Güneş sıcaklığını iyice arttırmıştı. Saç diplerim nemlenmişti ve hava yoğun bir şekilde bunaltıyordu. İkimizde denize bakarak muhabbetimizi sürdürüyorduk ve ben bundan oldukça keyif alıyordum.

"Sayılır. Hepsini şahsen tanımıyorum. Gizem'den başka arkadaşım yok."

Çağrı kaşlarını çattı ve bir şey söylemek istercesine ağzını kapatıp açtı. Söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu. En sonunda karar vermiş olacak ki kısık bir sesle sorusunu sordu.

"Peki Tolgay ile aranda ne var?"

Bu soruyu şuan için beklemiyordum. İkisi de birbirinden iyi enerji almamıştı. Bunu görmemek düpedüz ahmaklık olurdu. Çağrı'ya Tolgay ile sevgili olduğumuzu söyleyemezdim. Bu onu yaralar ve derinden etkilerdi. Zaten bir haftalık bir şeyi dile getirmeye gerek yoktu. Mide bulantısından başka bir şey değildi.

"Hiçbir şey yok. Ne olabilir ki? Sadece anne ve babalarımız arkadaş. Bunun dışında kendisiyle bir bağlantım yok. Toplasan 3 kere kendisini görmüşümdür. Benim için önemsiz biri anlayacağın."

Umarım yalandan ölmezdim. Gerçi yalan ruhuma işlemişti. Biz insanlar su içer gibi yalan söylerdik. Kimi zamanlar yalan söylediğimizi bile fark etmezdik. Çağrı'nın iyiliği için Tolgay'la aramdaki olayları bilmese daha iyi olacaktı. Onu da bu saçma döngünün içerisine çekmek istemiyordum.

"Sevindim açıkçası. Tuhaf ve garip birisine benziyor. Size yemeğe geldiğimde dik dik bana baktı. Sanki beni öldürmek istiyor gibiydi. Halbuki hiç onla konuşmadım. Ondan uzak dur Bade. Zararlı ve dengesiz olduğu kesin."

Ah Çağrı! Çoktan kapana kısıldığımı bir bilsen. Oturup beraber halime ağlardık. Senin sandığının aksine hayatımı küle çevirmişti. Bütün yaşam sevincimi göz göre göre yakmıştı. Ben ise seyirci kalmakla yetinmiştim.

"Merak etme sen. Kendimi koruyabilecek güçteyim. Sen bunları kafana takma."

Uzandı ve ellerimi tuttu. Başka biri yapsa anında tokadı basar ve kalkıp giderdim ama Çağrı'nın kötü bir niyeti olmadığını biliyordum. O tamamen samimi ve içten.

"Seni merak etmek benim görevim. Ne olursa olsun beni ara. Sakın kendinden uzaklaştırma buna dayanamam."

Ses tonu sonlara doğru kısık çıkmıştı ve bu içimde tarif edemediğim bir duyguyu doğurmuştu. Çağrı, iyi insanların hala hayatta olduğunu vurguluyordu. Bu ona bağlanmama bir nedendi şüphesiz.

"Konuyu kapatılım Çağrı. İçim daraldı."

Başını salladı ve ellerini çekti. Heyecandan ellerinin titrediğine şahittim. Bu kadar mı seviyordu beni? Bu sevgiyi hakkedecek ne yapmıştım anlamıyordum.

"Gezelim mi biraz."

Başımı onaylarcasına salladım ve yerimden kalktım. Kalçama bulaşan tozları silktim ve ufak çantamı sırtıma taktım. Çağrı'da fit ve çekici vücudu ile ayağa kalkmıştı. Gözlerini kısmış gülümseyerek bana bakıyordu. Bu duruma karşıt gülümsedim ve isyan edercesine konuştum.

"Yaaa! Bakma bana öyle."

Çağrı büyük bir kahkaha attı. Bu etraftaki kızların bakışlarını üzerine toplamıştı. Kızlar onu beğeniyle süzerken bana adeta tiksintiyle bakıyorlardı. Gerçi beğeniyle süzmeleri normaldi. Kahkahası o kadar hoş ve güzeldi ki sabaha kadar dinleyebilirdim.

"Nasıl bakıyormuşum ben?"

Kollarımı göğsümde kavuşturdum ve sanki sevgilime trip atıyormuşum gibi konuştum.

"Gülüyorsun işte. Gülecek ne var anlamıyorum."

Çağrı dudaklarını büzdü. Kaslı kollarını benim gibi göğsünde birleştirdi. Bu kollarının iyice kasılmasına ve dahada kaslı durmasına sebep olmuştu. Biri ona ne kadar çekici olduğunu söylemeliydi.

"Gülümsüyor isem bunun sebebi sensin. Sen sebepsiz yere beni güldürüyorsun. Özel gücün falan olmalı. Başka açıklaması olamaz bunun."

Bu sefer kahkaha atma sırası bendeydi. Kahkaham o kadar kuvvetliydi ki sahildeki çoğu bakış üzerimize toplanmıştı. Hatta bir teyze yanımızdan geçerken kınayıcı bakışlarını yollamıştı. Açıkçası umurumda değildi.

"Hadi, yürüyelim artık."

"Tamam" dedi ve yan yana yürümeye başladık. Hafif parfüm kokusu arada burnuma doluyordu. Bu koku deniz kokusuyla bütünleşmişti ve sarhoş edebilecek nitelikteydi.

Sahil şeridinde yavaşça yürüyorduk. Ellerimiz ara ara birbirine çarpıyordu. Çağrı'nın bunu bilerek yaptığını bilsem de önemsemiyordum. Sonuçta beni rahatsız eden bir şey değildi.

Çağrı aklına bir şey gelmiş gibi durdu ve cebinden telefonu çıkardı. "Bugünün anısına fotoğraf çekilelim mi? Beraber hiç fotoğrafımız yok."

"Tamam, olur." Yanına gittim ve beraber birkaç poz çekildik. Ben ne olduğunu anlayamadan Çağrı yoldan geçen bir bayanı durdurdu ve fotoğraf çekmesini rica etti. Bayan gülümseyerek kabul etti.

"Sevgiline yakın dur canım. Arkadan denizi de kareye almak istiyorum."

Tereddütle Çağrı'ya baktım. Oda seçimi bana bırakmıştı. Bende onu kırmak istemediğim için yanına yaklaştım ve iki kolumla beline sarıldım. Çağrı'da bir kolunu omzuma attı ve kameraya gülümsedi. Bende hafif bir tebessüm ettim. Daha sonra birbirimizden ayrıldık.

Kadın telefonu Çağrı'ya uzattı ve gülümseyerek konuştu. "Allah ayırmasın. Birbirinize çok yakışıyorsunuz."

Çağrı "Teşekkür." etti ve telefonu aldı. Kadında yoluna devam etti. Ben ise o arada cebimde çalan telefona bakmak ile meşguldüm. Telefonun ekranında kocaman Tolgay yazısını görmem ile kan akışım durmuştu. Nereden çıkmıştı şimdi bu?

Açarsam ne söyleyecektim? Açmazsam ise durmadan arardı ve Çağrı bundan şüphelenirdi. Her türlüsü tehlikeliydi.

"Açsana telefonu Bade."

Çağrı'nın konuşması ile başımı salladım ve telefonu açtım. Bu arada Çağrı'dan biraz uzaklaşmıştım. Konuşmalarımıza kulak misafiri olmasını istemezdim. Oda anlayışla karşılayarak yerinde kalmıştı.

"Ne istiyorsun?"

"Siktiğimin piçi ile dışarı çıkarken kimden izin aldın bal kafa?"

Ses tonu hırlar gibi çıkmıştı. Sinirli ve bir hayli öfkeliydi.

"Sanane, bana karışma Tolgay!"

Bende sinirlenmiştim. Annem ve babamdan başka kimseye hesap vermezdim. O kim oluyordu? İstediğim ile gezer tozardım.

"Peki, sen bilirsin." dedi ve telefonu suratıma kapattı. Bu kadar kolay kabul etmesi imkansızdı. Benim tanıdığım Tolgay bunun altında kalmazdı. Kalbim sıkışırken hata yaptığımı geçte olsa fark etmiştim.

Bu sefer gerçekten hapı yutmuştum!

***

Merhaba! Habersiz bir yeni bölüm ile geldim. Umarım bölümü beğenirsiniz çünkü ekrana bakarken sanırım kör oldum. Saatlerce bilgisayarın başındayım ve sizin için bölümü tamamlayıp attım. Bol yazım yanlışı içerebilir şimdiden kusura bakmayın.

Sizce Tolgay ne yapacak?

Görüşlerinizi bildirin lütfen. Diğer bölümde görüşmek üzere. Vote vermeden bölümü kapatmayalım :)

PearlHarbor


ZindanWhere stories live. Discover now