"Bilmiyorum Çağrı."

"Emin ol bizim için sorun olmaz. Kal işte, ne olacak?"

Başımı usulca salladım ve utangaç bir tavırla "Tamam." dedim. Çağrı istediği cevabı aldığı için sırıttı ve ellerimi bırakıp sıkıca bana sarıldı. Daha sonra yavaşça benden ayrıldı. Sanırım şuan için ondan mutlusu yoktu.

"Hadi, içeri geçelim."

Başımı salladım ve kapıyı ittirerek içeri girdim. Umarım aldığım karardan pişman olmazdım. Tek temennim buydu.

Burcu abla, Can, Çağrı ve ben güzelce akşam yemeği yemiştik. Uzun zamandan sonra bu kadar tok ve mutluydum. Burcu abla samimi ve içten birisiydi. Tıpkı Çağrı gibiydi. Can'ın muhabbeti de güzeldi. Hatta Can için hain planlarım bile vardı. Gizem ile beraber uyumlu bir çift olacaklarına emindim. Çöpçatanlık damarım tutmuştu. Bunu gerçekleştirmem lazımdı açıkçası.

Kahveyi özenle fincanlara döktüm. Bunu yaparken oldukça dikkatliydim. Rezil olmak istemezdim. Fincanları özenle tepsiye dizdikten sonra içeri adımladım. Yemekten sonra Türk kahvesi benim için vazgeçilmez bir şeydi.

Neyse ki Çağrı ve annesi içindi bu böyleydi. Kahveyi içmeden durabileceğimi sanmıyordum doğrusu. Gülümseyerek salona girdim. Çağrı ve annesinin bakışları bana dönmüştü. Can ise yarım saat önce evine gitmişti.

Burcu ablaya kahvesini uzattım. Mahcup bir tavırla kahvesini aldı. "Hiç olmadı böyle kızım. Misafirsin sen."

"Olur mu öyle şey Burcu abla. Elime yapışmadı ya."

Çağrı'ya da kahvesini uzattım. Gülümsedi ve heyecanlı bir tavırla kahvesini aldı. Bu hali fazla kusursuzdu. Ve itiraf etmem gerekirse fazla çekici.

Bende tepsiyi masanın üzerine bıraktım ve içerisinden kahvemi alarak Çağrı'nın yanına oturdum. Çağrı yanına oturmam ile bana muzipçe göz kırpmıştı. Bende bu hareketine karşıt kıkırdadım.

"Eline sağlık, pek güzel olmuş kızım."

"Afiyet olsun Burcu abla."

Bende kahvemden ufak bir yudum aldım. Tıpkı istediğim gibiydi. En azından sanatımı konuşturmuştum. Bu benim için büyük bir başarıydı.

Burcu abla kahvesini içtikten sonra ayağa kalktı. "Bana müsaade çocuklar. Ben biraz dinleneyim."

"Tamam anne. Hadi dinlen sen biraz."

Çağrı bunu söylerken bir yandan da bana bakıp gülümsüyordu. Bende utanarak kafamı çevirdim. Hayır bu kadar utanılacak ne vardı bilmiyordum. Dengemi şaşırmıştım sanırım.

Burcu abla sessiz bir şekilde odasına çekildi. Böylelikle odada yalnızca Çağrı ve ben kalmıştık. Ortam fazla sessizleşmişti. Neyse ki konuşmanın kilidini açan Çağrı olmuştu.

"Biz barıştık mı şimdi Bade? Hayır, sanki rüyada gibiyim."

Ayağa kalktım ve elimdeki fincanı masaya bıraktım. Daha sonra Çağrı'nın elinden tuttum ve ayağa kaldırdım. Çağrı anlayamayan bakışlarla bana bakıyordu. Bunu karşıt genişçe gülümsedim.

"Bilmiyorum Çağrı, seni daha affettiğim söylenemez."

Çağrı'nın suratı anında düşmüştü. Bu duruma karşıt içimden sinsice gülümsedim. Hayır yani görende mutlu olabileceğim bir şey var sanacaktı.

"Peki affetmen için ne yapabilirim?"

İşaret parmağımı çeneme yerleştirdim ve düşünürmüş gibi tavana bakmaya başladım. Düşündüğümden değildi. Amaç kendimi naza çekmekti.

ZindanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora