Bölüm 1: Absürt Karşılaşma

21.3K 811 20
                                    


Genç kadın ayakkabısının topuğunu yere vururken küfürler ediyordu. Bundan daha kötüsü olabilir miydi gerçekten?

Öncelikle meşe kadar yaşlı emektar arabası bozulmuştu, üstelik törenin yapılacağı doğayla iç içe Sapanca'daki otele 4,5 km kala... Eğer ki yağmur sürahiden boşalır gibi yağmasaydı bu mesafeyi bagajındaki ordan oraya sürüklenmekten yıpranmış; fakat temiz görünen küçük çek çekli valiziyle seve seve yürürdü. Görünen o ki atmosfer çıldırmak için o anı bulmuş üzerine taş yağar gibi yağmur yağdırıyordu. Çekicinin arabasını alması için üç saat beklemişti. Üstelik beklerken uyuyakalmı;ş gelen iki genç görevli onu ayakları direksiyona yaslanmış, koltuk geriye yatırılmış ve ağzı açık bir vaziyette bulmuştu.

Nihayet otele geldiğinde çapulcu gibi gözüktüğü gerçeğini kendisi de kabul etmek zorunda kalmıştı. Üstelik en yakın zengin arkadaşı evlenirken bu hali kabul edilemez bir durumdu. Hele ki en yakın arkadaşı platonik ilk aşkıysa...

Sonra akşamki düğün için en yakın arkadaş görevlerinin gereğini yerine getirmiş o perişan haliyle gelinin hazırlanmasına yardım etmişti!

Hala okurken evleniyor olmalarına anlam veremiyordu. Hep arkadaşım dediği bu adam için daha fazla şansı olduğuna inanmıştı. Oysa kaderin ona oynadığı acı bir oyundu!

Üstelik o Amerikan geleneklerine lanet etmişti. Gelinin ve damadın en yakınlarından birinin çıkıp günün konuşmasını yaptığı o an... Ah o konuşma yok muydu? Hayatının mahvoluş sebeplerinden biriydi. Yani o kürsüye çıkıp da sözde en yakın arkadaş oldukları anlara dair yazdığı o kağıdın küçük çantasında olmadığını görünce içinden geçenleri söylemese ne olurdu ki sanki?

Tamam, en iyi arkadaşlar olarak anılarına değinmişti; ama ses tonundaki pişmanlık ve yakarışı herkes duymuş bu konuşmanın imalı bir ilan-ı aşk olduğu konusunda fikir birliğine varmıştı.

En kötüsü de o kadar yardım ettiği çiftin hakkında konuşurlarken şahit olduklarıydı.

"Tanrı aşkına o küçük kız seni seviyor Semih! O konuşmadan sonra hala sana en yakın arkadaş, abi gözüyle baktığına inanıyor musun gerçekten!" Balayına gidecek olacak çiftin lobide dev camların önünde konuşurken ki görüntüsü kalbini kırmıştı. Üstelik kendi üzerindeki şık; fakat pek çok kez giydiği elbisenin yanında gelinin üstün körü giydiği elbise bile pırıl pırıl şaşalıydı. Onunla hiçbir konuda yarışamazdı. Hayır, asıl yarışamayacağı Semih'in arkadaşlığıydı ve onun bunu anlaması bu kadar uzun sürmüştü sadece.

"Feryal yapma! O daha çocuk... Görmüyor musun ne kadar saf bir kızcağız olduğunu? Böylesine yardıma muhtaç acınacak durumdaki bir kızı nasıl olur da bir tehlike olarak görürsün! O benim kız kardeşim hatta erkek kardeşim sayılır!"

O an duyduklarından hoşlanmamıştı, hem de hiç hoşlanmamıştı. Önce bir süre oracıkta ağlayıp gidişlerini seyretti. Semih ona acıyordu! Bunca yıl kendisine yalan söylemişti "Senin kadar güçlü bir kız görmedim!" diyerek... O an Semih'e ancak bu kadar kırılıp ondan ancak bu kadar nefret edilebileceğini hissetti. Ayrıca kendisinden de nefret etmişti!

Semih'in babası ona burs veriyordu. Bu durum onun için aşağılayıcı olmamıştı elbette, çünkü o bursu kendi bileğinin hakkıyla kazanmıştı. Zaten Semih ile de öyle tanışmıştı. Ortaokuldan beri ona destek olan adamın oğlu, çocukluk arkadaşıydı; ama bugün ona acıdığını söylerken onun tanıdığı Semih gibi davranmamıştı.

Allah aşkına birinin kendisine böyle acıma fırsatı verdiği için kendinden nefret ediyordu. Yerden kalkıp bahçeye çıkarken çok kırgın bir durumdaydı. Yıllardan beri ilk defa bu kadar çaresiz hissetmişti. Bir de her şeyin üstüne bahçede sarsak sarsak dolanırken topuklu ayakkabısının topuğu iki taş arasına sıkışıp ayağının çok fena bir şekilde yana çöküp burkulmasına neden oldu.

DEMİRDEN UMUTLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin