"W-Wooyoung." (hayır, Ateez değil.)

"Adımı senden duymayı özlemişim Ten. Bir ara takılmaya ne dersin?"

Sırıtması yüzünden düşmüyordu.

Ten ne diyeceğini bilmiyordu. Kafasını çevirip kız kardeşini aradı. Kıza seslenmek istedi.

Wooyoung, cevap alamayacağını anlayınca devam etti.

"Sanırım yoruldun. Biraz oturmalısın."

Mavi saçlı adam Ten'in bileğini tutup koltuklara yönlendirmeye çalıştığında Ten çığlık atıp kollarını çırptı. Canını kurtarmaya çalışıyor gibiydi.

Wooyoung, dehşet içinde Ten'e baktı. Panikleyerek geri çekildi.

"Üzgünüm. Sonra görüşürüz."

Wooyoung, telaş içinde elindekileri koltuğa fırlatıp mağazadan koşar adımlarla ayrıldı.

Wooyoung, insanların onları fark etmesinden ve  yaptıklarının gün yüzüne çıkmasından korkmuştu.

O alışveriş merkezinden çıkmaya çalışırken Haru telaşla Ten'in yanına koştu.

"Ten! Sakin ol. İyi misin? Neler oldu?"

Ten sorulara cevap veremedi. Kız kardeşi onu kolundan tutup koltuğa götürmeye çalıştı.

Ten yine kollarını savurduğunda kız gerçekten korkmuştu.

"Tamam, üzgünüm sana dokunmayacağım ama lütfen sakin ol!"

Ten'in gözleri bir yere dalmıştı. Ani bir hareketle elini yanağına götürdü.

Eli ile yanağını silmeye başladı. O kadar sert siliyordu ki yanağı kıpkırmızı olmuştu. Sanki bir şeyi kazımak istiyor gibiydi.

Haru, Ten'e dokunamadığı için ne yapacağını bilmiyordu.

Ten'in elini yanağından çekmek istiyordu.

"Ten! Ne yapıyorsun? Sakin ol! Yanağın kıpkırmızı oldu! Canın yanacak! Birisi bir şey mi yaptı?"

Kız abisini sakinleştirmeye çalışırken görevliler etrafına toplanmıştı.

Müşteriler ise olayı izliyordu. Bir görevli su şişesi  uzattığında kız görevliden alıp şişeyi açtı. Abisine uzattığında abisi şişeye baktı. Şişeye o kadar kötü bakıyordu ki kimse anlam verememişti. Şişeyi kızın elinden almadan şişeye vurdu. Kızın elindeki su yere sertçe düştüğünde kız eğilip şişeyi kaldırdı.

Ten kriz geçiriyordu.

Kız ne yapması gerektiğini hala bilmiyordu. Görevlilere bağırdı.

"Ne olduğunu gören var mı?"

"Mavi saçlı bir adamla konuştuğunu gördüm."

Kız gelen cevaptan hiçbir şey anlamamıştı. Tekrar görevlilere konuştu.

"Ambulans çağırın."

Ten'in titremesi durmuyordu. Kız, mavi saçlı adamın abisine ne yapmış olabileceğini düşünüyordu. Kafası o kadar karışmıştı ki neyi düşünmesi gerektiğini bilmiyordu.

Artık yapacak bir şeyi olmadığı için abisini kollarından tutup sarsmaya başladı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

"Ten! Kendine gel! Ben buradayım! Sana zarar vermeyeceğim!"

Ten bir yere odaklı titremeye devam ediyordu. Kızın kollarından kurtulmaya çalıştı.

Kız gerçekten çok çaresiz hissetmişti. Ekipler bu sırada olay yerine gelmişlerdi.

Ten ona yaklaşan görevlilere korkak gözlerle baktı. Kızın abisine dokunmaktan başka şansı kalmadığından elini tuttu.

"Sakin ol Ten. Kimse sana zarar veremez. Beni duyuyorsun değil mi?"

Kız sorularına devam ediyordu.Görevliler abisini zorlukla sedyeye yatırıp yatıştırıcı iğne vurdular. Kız ise sadece abisini elini tutmakla yetiniyordu.

Sedye ile mağazadan çıkartılınca Ten ambulansa götürüldü.

Ambulans ile gelen görevlilerden birisi Haru'ya ambulans ile gelemeyeceğini söylemişti. Abisinin kriz geçirdiğini büyütülecek bir şey olmadığını söyleyip kızı rahatlatmaya çalışmıştı. Ama bu yeterli olmamıştı. Mağaza görevlileri Haru'ya sanki çok umrundaymış gibi kıyafet poşetlerini verdiklerinde Haru bir şey demeden hışımla poşetleri aldı.

 Koşarak arabasına gitti. Abisinin götürüldüğü hastaneye yapabildiği kadar hız yaparak gitti.

Hastaneye vardığında Ten acil kısmında yatıyordu. Ten yapılan sakinleştirici iğnesi yüzünden olay anında bayılmıştı. Hastaneye geldiğinden beri uyuyordu. Kız, abisinin yanıbaşına yerleşip sessizce dikilmeye başladı. Aradan 10 dakika geçince dikilmeyi bırakıp kendine bir sandalye bulmuştu. Oturduktan sonra neredeyse bir buçuk saat geçmişti. Abisi hafiften hareketlenmişti. Gözlerini açmıştı hatta.

Kız bir şey demeden ona ayılması için zaman tanıdı. Ten ayıldığında etrafa göz gezdirdi. Nerede olduğunu anlamak için bakıldı. O etrafı incelerken kız kardeşi, soru sorma isteğine engel olamadı.

"İyi misin?"

Çocuk cevaplamadan kıza baktı. Küçük kız bir şeyler olduğunun farkındaydı. Ten daha önce hiç böyle kriz geçirmemişti. En fazla ağlıyordu. Daha önce böylesiyle karşılaşmadığı için kafası karışmıştı. Kız cevap alamamasına rağmen pes etmedi.

"Birisi bir şey mi dedi?"

Ten kafasını diğer tarafa çevirdi. Kızdan bakışlarını çekti.

"Ten hiç yardımcı olmuyorsun. Gerçekten sinir hastası olmamı mı istiyorsun?"

Kız kendine hakim olamadan azarlarcasına konuştu.

"Onunla karşılaştım."

Kız aniden cevap gelince şaşırdı.Şaşkınlığını gizlemeye çalışarak sorusuna devam etti.

"Kimle karşılaştın?"

"Wooyoung."

***

let me tell you | TaeTenWhere stories live. Discover now