16.Bölüm[Yeşil Vadi]

24 13 10
                                    

İyi okumalar 😊
Kısa olduğunu biliyorum ama bu aralar yoğunum. Üniversitem için okuduğum şehire geldim ve bununda bazı sıkıntıları var.
Yazım hatalarım için kusura bakmayın 😊
Lütfen YORUM yapıp bölüm hakkında fikirlerinizi belirtin ve VOTE vermeyi unutmayın. Beni yazmaya iten sizin okumanızdır. O yüzden okuduğunuzu gösterirseniz sevinirim ❤🤗

▪▪▪

"Eminim azıcık dolaşsak bizi kimse farketmez. Hı?"

Merih'in yavru köpek bakışlarını görmezden gelmeye çalışıyordum.

"Olmaz Merih, ya Zaheer'in adamları gelirse? Okuz pokuz mu yapacaksın adamlara?"

"Ya niye gelsinler? Sonuçta onların işleri köyleri basıp daha fazla köle elde etmek. Buralara gelmezler. Lütfen biraz dolaşalım."

Gözlerimi kapatıp sabır dilercesine derin bir nefes alıp hızlıca verdim. Yaklaşık 1 saattir sarayın etrafında dolaşıp Merih'i gezdiriyordum, antreman alanını falan gösteriyordum. Ama ona yetmemiş gözüküyordu ki güç duvarının dışına çıkmak istiyordu.

"Off be tamam, ama eğer bizimkilere yakalanırsak bütün suçu sana atarım." Dedim ciddi bir şekilde.

Sevinçle başını sallayıp "Tamam" dedi.

Güç duvarına yaklaşıp yavaşça kimseye gözükmeden içinden geçtik. Merih bir sağa bir sola koşuşturarak etrafı inceliyordu. Güç duvarının dışı ayak basılmamış orman gibiydi. Çok farklı bitki türleri vardı.

"Lamia, Lamia! Gel şuna bak!"

Bakındığım çiçeği yanlız bırakıp Merih'in yanına gittim. Gösterdiği şey devasa bir bitkiydi. Koyu yeşil uzun yaprakları ve kırmızı çiçeği vardı. Başı aşağıya doğru eğik duruyordu, yoksa tepesini görmek mümkün değildi. Dik dursa bir kavak ağacı uzunluğunda olurdu herhalde.

Ben Merih'in gösterdiği bitkiyi incelerken, O çoktan hemen yan tarafındaki başka bir bitki ile ilgilenmeye başlamıştı. Bende başka bir bitkiye yönelmek için başka tarafa döndüm. Döndüğüm gibi durup az önce gördüğüm şey doğru olabilir mi diye düşünmeye başladım. Tekrar kırmızı bitkiye dönüp incelemeye ve az önce gördüğüm gibi acaba kıpırdıyormu diye bakınmaya başladım. Sanki biraz önce kıpırdamıştı. Başımı sağa sola salladım.

Merih'e doğru ilerlemeye başlamıştım ki kırmızı bitki ağzını kocaman açıp Merih'e doğru eğildi. Evet bu bitkinin bir ağzı vardı. Neden daha önce farkedemedik ki. Herneyse şimdi durumu sorgulamanın sırası değildi.

"Merih! Çabuk uzaklaş oradan!"

Merih önce anlamayan gözlerle bana bakıp daha sonra ona doğru, avını kaçırmak istemeyen bir aslan gibi yavaşça gelen bitkiyi gördü. Ama bitki kendisinin farkedildiğini anlayınca yada görünce artık nasıl yapıyorsa bilmiyorum, birden hızlandı. Merih kaçmak için harakete geçse de başaramayacağı belliydi.

Koştuğum gibi Merih'i tuttum ve hızımı kesemeyip ormanın derinliklerine doğru koştum, zorda olsa durdum. Bir yerlere çarpmadan ve düşmeden durduğum için şaşırmıştım.

Merih ise hala korkuyla etrafa bakıyordu.

"Biraz önce ne oldu öyle ya!?" Deyip durdu ve sanki kendisi koşmuş gibi nefes nefese bir halde konuşmaya devam etti.

"O bitki bizi yiyecekti be! Ya sen? Nasıl koştun öyle? Anlaşılan Uras'ın seni çalıştırması işe yaramış."

Dediği şeyi düşünüp bende onayladım. Evet o beni gerçekten çalıştırmış ve başarmıştı, başarmıştım.

"Hadi geri döne-" gördüğüm şeyle lafım yarıda kaldı.

Merih'in dikkatini çekmiş olmalıyım ki, bakışlarımı takip edip oda durdu.

"Bu da nesi?" İlk konuşan Merih olmuştu.

Adımlarını hızlandırıp güç duvarına doğru yaklaşmaya başladı. Ne yaptığını yeni idrak edip son ses bağırdım.

"Dur!! Dokunma sakın! Kamelya tehlikeli olacağından bahsetti."

Merih bana bakıp dediklerimi dinledikten sonra güç duvarına bakmaya devam etti.

"Ne gibi bir tehlike ki? Sarayın çevresinde olan güç duvarına çok benziyor. Öyle değil mi?"

"Öyle ama bu Yeşil Vadi'nin güç duvarı. İçeri kimse girememiş, deniyenler çok ciddi zarar almış."

Sanki biraz önce konuşupta olabilecekleri sayan ben değilmişim gibi yavaş adımlarla kalkanın yaklaşık bir metre kadar yakınına geldim. Ne kadar Kamelya'nın söyledikleri kafamda tekrarlanıp dursada, kendimi oraya yaklaşmaktan alamıyordum. Beni ciddi mânâda etkiliyordu bu şey.

"Sen iyi misin? Bana yaklaşma diyorsun sen dibine girdin."

Merih'i görmezden gelip biraz daha yaklaştım. Yavaşça elimi, bulanık su gibi hafif içini gösteren kalkana dokunmak için kaldırdım. Bileğimden tutulup kenara çekildim. O kadar dalmıştım ki etrafımda olan biten herşeyden soyutlanmıştım.

"Sen kafayı mı yedin? Kızım sen demedin mi az önce, dokunan zarar görüyor diye. Ne diye elini içine sokmaya çalışıyorsun?"

"Anlamıyorsun! Orada bir şey var ve beni çağırıyor gibi hissediyorum. Oraya girmem gerek Merih. Lütfen beni anla. Eğer bir şey olursada sen buradasın diğerlerine haber verirsin."

"Hayır, olmaz. Ne olabileceğini bilmiyoruz. Seni göz göregöre tehlikeye atmam."

"Lütfen... Lütfen Merih. Denememe izin ver." Yalvarırcasına yüzüne bakmaya başladım.

"Bakma bana öyle!"

Bir an bile olsun ayırmadım gözlerimi.

"Of Lamia of! Anlaşıldı vazgeçmeyeceksin, hadi git dene."

Sevinçle gülümseyip güç duvarına yaklaştım. Son kez Merih'e bakıp önüme döndüm, arkamda endişeyle bana bakıyordu.

Aklıma ormanda, ilk dördüncü boyut kapısını bulduğum zaman geldi. O zamanda sanırım şuan ki gibi aynı duyguları hissetmiştim. Tek farkı şuan içeri de neler olabileceğini tahmin ediyor olmam sanırım. Benzerliği ise bu tuhaf görünen şeyden geçip geçemeyeceğim. Ama emin olduğum bir şey var, kesinlikle deneyeceğim.

▪▪▪

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 16, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

TESSERACT[Dördüncü Boyut] #Wattys2018 Where stories live. Discover now