*** KALAN İZLER ***

53 4 2
                                    


Açelya'dan...

Tanay ve Öykü bizi oradan kurtardıktan sonra Aras pek bir şey demese de ben çokça teşekkür etmiştim. Aslında Aras ile birlikte bir yerde kilitli kalmak çokta kötü değildi. Fakat biraz daha kalsam bir takım sorunlar yaşayabilirdim.

A.İ.: Burada olduğumuzu nasıl bildiniz?

T: Uzun zaman geçince ne yaptınız bir bakalım dedik. Bulamayınca birkaç defa aradım, aramalara da cevap vermeyince gittiniz sandık. Görevliye sizi görüp görmediğini sorduğumuzda da en son depoyu sorduğunuzu söyledi. Tam olarak emin olmak için de buraya bakmaya geldik.

Ö: Başlı başına zaman kaybısınız!

Al birini vur ötekine. Bu kız ile umarım bir gün birbirimize girmeyiz. Bakışları, cümleleri, hareketleri... Baştan tırnağa her şeyinden kibir, ego akıyordu. Ne zannediyor kendini, Aras'ın kız versiyonu falan mı?

A.İ.: Tekrar teşekkür ederim. İçerisi gerçekten beni germişti.

Tanay gülümseyerek karşılık verirken Öykü hazretleri de yüzünü ekşiterek karşılık vermişti. Aras ise o sırada, depoda bulduğumuz kitapları ödünç almak için görevlilerle konuşmaya gitmişti. Ben de Uzay'a işimin bitmek üzere olduğunu belirten bir mesaj attım.

"Uzay: Yakınlardayım zaten, beş dakikaya orada olurum."

Aras kitapları aldıktan sonra dışarı çıktık. Tabi ki her zaman oluğu gibi kimse birbiri ile konuşmuyordu. Kütüphaneden çıktığımızda, Uzay çoktan gelmişti. Tam karşıda, kollarını birbirine bağdaştırmış arabaya yaslanıyordu. Siyah Audi R8'in önünde; hafif uçuşan, uzun dalgalı saçları, güneş gözlükleri, siyah kot ceketi, beyaz basic t-shirt, siyah dar pantolonu ve beyaz bez ayakkabılarıyla fazlasıyla çekici duruyordu. Anlaşılan eve gidip üzerini değiştirmişti. Ve her zaman olduğu gibi de şıklığından ödün vermiyordu. Eğer ki ağabeyim olmasaydı Aras'la kapıştırabilirdim onu. Beni görünce gözlüğünü çıkardı. İşte o maviden yeşile çalan hazinesi meydana çıkmıştı. Kocaman gülümseyerek bize doğru gelmeye başlayınca Öykü düşüncesini sesli bir şekilde dile getirdi;

Ö: OHAAA! KİM BU? HAYIR MİLLİ KÜTÜPHANEDE NE ARIYOR? VE HEPSİNİİ GEÇTİM NEDEN BİZE DOĞRU GELİYOR?

A: Buralarda yeni sanırım. Okul çıkışı bana bir şeyler sormuştu. Yine bir şeyler soracak olabilir ya da kütüphanede işi vardır.

Aras bizimle, ona bir şey sormamışken gayet doğal bir şekilde konuşmuştu. İşte bu çok enteresandı. Ama bundan daha enteresan olan şey Aras'ın söyledikleriydi. Uzay ona ne sormuştu? Yani, Aras'a ne sormuş olabilirdi ki? Ben bunun merakını yaşarken, Uzay yanımıza çoktan gelmişti. Bana yaklaştıktan sonra, sarılıp yanağımdan öpünce Aras ve Öykü yüz ifadelerini kontrol edememişlerdi. Şaşkına dönmüş görünüyorlardı. Tanay'a baktığımda ise gereğinden fazla sakindi. Sarılmamız bitince Uzay arkadaşlarıma biraz göz gezdirdikten sonra Aras'a yöneldi ve elini uzattı; "Ah, tekrar karşılaştık. Aras'tı değil mi?"

A: Evet. Siz?

U: Uzay ben. Açelya'nın abisiyim.

A: Ah, memnun oldum.

Uzay çok üzerinde durmadan Tanay'a selam verince ona da benzer şeyleri söyledi; " Naber Tanay, seninle de tekrar karşılaşıyoruz."

T: Evet. Açelya'yı sonunda bulmuşunuz.

U: Evet onu bulmak zor olmadı, sadece okulun önünde bekledim.

İkisi de Uzay'ın cümlesi üzerine gülüştü. Bu durum beni fazlasıyla germişti. Burada neler oluyordu Allah aşkına? Uzay, Aras ile Tanay'ı nereden tanıyordu? Kendimi gerçekten önemli olan bir olaydan geri kalmış gibi hissettim o an. Uzay Öykü ile de tanışırken Aras izin isteyip yanımızdan ayrılmıştı. Aman beyefendi kalıp bir iki şey söylesen bir tarafların eksilir zaten. Öykü'nün de, Uzay ile tanışırken ki mutluluğu yüzünden okunuyordu. Gerçi ağabeyim Öykü ile tanışmasa da olurdu ama neyse.

GiriftWhere stories live. Discover now