steve rogers

6.9K 253 52
                                    

yemek yapmaktan zevk alıyorsun.
özelliklede steve ile olunca..
ünlü asker, yüzbaşı, kahraman,  kaptan amerika.
senin yanında hiç olmadığı kadar nazik olup yaptığın herşeye yardım ediyor.
onunla iç savaştan sonra karşılaştınız kaçak hayatı yaşarken sana rast geldi.
kendini bildin bileli ona hayrandın ve özellikle bu konuda steve in haklı olduğunu düşünüyordun.
ona evinde yer açtın. bucy sık sık geliyordu.
ama geçen hafta tamamen wakanda ya gittiğini öğrendin.
steve ise iznin olursa senin yanında kalmak istediğini söylemişti.
zaten ondan ayrılamazdın.

ona çok bağlanmıştın. steve elindeki yumurtayı kaba yaklaştırırken elinde kırdı ve yüzünü buruşturarak eline baktı. sen gür kahkahalarından biriyle gülerken o da seni izliyordu.
gülme bitince gözünün yanındaki yaşı sildin ve steve in elini tutup musluğu açtın. iyice yıkadıktan sonra bulunduğun durumun saçmalığıyla gülümsedin.
normalde bıçakla bi yerlerini kesmeliydi. sende panik olup yarayı sarmalıydın.
lonet yumurta, işin  bütün romantikliğini bozmuştu.
kağıt havluyla elini kuruladın ve kırdığı yeri temizledin.
steve mahcupça yüzünü eğerken sana yardım etmek için eğildi.
- sorun yok ben hallederim
desende seni dinlemeyip yardım etti.
onun kıramadığı yumurtayı ustalıkla kırdın ve ocağa aldığın tavanın pişmesini bekledin.
steve de tabak çatal yerleştirdi.
- üzgünüm.  yine başına dert açtım.
gülümsedin ve tabaklara yemeği koydum.
- önemli değil.
o da gülümsedi ve yemeğinden bi çatal aldı. gözleri beğeniyle kapanırken bende gülümseyip yemeğe başladım.
- yine kendini aşmışsın ufaklık.
- ben 25 yaşındayım steve. afiyet olsun.

diye homurdandın. gülerek burnunu iki parmağının arasına aldı.
hafif acıyla yüzünü buruştururken burnunu kurtarmaya çalışıyordun ama sesinin komikliği yüzünden bu sadece steve i dahada güldürüyordu.
- steve! hadi ama.. burnumu bırak! yoksa seni kapı dışarı ederim.

sen elinden kurtulmak için cebelleşirken steve burnunu bırakıyor ve iki elinide tek eliyle tutuyor.
gözlerinin içine bakarken istemsizce sende ona bakıyorsun ışıltılı mavi gözlerinde kendini görüyorsun.
sessizlik uzayıp giderken bu durumdan pek de şikayetçi değilsin.

sonunda steve sessizliği bozuyor. kafasını tuttuğu eline çevirip buruk bi gülümseme konduruyor yüzüne.

- ben.. seni seviyorum ufaklık.

duyduğun kelimeler sende şok etkisi yaratırken donup kalıyorsun.
steve kendini olumsuz cevap almaya o kadar hazırlamışki yüzündeki hüzünlü ifadeyle ayağı kalkıyor.
kendine gelince hızla kalkıp elinden tutuyorsun. böyle konularda ne kadar utangaç olsanda şuan belki hayatın boyunca utangaç olmaman gereken tek an.

- bende seni seviyorum steve.

diye konuşunca steve in yüzünü şaşkınlık kaplıyor.
sonra mutlu olurken sıkıca sana sarılıyor.
kızaran yüzünü saklamak için uygun bi an.
sende ona sıkıca sarılınca kalbinin sesini duymaması için kendinle bi savaş veriyorsun.
ayrıldıktan sonra steve elinden tutup seni salona götürüyor.
masanın üzerinde bi pasta kutusu duruyor.  sorgularcasına steve e bakarken sana tebessüm ediyor ve sana uzatıyor.
- senin için yapmıştım.

şaşgınlıkla pasta kutusunu açıyorsun.
kusursuz bi pastayla karşılaşınca dahada şaşırıyorsun.
üzerinde  seni seviyorum ufaklık yazısı var.
steve arkandan sarılıyor.
ve o an en mutlu olduğun an olarak hafızana kazınıyor.


çok boş oldu. pekala neyse. eksik olan fantastiklik.
diğeri daha.. fantastik olucak. ve baş kahramanı seçtim bile.
-_- müzikle dolu bir bölüm geliyor.

Marvel ile hayallerin zirvesi!Donde viven las historias. Descúbrelo ahora