Bölüm 6: Hesabını Çok Kötü Ödeteceğim!

11.4K 625 33
                                    

Millet size uzun bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz :))) Epey uğraştığım bir bölüm oldu. Biraz ekşınlı :))) Umut Beyimizin iç hesaplaşmalarını da görmek mümkün :))) Bir sonraki bölümde görüşmek üzere :))) Öpüldünüz :)))

BU ARADA VOTE ve YORUMU UNUTMAYIN!!! BİLHASSA YORUM :))) Seviyorum sizi :))))

Araba durduğunda Umut birkaç derin nefes aldı. Ölümden pek korktuğu söylenemezdi. Sadece adrenalin yüzünden kalbi delicesine atıyordu. Derin nefesler almayı bırakıp arabadan nasıl ineceğini düşünmesi gerekiyordu. Ya da her ikisini birden yapabilirdi...

Şu an araba yolun kenarındaki bariyerleri kırıp sallanmaya başlamıştı. Tek bir yanlış hareketinde dengenin bozulup arabanın kayması işten bile değildi. Üstelik yolun toprak olması ise daha büyük bir sorundu. Hiçbir şey yapmadan burada böylece dursa bile, araba toprakla birlikte milim milim kayacaktı.

Gözlerini sımsıkı yumdu Umut... Devreleri yanmıştı bile çoktan. Gözünü etrafında gezdirdi. Çanta taşımadığı için ve telefonunu çantasında aramak zorunda olmadığı için şükredebilirdi belki... Eğer ki şu an telefonu yere düşmemiş olsaydı... Onu eğilip almak bile aşağı uçmasına neden olabilirdi.

Kendi kendine küfretti! Arabaya öyle bir sinirle binip hız yapmaya başlamıştı ki telefonunun bluetoothunu bile açmamıştı. Bu nedenle ne kulaklığını kullanabiliyordu ne de arabadan arama yapabiliyordu. Sinirle dişlerini gıcırdattı önce!

Sakin bir şekilde arabanın kapısını açabilir miydi? Denemek zorundaydı. Kapana kısılmış bir fare gibi ölümü beklemek ona göre değildi. Yaşamak için ne gerekiyorsa yapardı Umut... En umutsuz anlarda bile hep bir çıkış yolu arardı. Bedeni ona emanetti ve emaneti korumak için elinden geleni değil fazlasını yapardı. Yapmıştı da bugüne kadar... Ve şimdi de yapacaktı.

Sakin bir şekilde önce direksiyonu bıraktı. Bir elini ardından diğer elini... Sonra arabanın kapı koluna asıldı. Birkaç santim aralansa da açılmıyordu lanet kapı. Nedenini anlamak için yerinde kıpırdandığında kırılan bariyerlerden şoför tarafında olanın bükülerek kapısına dayandığını görmüştü. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu onu toprakta sürükleyecekti sadece...

Sanki o demir birazcık daha dayanıp kaymasını önlese ne olurdu ki? Ama yok! İlla birkaç santim önünde öylece boşta durup faydasızca kapısını tıkayacaktı.

İçinden "Sakin ol Umut... Sakin ol ve düşün!" diye geçirdi. Ardından aklında olasılıkları sıraladı. Her bir hareketin değerlendirmesini yaptı. Artısıyla eksisiyle... Risklerin yüzdeleriyle düşündü.

Ön camı kırmak aptallıktı; fakat yan camı kırmak da imkân dahilinde değildi. Yan camı kırdıktan sonra daha çıkmaya çabalarken arabayla uçmaya başlardı. Diğer tarafa geçip o kapıdan çıkması kurtulmak için bir şanstı; fakat yarı yarıya bile değildi ihtimal ihtimal, düşüktü. Üstelik yeterince hızlı olsa bile o kapının sağlamlığından da emin olamazdı. Yine son çare olarak ortalıklarda gözükmeyen telefonu geldi aklına. Çok hareket etmemeye çabalayarak torpidonun altına baktı, yoktu.

Ayaklarını hafif gezindirerek önüne düşüp düşmediğine baktı. Orada da yoktu. Koltukların altına düşmüşse eğilebileceğini sanmıyordu. Sakin bir şekilde arkaya baktı bu sefer. Boynunu çevirmekten ağrımıştı yine de ölmekten iyiydi. Ve işte orada koltuğun arka çaprazında göz kırpıyordu telefonu ona.

Koluna baktı, epey uzundu. Belki uzanıp alabilirdi telefonu. Sakin olmaya çabalayarak geriye uzandı koluyla... Parmağı ile bir kaç santimcik kalmıştı arasında; fakat uzanamıyordu. 'Sadece birazcık daha olsa ve ekrana dokunabilsem belki arama yapabilirim.' diye düşündü.

DEMİRDEN UMUTLARWhere stories live. Discover now