part twenty two; forgive ya

4K 357 337
                                    

"Kahretsin, Taehyung kalk çabuk kalk!" yere kapaklanan sevgilisinin koltukaltlarından tutarak kaldırırken konuşmuştu Hoseok.

"Peşimize polis taktılar Hoseok, kalksam ne fark eder!" Taehyung kalkıp tekrar koşmaya başladı Hoseok'un elini kavrarken.

"Taehyung,"

"Koş, bebeğim, sadece koş!"

"Taehyung, dursana!" sevgilisinin elini çekerek durdurmuştu. Taehyung durarak arkasını döndüğünde peşini bırakmamış olan insanları görüp önüne döndü. Fakat önlerinde yol olmadığını görünce nefes vererek ellerini dizlerine yasladı.

***

"Hey, Jungkook, Jimin, neler yaşadığımıza inanamazsınız."

Salona girdiklerinde Jungkook'un tek başına koltukta uzanmış olduğunu görünce Taehyung koşarak yanına gitti. "Jungkook, ne oldu?"

Küçük olan yere sabitlenmiş donuk bakışlarını sürdürerek omuz silkti.

Taehyung bıkkınlıkla nefes alıp verdi. "Jimin mi?"

Jungkook'un gözlerinin dolduğunu görünce telaşla kardeşinin elini iki elinin arasına aldı ve konuşmak için ağzını açtı. "Yine ne oldu? Sizin ilişkiniz normal olamayacak mı?"

"Çok kötü bir şey yaptım hyung, çok." konuşurken sesi titrediğinde Taehyung kaşlarını masum bir şekle soktu.

"Yine mi ağlattın Jimin'i?"

Jungkook, Taehyung'un nadir gördüğü bir şekilde ağlarken abisi ne yapacağını bilemiyordu.

Hoseok da bu sırada Jimin'in odasının önündeydi. Kapıyı çalarak içeriden ses gelmesini bekledi fakat Jimin'in cevap vermeyeceğini anladığında kapıyı açarak kafasını içeri uzattı.

"Jimin?"

Karşılık olarak bir iç çekiş alınca başını eğerek içeri girdi. "Bir sorun mu var?"

Jimin'in delici bakışlarıyla cevabını almıştı. "Her şey yolunda gibi mi görünüyor?"

"Az önce ikinizi sarmaş dolaş deniz kenarında otururken gördüm. 2 dakikada sizi bu hale getirebilecek tek şeyin Yoongi konusu olduğunu düşünüyorum."

"Sayılır, ama değil." söyleyip söylememesi gerektiğini bilmiyordu. Muhtemelen Jungkook istemezdi. Fakat bunu Jimin de istemezdi çünkü affedip her şeyin yoluna girmesini istiyordu. Diğer insanların ona olan güvenini sarsarak onu daha çok üzmekten başka bir şey yapmazdı.

"Sizin şu ilişki sorunlarınız da bitmiyor. Bakıyorum, mutlusunuz, başımı çevirip tekrar size döndüğümde ağlıyor oluyorsun." bunu dedikten sonra hafif bir tebessümle devam etti. "Ama ikiniz de sevince güzel seviyorsunuz."

"Hoseok, ikimiz de birbirimizi seviyoruz, biliyorum ama araya giren eskiler var ya, onlar bizim sanki birbirimize kavuşmamızı istemiyor gibiler."

"Siz niye sürekli geçmişte yaşıyorsunuz? Eski acıları unutup şimdiye dönmüyorsunuz?"

"Barışacağız, Hobie. Sadece yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyorum."

"Jungkook'u daha önce ağlarken görmemiştim. Bunu başarabiliyorsan var ya, sen bu çocuğa neler yaptırırsın."

"Ağlıyor mu?" endişeyle sorduğunda Hoseok başını salladı.

Jimin başparmağını dişlemeye başladığında Hoseok dudaklarını birbirine bastırdı. "Onu daha önce böyle görmemiştim. Bu çocuk eskiden bu kadar dalga da geçmezdi, bence hafızasını kaybettikten sonra çok değişti."

spring day +jikookМесто, где живут истории. Откройте их для себя