"İş yerindeki kasa temiz Fırat. Akşam evdeki kasaya koydum. Rutin bir kontrol bu, neden bu kadar panik yaptığını anlamlandıramıyorum."

Kapıya iyice yaslanıp daha çok duymak için nefesimi tuttum.

"Bunları telefonda konuşmayalım. Gerginlik yaratacak bir durum yok, dava kapandı gitti. Kimse Vural'ı aklama derdinde de değil."

Vural mı? Sessizlik olduğunda kapıya iyice yaslandım. Konuşsaydı ya, neden burada kesiyordu? Vural dedin baba en son, devam et oradan.

"Yağız mı?" dedi tok sesiyle kahkaha atmadan hemen önce. "Elimde 1 Milyonluk senetleri var. Geçen gün geldi ödedi bir kısmını."

Senet mi? 1 Milyon mu? Bir dakika... Ne!

Kapının kulpuna elimi attığımda derin bir nefes aldım. Ne demek geçen gün ödemişti. Hangi geçen gün? Kafamı toplamak için gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Geçen gün Yağız, babama ödeme yaptıysa, bar aslında tehlikede falan değil miydi? Nasıl olurdu?

"Yılda bir geliyorlar denetime, abartmayın bu kadar." dediğinde gözlerimi açtım. "Birazdan şirkette olurum."

Sesi giderek kontrollü bir tona büründüğünde konuşma da bitmişti. Koridorun sonundaki banyoya doğru hızlı adımlarla ilerleyip kapıyı arkamdan kapattım. Sırtımı yaslayıp derin derin nefes almaya başladım. Her şeyi kafamın içinde yerli yerine koymaya çalışmak çok zordu. Bir türlü anlamıyordum. Yağız'ın gelmesi, Berrak'ı almaları, barın basılması, Ege'ye yaşattığı her şey... Aslında düşman yoktu. Yağız'dı bunları yapan. Kalbim göğsümü tekmeliyordu. Ege'nin bilmesi lazımdı. Beni görmek istemiyordu, ben de onu görmek için hazır değildim. İçimde, sızısı taze bir ağrı yaratmıştı. Sanki kaburgam kırılmıştı da nefes aldıkça içime batıyordu. Nefes alamıyordum.

Kapı kapanma sesini duyduğumda kulağımı banyonun kapısına dayadım. Ayak seslerinin ardından babamın sesini duydum. Funda'ya bir şey söylüyordu. Birkaç saniye sonra Funda da bir şey söyledi. Üst kattan konuşulanları duyamıyordum zaten en uçtaki yerdeydim. Babam bir şey daha söyledikten sonra bir kapı sesi daha duyuldu. Kulpu yavaşça indirip banyodan çıktım. Hızla babamın odasına ilerleyip kasanın içinde olduğu dolabı açtım. Dizlerimin üzerine oturup sinir bozucu metal yığını ile bakışmaya başladım. Doğum tarihlerini geçen sefer elemiştim. Bu kez başka bir yerden ilerlemeliydim. Parmaklarım dizlerimin üzerinde ritmik dokunuşlar bırakırken düşünüp duruyordum. Ne olabilir, ne olabilir, ne olabilir... Kimsenin aklına gelmeyecek ama kolay hatırlanacak bir şey olmalıydı. Ben şifrelerimi hep böyle seçerdim. Babamın unutmak istemeyeceği, mutlu olduğu bir gün olmalıydı. Mutlu... Babam ve mutluluk gözümde canlanmadığından bu düşüncemden vazgeçtim. İş yerini kurduğu tarih olabilir miydi? Neydi o... Asla hatırlamıyordum. Beni doğuran kadının onu terk ettiği gün? Tamam bu da fazla acımasız bir yaklaşım olurdu. Derin bir nefes aldım. Bu kasayı kırmadan açmanın yolunu bulamayacak mıydım? Evlendikleri gün! Tam unutulmayacak ama kimsenin aklına gelmeyecek bir şifre. Kim eski evliliğinin tarihini kasa şifresi yapar ki? Umarım babam...

Yuvarlağı hızla çevirip tarihi girdim ve klik sesi duyuldu. Sıradan bir anda olsaydık yumruğumu havaya kaldırıp 'evet' diye bağırırdım ama kolumu kaldıracak halim yoktu.

Hızla dosyaları kucağıma alıp incelemeye başladım. Tapu... Tapu... Tapu... Hay maşallah Bülent İlgen. Sözleşmeler, tapular, tapular ve tapular. Dosyaları kenara bırakıp kasanın içine doğru eğildim. Çerçeve vardı. Elime alıp ön tarafını dördüm ve babamın umutsuz bir romantik olduğu tezim kanıtlandı. Beni doğuran kadın, babam ve ben... Fotoğraftan doğduğum gün olduğu anlaşılıyordu. Yüzümü buruşturdum. Bunu açık bir yere de koyabilirdi, kimse onu yargılamazdı. Çerçeveyi kenara bırakıp başımı bir kere daha uzattığımda küçük, metal bir flash bellek gördüm. Onu alıp yerimden kalkarak babamın masasındaki bilgisayara taktım. Bu aradığım şey olmak zorundaydı. Dosyaları görüntüle dedim ve nefesimi tuttum. Belgeler açıldığında sadece yıllar yazıyordu. 2012 yazan dosyaya tıkladım. Vural Fırtına... İşte bu! Belgelerin ne olduğunu tam anlamamıştım. Detaylı bakmak için sakin bir yere gitmem lazımdı. Bu Vural Amca'yı kurtaracak kanıt olabilirdi. Etrafı toparlayıp her şeyi kasaya geri koyarak kapağı kapattım. Flash bellek avucumun içinde güvende dururken bilgisayarı da kapatıp odadan çıktım. Merdivenleri koşarak inerek bahçeye çıktım.

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin