uyandırıyor. Yaptığı işte gerçekten iyi, zeki hatta oldukça zeki ama bazı konularda sanki küçük bir çocuğun aklına sahipmiş gibi davranıyor."

Bir yudum daha aldım ve bir şey demesi için bekledim.

"Peki, bana Kaan'ın son derece yakışıklı, karizmatik, insanın içini eriten bir adam olduğunu ne zaman söylemeyi düşünüyorsun?"

Az kalsın ağzımdakini püskürüyordum. Gözlerim irileşirken hayretle ona baktım ve "Sen nereden biliyorsun?" diye ciyakladım.

Bana oldukça hınzır bir gülücük yolladı. "Yani öyle olduğunu ve seni etkilediğini inkâr etmiyorsun?"

"Tabii ki ediyorum!" diye bağırdım. "O benim danışanım ve sen de çok iyi biliyorsun ki bu konuda oldukça sert bir görüşüm var. Aramızda hiçbir şey olamaz."

Dudaklarını büzüp bana sanki kafayı yemişim gibi baktı.

"Bu kadar yeter," dedim daha fazla üstüme gelmemesi için. "Ben yokken bir şey olmadı değil mi? Seni burada yalnız bırakmayı hiç istemiyorum."

Yüzünde bir an için endişeli bir ifade sezdim. Ama gözlerindeki endişe yerini hemen bir sırıtışa bıraktı.

"Ben halimden son derece memnunum. Benim için kaygılanmaya bir son ver ve işini yap."

Eğer Kaan işimi yapmama izin verse, bunu yapardım. Ama en ufak bir kapı bile açmıyor oluşu beni ciddi anlamda zora sokuyordu. En azından onun hakkında pek çok detay biliyorum. Ciddi olmayan konular olsa bile, onu daha iyi tanımaya başlamak beni biraz olsun motive ediyordu.

"Annemle konuştun mu son sıralarda?" diye sordum ona konuyu değiştirerek. "Burcu'yu kreşe yazdırmışlar."

Gökçe gülerken "Annemin bundan mutlu olacağını sanmıyorum," dedi. "Evde yalnız kalınca bize saracak."

Dudaklarımı bükerek "Ya da ailemize yeni biri katılacak," diye güldüm. Doğruydu. Annem böyle biriydi. Gökçe'ye, anneme Burcu'yu kreşe göndermesini benim söylediğimi açıklamadım. Burcu'nun kendi yaşıtlarıyla vakit geçirmesi onun psikolojik gelişimi için önemliydi. Annem aileye dördüncü çocuğu getirirse, bu tamamen benim yüzümden olacaktı.

GÖKKUŞAĞI (KİTAP)Where stories live. Discover now