And I'll Be Gone Tonight

Start bij het begin
                                    

"Loueh yemek yedin mi? İstersen yemek yapabilirim." Aklımda sadece üstündeki kokuyu parfüm ile kapattığı düşüncesi kalırken sesiz kaldım. Arkasını dönüp bana baktığında derin bir nefes aldı.

Beni şu an ne olarak görüyordu acaba. Aldattığı kocası? Ona değer veren kişi? Değer verdiği kişi? Sevdiği kişi?  Yoksa sadece gözleri kızarık, saçı  başı dağılmış , şarkı söylediği gruptan biri olarak mı?

"Loue-" yanıma yaklaştığında elimi kaldırıp durdurdum onu.

"Yaklaşma sakın." Bana anlamayarak baktı.

"Tanrım neye ağlıyorsun bita-"

"Siktiğimin sevgi sözcüklerini kullanmaktan vazgeç!" Yüzüne karşı bağırdığımda gözlerini kırpıştırdı. Şu anda bile tek düşünebildiğim onu nasıl incittiğim olurken. Yanına gidip özür dilemek ona sarılmak istedim. Her şeyden çok sevdiğim gözleri yarı dolu bir şekilde bana bakmaya başladı.

"Ne oluyor? Bu siktiğimin çantası ile napıyorsun?" Dehşet içinde gözleri benle çanta arasında gidip gelirken sinirle çantayı yere bıraktım.

"Bu mu?" Diyip çantayı ona doğru tekmeledim hafiften. Çanta tam ayaklarının önünde dururken bana baktı.

"Sana sinirli iken sırf seni  görmek için uğraştığım şey. İçindeki hiçbir kıyafete ihtiyacım yok ama-" derin bir nefes alıp alayla konuşmaya devam ettim.

"Sırf seni görmek için çantaya attığım kıyafetler." Tam ağzını açıp bır şey diyecekken onu susturdum.

"Beraber seçtiğimiz, senin sayende oluşan tarzımın oluşturduğu karmaşa. Söyler misin neden yaptın? Neden çok severken bıraktın? Anlamıyorum yetmedim mi? İstediğin her şeyi zamanında yerinde yapmadım mı? " sinirle kolumu havaya kaldırıp dövmelerimi gösterdim.

"Sırf sen istedin diye sevmediğim mürekkeple eşleşen dövmeler yapmadım mı? Ama drama kraliçesi her zamanki gibi yetinmedi bunla." Derin bir nefes alırken gözlerimde birikmiş gözyaşlarını geri göndermeye çalıştım. Önüne attığım çantayı kenara itip bana yaklaşmaya başladı.

"Hayatım sakinleş." Titreyen sesi ve ne zaman sinirli olursam olayım kullandığı ses tonu ile konuşmaya başladı.

"Hayır Harold hayır. Sakinleşemiyorum anlıyor musun? Elime fotoğraflar geçtiğinden beri sakinleşemiyorum."

"Sikeyim. Bana Harold diye seslendirecek kadar ne yapmış olabilirim." Sinirle söylendiğinde güldüm. Asla ona adı ile seslenmezdim. Sadece sinirli olduğumuzda ya da bir şeyi vurgulamak için yaptığımız bir şeydi.

Titreyen elimle telefonu açıp gelen fotoğrafı ona doğru tuttum.

"Loueh hayır ya-"

"Sus bu karmaşadan  nasıl çıkmaya çalıştığını duymak istemiyorum. Her zaman sana inandım ama bundan kurtulamazsın elimde kanıt varken olmaz."

"Dinle beni!" Bağırdığında bir adım geriye attım. Her hücrem onun bir şey söylemesini ve bu gece ona sarılarak uyumamı istiyordu.

"Her zaman benden kuşku duydun seni aldattığım yönünde. Bana hiç mi inancın olmadı?"

"Konuyu başka yerlere çekerek bundan kurtulamazsın. Hatta bu zahmete hiç girme." Hayır böyle bir şey yapmadım ya da yanlış anlaşılma diyerek cümleye girmemesi canımı acıtıyordu. Onun yerine kendisini savunmaya haklı çıkartmaya çalışmıştı. Bilmiyordu ki yalan olduğunu ya da yapmadım diyerek başlasa cümleye ona inanacağımı. Kapıya doğru hızla ilerlemeye başladım. Elimi tuttuğunu hissettiğimde ona bakmadan hızla elimi çektim. Kapıdan koşar adımlarla çıktığımda Harry'nin arkamdan geldiğine adım gibi emindim. Ama o bana varamadan ben arabaya binmiştim. Motoru çalıştırıp camdan ona baktım. Bahçede durmuş ağlayarak  bana baktığında yutkundum. Ağzını oynatarak beni sevdiğini söylediğinde önüme dönüp arabayı sürmeye başladım. Birkaç sokak ötede durduğumda telefonu açtım. Karşıma onların fotoğrafları çıkarken yutkunup aramalara girip Liam'ı aradım.

"Efendim Loui-"

"Zayn ve Niall'ı alıp bizim eve gidin. Harry'nin size ihtiyacı var."

"Dostum ne olu-" cümlesinin bitmesine izin vermeden telefonu yüzüne kapattım. Yeniden o resmi açtım. Yaşlar artık gözlerimde duramazken kalbim ise acıdan yerinde duramıyordu. Tüm hislerim karman çorman olmuş bir durumda resme bakmaya devam ettim. En son sinir  üzüntüyü geçerek en başa çıktı. Telefonu yan koltuğa attım.

İlahi bakış açısı:

Louis ,Nick ve Harry'nin öpüştüğü fotoğrafa bakıp ağlarken Liam Zayn ve Niall ağlamaktan yorgun düşmüş Harry'i evin bahçesinde bulmuşlardı. Harry eve taşınırken Louis sinirle direksiyonuna vurmaya başladı. Siniri sanki böyle geçicekmiş gibi. Harry yorgunluktan bayılacakmış gibi olduğu için çocuklara hiçbir şey anlatamamıştı. Çocuklar ise  onu zorlamadılar ve uyumasına izin vermediler ama Harry tam tersine tüm gece uyumayıp sabah kadar ağladı.

Louis ise mesajlara aramalara dayanamayıp uçak moduna almıştı ve annesinin yanına yani hastahaneye sürmüştü arabayı. Jay git gide kötüleşiyordu. Kanser onu içten içe bitiriyordu ama her zaman gülümsemiş ve çocuklarının yanında olmuştu.

Louis annesinin göğsünde ağlarken Jay hiçbir şey sormamış ve oğlunun ağlamasına izin vermişti. Biraz sakinleşince her şeyi anlatmıştı. Jay bir şey dememiş sadece hastahanenin yatağında hafiften kayarak Lou'nun yatması için yer bırakmıştı. Louis yorgunluktan saniyesinde uyurken Jay uyanık kalmış oğlunun saçları ile oynamıştı. Bir yanı çok iyi biliyordu Harry'nin böyle bir şey yapmayacağını diğer yanı ise oğlunun böyle bir  hale düşmesinin yanlış anlaşılmayla olmayacağını düşünüyordu.

Tüm gece oğlunun yükünü üzerine alıp Louis ve Harry hakkında düşündü. Oğlunun Harry diye uykusunda sayıklaması onu bin kat daha üzerken çocukları için dua etti. Onlar yeniden bir araya gelmesi için ve mutlu olmaları için.

Diğer bölümde görüşmek dileğiyle.

All The Love xoxo

Sweet Creature/Larry StylinsonWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu