0.0| Sesler

181 53 41
                                    

Okumaya başladığınız tarihi buraya yazınız.

▪▪▪

Anahtarlarımı aldım, ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Keyfim fazlasıyla yerindeydi. Çünkü Merih'le buluşacaktım. Ailesiyle tatilden daha yeni döndü. Merih en iyi arkadaşım olur. Hatta tek arkadaşım da denilebilir. Arkadaş dediğin az ve öz olmalı, yani ben böyle düşünüyorum.

Bahçe yolunu takip edip, öncelikle ailemden biri olarak gördüğüm Buddy'nin yanına gittim. Buddy, masmavi gözleri olan, çatık kaşlı, siyahlı beyazlı bir sibirya kurduydu. Daha yavruyken bahçede bulmuştum onu. Ve eğer sahiplenmesem başına bir çok bela gelebilirdi. Nihayetinde benim dostum oldu.

Beni gördüğü gibi ayaklanıp, havlayarak yanıma geldi. Yere çömelip onu kucağıma aldım. Fazla büyük değildi. Henüz bir yaşını doldurmamıştı.

Buddy ile oynayarak yarım saati geçirmiştim. Merih'le evlerimiz yan yanaydı zaten, lakin biz evden yaklaşık bir-iki kilometre uzaklıkta olan ormanda ki ağaç evimizde buluşacaktık. Ve ben geç kaldım. Ah Buddy ah.

20 dakikalık bir yürüyüşten sonra ağaç eve varabildim. Hızlıca merdivenleri çıktım. Ahşap kapıyı açıp içeriye girdim ve ardımdan kapattım. Önce sağ tarafımda duran küçük lavaboya geçip, elimi yüzümü yıkadım. Hava çok sıcaktı ve bunalmıştım. Zaten burası da bayağı havasızdı. Çünkü Merih tatile gittiğinden beri buraya gelmemiştim. Yani okullar kapandıktan sonra. Hemen bütün pencereleri açmalıyım. Temizlikte şart oldu. Her taraf tozlanmıştı.

Mutfak ve küçük bir odadan oluşan ağaç evimizin bütün pencerelerini açmaya başladım. Ilk mutfağa geçtim. Küçük bir tezgahı, bir kaç dolap ve çekmecesi ve bir de duvarla bitişik, kare şeklinde ahşaptan küçük bir masa vardı. Tezgahla masanın arasında kalan boşluktan geçip pencereyi açtım. Bir bardak su içip odaya geçtim. Burada ki iki pencereyi de açıp kendimi koltuğa attım. İki tane krem renkli koltuk vardı. Bir de küçük bir şömine. İhtiyacımız olabilecek her şeyden küçük boyutta vardı. Ve bilin bakalım kim yok. Tek geç kalan ben değildim sanırım.

Düşündüğüm gibi olmadığını çatıdan sesler gelince anladım. Hemen dışarı çıkıp, çatıya çıkan merdivenlere yöneldim ve çıkarken de;

"Merih ! " diye seslendim. Ses gelmeyince iki kere daha tekrarladım.

"Ne bağırıyorsun be, uyumaya çalışıyorum burada."

Onu uyandırdığım için kendi kendine söylenen arkadaşımın yanına doğru gittim ve yumuşak minderlere bende uzandım. Gökyüzü çok güzeldi. Görüş alanım kızıl bulutlar yüzünden yok oldu. Tabi ki bu kızıl bulutlar, rüzgarın harekete geçirmiş olduğu Merih'in saçlarıydı. Çok güzel, beline kadar gelen doğal kızıl saçları vardı. Yüzüme düşen saçlarını kenara çektim ve gökyüzünü seyretmeye devam ettim. Bugün çok sessizdi, acaba bir sorun mu vardı. Uzun bir sessizliğin ardından, Merih'in sıcak nefesini kulağımda hissettim;

"Seni özledim."

"Bende öyle."
Bir anda yattığı yerden doğruldu, bağdaj kurup oturdu.

"Bu annem olucak karıyla yine kavga ettim. Tatilimin içine etti. Anlamıyorum ki benimle derdi ne? Madem bakmayacaksın neden evlatlık edinirsin." İç çekip devam etti;

"Gerçi onu da suçlayamıyorum. Beni doğuran kadın sokağa atmışken, başkalarından ne bekleye bilirim ki. Beni kimse istemiyor Lamia!"

TESSERACT[Dördüncü Boyut] #Wattys2018 Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon