Bölüm 34: Tehlike!

6.4K 373 75
                                    

Bu bölüm sizin için uzunca bir bölümdü. Sizden de uzun yorumlar bekliyorum ona göre! Kıemayın bu tatlı yazarcığı... Hem sayılı günlerimiz kaldı birlikte... Öpüldünüz!


Ebru taksiden inerken psikoloğunun açık otoparkta delici mavi gözlü adamla sarılıp vedalaştığını gördü. Gerçi psikoloğu sarılmaya karşılık vermemişti; fakat adam sıkı sıkı sarılmıştı. Neydi bunların arasındaki?

Seanslarının ilerleyen saatlerinde psikoloğu dalgın ve keyifsizdi. Vural ile aralarında ne geçtiğini bu yüzden daha çok merak ediyordu Ebru. Başkalarının ilişkilerine hiç bu kadar ilgili olmamıştı; fakat merak etmekten de alıkoyamıyordu kendini.

Ebru eve gelip anneannesinin demlediği çaydan kendine bir bardak koyup onun yanına eski ve şık kanepelerine oturdu. Kadıncağız yine televizyon başında uyukluyordu. Ne çok seviyordu Ebru anneannesini. Pamuk ellerini nur yüzünü... Bir süre onu seyredip bacaklarını kanepeye uzattı ve üzerine ince polar bir battaniye getirdi. Sonra da sehpanın üzerini toparlayıp kendi odasına çekildi. 

Bir süre kitap okudu yuvasında. Tam kitap göğsünde uykuya dalmak üzereyken telefonun mesaj sesiyle sıçramıştı ve gerçekten yüreği ağzındaydı. Kalçasının altındaki sert cihazı uyuşuk ellerle çekip mesajın sahibine baktı. Tabi ki Sanem'di. Can dostu biricik arkadaşı ve üvey kardeşi olan Sanem... Sanem ona geldiğini haber ediyordu. Saate baktı ve neredeyse akşam olduğunu anladı. Kalkıp toparlandığında gözü yatakta sayfaları üstüne yatağa kapanmış kitaba kaydı Ebru'nun ve telaşla biricik göz ağrısını kaldırıp sayfalarını düzelttikten sonra kitaplığa kaldırdı.

Sonrası akşam telaşesiydi. Anneannesinin talimatları altında akşam yemeğini hazırlarken Sanem gelmiş o da yemek hazırlamaya el atmıştı. Yemekler yenip bulaşıklar yıkanıp bir de üzerine çay saati yapıldıktan sonra her şey tamamdı. Gülüşerek odaya çekildiler. Dedikodu kazanının altını yakacaklardı.

Dışarıda elinin emeği ile torununa dantelden fular ören yaşlı kadın arkalarından sizi hınzırlar dercesine başını iki yana büktü. Ne çabuk büyümüşlerdi böyle!

"Eeee anlat bakalım Ebru Hanım! Nedir necidir bu Vural Efendi?" Sanem daha zıpladığı yatağa kıçı değmeden sorgu suale başlamıştı. Ebru içinden yandık dese de o da çalışma masasının önündeki kırmızı döner sandalyeyi çekip ayaklarını yumuşak yatağa uzattı.

"Valla Sanem dışı seni içi beni yakar derler ya öyle bir adam. Böyle boylu poslu dıştan cilalı bir adam. Sonra böyle bir gözleri var hem sert hem de sıcacık hem insanı böyle enerjiyle dolduruyor hem de dizlerini titretiyor, bazen deniz gibi bazen gök..."

"Kızım senin bu edebi lafların yok mu? Hadi hepsini anladım da bu gök deniz ne alaka?"

"Şöyle... Bazen o kadar derin oluyorlar ki boğuluyorsun, nefesin kesiliyor böyle. Bazen de öylesine uçsuz bucaksızlar ki bana her şeyi yapabilecekmişim gibi uçabilecekmişim gibi hür hissettiriyorlar. Bazen deniz gibi elini atsan uzanacak gibisin bazen de gök kadar uzaklarda. Bir de Sanem diğerleri gibi değil. Yani zengin tayfası gibi değil. Burnu yukarıda gezmiyor ayakları yere basıyor. Hem bir kadının ruhunu teselli edecek kadar zarif hem de kadını sarıp sarmalayacak kadar erkeksi hissettiriyor. Güven veriyor Sanem bir kere."

"Kız bana bak! İster misin aranızda bir şey olsun?"

"Kızım kendine gel kendine! Adam Umut Hanım'ın etrafında pervane. Yapmadığı şebeklik yok. Ben aklımı başıma toplamak için Umut Hanım'ın kapısını aşındırırken ona tutkun adamlara kapılamam. Sanem bir bilsen nasıl bir hayat yaşıyorlar... Böyle bizim dizilerde izlediğimiz gibi ya da masallardaki gibi. Büyük şirketler restoranlarda çorbadan başlayıp tatlıya kahveye kadar giden yemekler... Kızım biz kim onlar kim? Biz lokantaya gidip çorba içsek ana yemek yemeyiz, ana yemek yesek ekstra para ödemeyelim diye su içmeyiz." Ortamda sessizlik çöktü. Sanem Ebru'nun çoktan abayı yaktığını düşünüyordu. Ateş bacayı sarmıştı da ne ev sahibinin ne de misafirin haberi yoktu daha. Eh ortalık alev alınca anlarlar, diye düşündü muzip edaları içinde. 

DEMİRDEN UMUTLARWhere stories live. Discover now