12 •Bulletproof:X•

Start from the beginning
                                    

"Jungkook nerede?" dedim merakla. Sonuçta onun evi.

SeokJin ağzına bir parça çikolata atarken geçen gül geldiğimiz, bilgisayarlarla dolu odayı gösterdi "Orada, biraz işi var. Siz keyfinize bakın."

Ben masada ruhsuz bir halde otururken Hoseok iki koca tabak ramen yapıp getirdi. Lezzetli duruyordu ama yemek içimden gelmiyor bile.

Ben hala yaşanılanları sindirebilmiş değilim. Ayrıca Jimin ve kankaları ortada yoktu. Sinirlerimin bozulmaması için herhangi bir sebep göremiyorum.

"Çok gerginsin, bunu anlıyorum. Ama yemek yemen lazım." SeokJin'in kulağıma gelen sesiyle ona döndüm. Benimle konuştuğu barizdi.

"Açım ama iştahım yok."

Hoseok önümdeki tabağı biraz daha bana ittirdi "Abin içeride senin için uğraşıyor. Çok korktuğuna bahse girerim. Onu daha fazla endişelendirme."

Haklıydı, ikiside.

SeokJin'e baktım. O da sadece kafasıyla onayladı. Ardından eline bir elma alıp masada karşıma oturdu. Bende önümde ki ramenden yemeye başladım.

"Bir yazarsın demek," SeokJin bu sefer Hoseok ile konuşmaya başladı. Hoseok başıyla onaylayarak güldü "Daha tam sayılmaz. Ama kendime şöyle iyisinden gerçek bir olay arıyorum."

"Ve bu olayı mı buldun?" diye merakla sordu.

"Her zaman birini bıçaklayan bir genç görmüyorum. Ayrıca bir bu kadar da gizemli. Yani bu benlik bir olay. Ya sen?"

Benim gözüm ramendeydi ama SeokJin'in omuz silktiğini gördüm "Ben son sınıfım. Profesörümüz bir gazete ile anlaştı. Ödev olarak bir gerçek ve sağlam bir olayı araştırmalıyız. Kazanan gazetede staj alacak ve haberi ismiyle beraber yayınlacak."

"Yani hepiniz ödev zırvalıkları için buradasınız. Menfaat için. Ben bugün ölüyordum, abimde öyle. Taehyung tehdit ediliyor ve hayatlarımız tehlikede." dedim birden çatalımı bırakırken.

İkiside şaşkınlıkla bakıyordu şimdi.

Jungkook'un odadan çıktığını duydum .

"Neler oluyor?" dedi yorgun bir sesle.

"YeonHa öyle değil yanlış anl-" Hoseok'un sözünü kestim.

Hızla yerimden kalkarken artık ağlamaya başlamıştım "Umarım ev ödevleriniz için birimi ölmeyiz. Ama dur, birimiz ölürsek bu daha iyi olmaz mı? İşinize yarar. Acıklı bir hikaye!" son cümlemi de bağırarak bitirdikten sonra deponun çıkışına koştum.

Arkamdan Jungkook'un "Ben Jimin hyunga söylerim," dediğini duydum.

Yine de umursamadım. Depodan çıkıp ana yola doğru koştum.

Neyseki Jungkook'un evinin bu taraflarını daha önceden biliyorum. Yoksa havalı bir çıkıştan sonra kaybolmak çok komik olurdu.

Evi Han Nehri'ne yakındı. Nehre yaklaştıkça biraz durdum. Artık daha çok ağlıyordum.

Banklardan birine oturup ağlamaya devam ettim.

Sinirlerim fazlasıyla bozuktu. Güzel giden hayatımızın bir anda hiç bilmediğim bir yönde ilerlemesiydi sinirlerimi bozan.

Jimin tehlikedeydi, hemde çok. Ben ona yardım edemiyorum. Ama biliyorum o da benim için aynısını düşünüp kendini üzüyor. Hayatımız birbirimizi koruyarak geçmişken, şimdi koruyamadığımız için üzülüyoruz.

"Hoseok neredeyse ağlayacak," birden gelen sesle sıçradım. Yine aynı ses, yine zor anımda buradaydı. Yanımda ki boşluğu biri doldurdu, fiziksel olarak.

"Al burnun akmıştır," uzattığı peçeteye ve ellerine baktım. Yumuşacık ve damarlı duruyordu. Dönüp Yoongi'nin yüzüne bakmadım çünkü şuan aşırı çirkin göründüğüme eminim.

"Sürekli biz çok kötü bir şey yaptık deyip durdu, ağlamaması için zor ikna ettiler." dediği şeyle içim burkuldu. Onlara bağırmıştım.

Tanımadığım iki insanı bağırarak incitmiştim. Kafamı eğip dizlerime iyice gömdüm. İki büklüm olmuştum.

"Onları çok üzdüm," dedim mırıldanarak.

"Merak etme barışırlar," dedi "Ya da anlayış gösterirler."

Bir süre daha öyle kaldım ama hala başım dönüyordu.

"Kafanı kumdan çıkarsan artık? Beynine kan gitmeyecek." derken iki eliyle hızla kafamı tutup kaldırdı. Bunu yapmasıyla başım üç yüz altmış derece döndü.

Oturduğum yerde bile başım boşluğa düşmüşüm gibi birden serbest kaldı.

Yoongi kafamı tutmakla uğraşıyordu "İyi misin?"

"Başım dönüyor," dedim zar zor konuşarak.

"Bugün sarsıldın. Ondandır, iyisin, bir şeyin yok." sanırım duymaya en çok ihtiyacım olan sözcükler bunlardı. Başım birden yumuşak bir şeye yaslandı. Burnuma güzel bir koku dolduğunda bunun Yoongi'nin omzu olduğunu fark ettim.

Kemikli ama yumuşak bir omuz. Güzel bir koku. Şey gibi ferahlatıcı bir deniz kokusu.

Bir süre orada öylece durdum.

"Ben böyle hareketli bir hayata alışık değilim," dedim en sonunda.

O ise güldü "Halbuki çılgın birine benziyorsun."

Dudaklarım gerildi, gülmek için.

"Çılgın olmakla bu farklı. Daha önce hiç psikopatın birinden dayak yemedim. Şey aslında hiç dayak yeme-" birden omzunu çekti. İki eli benim omzumu kavrarken sinirli gibiydi "Sana vurdu mu?"

"Ne?" dedim algılamaya çalışarak.

"Vurdu mu? Sana!"

Birden gerildim. Çok sinirli duruyordu.

"Vurmak sayılmaz yani biraz savruldum o kadar." dedim yumuşatmaya çalışarak. Bu kadar sinirleneceğini tahmin etmemiştim.

Doğru ya Yoongi odaya sonradan gelmişti. Bana vurduğunu görmemişti. Şimdi iyi halt ettim.

"Tamam hadi kalk, eve gidiyoruz." dedi aniden. Beni bırakıp birden ayağa kalktığında çok panikledim. Fazla öfkeli duruyordu.

Jungkook'un evine doğru ilerlerken içimde bir korku vardı.

X X X

Iyy ne biçim son be dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız :')

Sizi sevirem, oy veren, yorum yapanları öpürem. Yeni bölüm 2-3 güne gelir, AMİN

 Yeni bölüm 2-3 güne gelir, AMİN

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bulletproof: X [BTS+Yoongi] ✔️Where stories live. Discover now