9. Bölüm(Acı)

55 27 12
                                    

(Multi LAMİA)

"Tatlım hadi uyan."

Yanağımda hissettiğim ıslaklıkla gözlerimi araladım. Annemin uzaklaşmasına izin vermeden bende onu öptüm ve başımı yastığa tekrar koydum. Dün bahçe de Buddy'le oynayıp aynı zamanda acaba bana ne olabilir diye düşünerek zaman geçirmiş ve gece yarısına kadar uyumamıştım. En sonunda pes etmiş yatmaya odama çıkmıştım.

"Lamia, hadi ama öğlen oldu uyan artık. Bu arada saçların seni biraz tuhaf göstermiş ama yakışmış, sevdim."

Kesin yine saçlarım kuş yuvasına dönmüşlerdi ve bu haliyle dalga geçiyordu sevgili(!) annem.

"Anne beş dakika daha..." diye mırıldanıp iyice yatağıma gömüldüm.

"Kızım saat 12 :30 , hem Merih geldi seni bekliyor aşağıda." Gerçekten de öğlen olmuş. Ben nasıl bu kadar uyuyabildim. Üstelik hala uykum var.

"Tamam kalkıyorum." Dedikten sonra annem odamdan çıktı. Gözlerim yarı açık halde banyoya geçtim. Gerçekten de fazla uyumak insanı tembelleştiriyormuş. En iyisi bir duş almak.

Duş aldıktan sonra kurulanıp üstüme sıfır kol gömlekle pantolon giydim. Ardından saç kurutma makinamı alıp aynanın karşısına geçtim başımı eğip makinayı çalıştırdım. Bir dakika! Ne! Başımı eğdiyim gibi aynı hızla kaldırdım. Aynadaki yansımamı görünce çığlık atmaya başladım. Saçlarım... Nasıl, ama nasıl... Bu bir kabus olmalı!
Kamelya bunu demek istememişti herhalde değil mi?

Kendimi aynadan uzaklaştırıp saçlarımı kuruladım ve toplayıp at kuyruğu yaptım. Buna inanamıyorum! Neden bunlar benim başıma gelmek zorunda ki! Gözlerim dolmuştu. Kulaklarım çınlamaya başladı. Ellerimi kulaklarıma götürüp bastırmaya başladım. Duvara yaslanarak yere çömeldim. Neler oluyor bana?! Gözlerimi bulanıklaştıran su damlacıklarını daha fazla tutamadım. Canım acıyordu.

Odamın kapısının açılma sesini duyunca banyonun kapısını kilitledim.

"Lamia, nerede kaldın? Bu kadar süslenmene gerek yok, sen her halükarda güzelsin mavişim." Merih'in sesi iyice gerilmeme sebep oldu.

Çömeldiğim yerden kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Ağladığım belli olmamalıydı. Peki ya saçlarım onları nasıl açıklayacaktım. Kendime çeki düzen verip banyonun kapısını açtım.

"Sonunda çıka-" Beni görünce sözü yarıda kesilmişti.

"Kızım insan bir haber verir be. Madem saçlarını boyattın niye bana da söylemedin. Beraber giderdik. Yanlız beyaz sana çok yakışmış. Havan değişmiş. Acaba bende beyaza mı boyatsam? Hı ne dersin?"

Kulaklarım hala çınlarken Merih'in söylediklerini zor da olsa anlayabiliyordum. Saçlarımı açıklamak zorunda kalmayacağım için memnundum. Ama bu kulak çınlaması beni çıldırtıcak!

"Annem bize yiyecek bir şeyler hazırladı, hadi aşağı inelim." Kısa kesip sorduğu soruya cevap vermeden kapıya yöneldim. Merih'te arkamdan geliyordu.

"Bende bunu demek için gelmiştim ama sen nereden anladın?"

"Sesini duy-" ne dediğimin son anda farkına varıp durdum. "Annem beni uyandırmaya geldiğinde söylemişti." Deyip geçiştirdim.

Bir şeyler atıştırıp Merih'le dışarı çıkmıştık. Ağaç eve doğru gidiyorduk.

"Sen iyimisin? Durgunsun sanki. Bir şey mi oldu?"

Hangi birini anlatsam ki sana Merih. Şuan tek düşündüğüm kulak çınlaması ve içimde nereden geldiğini bilmediğim acının son bulması. Zoraki bir gülümsemeyle cevap verdim;

"Bir şeyim yok canım."

Sessizliğe gömülüp ağaç eve gelene kadar hiç konuşmadık. Merdivenleri çıkıp kapıyı açacaktım ki zaten açık olduğunu farkettim. Merih'le birbirimize baktık. Sessiz olmasını işaret edip yavaşça kapıyı açtım. Önce mutfağa göz gezdirip oturma odasına yöneldim.

"Merhaba Lamia. Ben seni merak ettim de bir göreyim dedim. " Ayağı kalkıp her zamankisi gibi güzel gülümsemesini sergilemişti. Kamelya'yı görmek bana iyi gelmişti sanki.

"Sende kimsin? İçeri nasıl girdin? " Merih önce Kamelya'ya sorup sonra bana döndü.

"Onu tanıyormusun?"

"Evet tanıyorum, bir arkadaşım." Yalan söylemeye devam etmelimiyim diye düşünüyorum bazen. Eninde sonunda Merih her şeyi öğrenecek. Sonuçta onuda istiyorlardı. Bana fikrimi sordular belki ama onunla henüz konuşmadılar. Belki o benim aksime onlara yardım etmek isterdi. Kamelya belki de bunun için burada. Sonuçta bana arkadaşımı götürmek istediğini direk söyleyemez ya. Düşüncelerimden uzaklaşıp dikkatimi Kamelya'ya verdim.

"Hoşgeldin Kamelya, bu arkadaşım Merih." Aslında tanıyor olduğunu düşünsem de görevimi yaptım.

"Merih, bu da Kamelya."

Birbirleriyle el sıkışıp memnun olduklarını söylediler. Koltuğa geçip oturduk hep beraber. Merih mutfaktan içecek getirmek için kalktı.

"Lamia şey, öncelikle doğum günün kutlu olsun." Söylediği bu cümleye sinirlenmiştim. Şuan hissettiğim acıdan haberi varmıydı? Tabi ki yok. Cevap vermedim, sessiz kaldım. Bakışlarım şöminede takılı haydeydi.

"Nasılsın, kendini nasıl hissediyorsun?" Yine sessiz kalmayı tercih ettim. Çünkü eğer konuşursam suçsuz olduğu halde kalbini kırardım, içimde biriktirdiğim öfkeyi ona kusardım. İşte bu yüzden yine bir şey demedim. Belki beni düşündüğü için soruyor belki de olmamı istediklere şeye dönüşüp dönüşmediğimi merak ediyor, bilmiyorum.

"Lamia iyimi-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden bir hışımla oturduğum yerden kalkıp ağaç evden çıktım. Ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladım. Saatlerdir yapmak istediğim şeyi yaptım ve ağladım. Koştukça ağaçları seçemez oldum. Sanki koştukça hızlanıyordum. Ağlamayı kesip yaptığım şeye dikkatimi verince dengemi kaybettim ve kolumu ağaca çarptım ama hızımı kesemedim. Bacaklarım benden bağımsız çalışıyor sanki. Korkmaya başladım. Kolumda ki acı dengemi hepten altüst etti. Koluma bakarken sert bir şeye çarptım ve yere düştüm. Gözlerim karardı, karanlığa büründü heryer.

***

Biliyorum bu bölüm biraz kısa oldu. Bir sonra ki uzun olacak söz veriyorum 😊

İyi okumalar, beğenmeyi unutmayın.

TESSERACT[Dördüncü Boyut] #Wattys2018 Where stories live. Discover now