Durmuş bedeni yeniden hareket ederek, oturan kişinin yanına yavaşça yaklaştı ve bu kişinin aslında Alfa'nın nişanlısı olduğunu hatırladı. Çocuğun uzaktan gözüken yüz hatları, yakınlaştıkça kişiye daha güzel görünüyordu sanki. Siyah saçları bu sefer alnını tamamen örtmüştü ve arkadan hafifçe uzamış saçının küçük bir parçası örülmüştü. Yukatasının eteklerini suya değmemesi için iyice çekmiş, ayakkabısını da kenara çıkarmıştı. Baekhyun da onu taklit ederek çimenlere oturdu ve ayakkabısını hemen yanına aldı. Çocuğun göz altları çökmüş gibiydi. Böylece, onun kendisini bir anda öpen şu manyak Alfanın değilde Sürü Alfasının eşi olduğunu tahmin ediyordu. Ne de olsa yüzleri neredeyse tıpa tıp aynıydı ve bu onları tanımayı güçleştiriyordu.

Omega kendisine gülümsedi ve göle tekrar döndükten sonra sordu,

''Mühürlü olmak nasıl bir his?''

Bir anda böyle bir soruyla karşılaşınca, Baekhyun dumura uğramış hissetmişti. Yanında oturduğu kişinin nişanlısıyla mühürlenmişti ve çocuk kendisine rahat rahat bu soruyu sorabiliyordu! Baekhyun bir şeyleri kendi içerisinde çok abartıp abartmadığını merak etti, eğer öyle değilse kendisi dışında herkes bazı şeyleri çok basite indirgiyordu.

''Ben, bilmiyorum.''

Duyduğu şeyle şaşkınlıkla kendisine dönen Omega, devam etmesini bekliyormuşçasına yüzüne bakmaya devam etti. Aslında Baekhyun'nun gerçekten de söyleyecek çok fazla bir şeyi yoktu. Kendisini mühürlenmiş hissetmesinin tek nedeni, kafasının arkasına oluşmuş şu küçük noktadan başka bir şey değildi, değil mi? Oradan sanki Alfanın duyguları kendisine akıyor, acısını ve mutluluğunu hissedebiliyordu. Aynı bedende iki kişinin duygularını taşıyordu sanki ve bu bir sürüye bağlı olmaktan çok daha farklı bir şeye benziyordu. En azından duyduğu kadarıyla, öyle olduğunu söyleyebilirdi.

''Sadece, çok tuhaf. Aynı bedende iki kişinin duygularını taşımak gibi, sanırım? Başka nasıl tarif edebilirim bilmiyorum.''

Böylece siyah saçlı Omega hımladı ve kaşlarını çatarak ileriye bakmaya geri döndü. Baekhyun da ona bakmayı keserek, tıpkı onun yaptığı gibi gölü izlemeye başladı. Neredeyse bir anlığına Omeganın yanında oturduğunu bile unutmuştu hatta. Havadaki hafif esinti tenini yumuşak yumuşak okşuyor, göletin maviliği kendisini buradan alıp götürüyordu. Aralarında, Baekhyun'a göre hoş bir sessizlik dolanıp duruyordu. Ancak diğer Omeganın konuşmasıyla, sessizlik bir süreliğine uzaklarda dolaşmaya karar vermiş göründü.

''Beta köyünden kaçtığını duymuştum, eğer özel değilse,''

Fakat Baekhyun Omeganın sözünü bitirmesine izin vermedi ve oradan kaçtığını değil, kaybolup burada tutuluğunu düzeltti. Bu durum, diğer Omegayı yine şaşırtmışa benziyordu ve Baekhyun onun dudaklarında neredeyse bir gülümseme görür gibi olmuştu ancak bir sonraki bakışında orada yoktu.

Siyah saçlı, beyaz yukatalı bu güzel Omega yavaşça ayağa kalktı ve Baekhyun'a asla reddedemeyeceği bir teklif sundu.






Batı Kapısından gelen Alfanın tutulduğu mahzene inerken, düşündüğü şeyler bir yana, kafasının arkasındaki noktayı gözleyip duruyordu Chanyeol. Baekhyun'nun duyguları sürekli olarak değişkenlik gösteriyordu ve bu Chanyeol'e yalnızca kafa karışıklığı veriyordu. Bir utanıyordu, bir mutlu hissediyordu, bir korkuyordu ve an sonra sinirleniyordu. Onu kesinlikle anlayamıyordu. Ancak her şeyin yavaş yavaş değişeceğine dair olan inancı tamdı. Onlar en başında beri birbirlerine ait olmak için doğmuşlardı ve bu birbirlerini seveceklerinin bir kanıtıydı. Chanyeol iç çekti, en azından bunun bir kanıt olduğunu düşünüyordu. Bazen her şey mührün bir yanılsamasıymış gibi geliyordu.

Ein kleines GeheimnisМесто, где живут истории. Откройте их для себя