0.2| Geçit

83 43 21
                                    

( multimedyadaki Buddy.)

Güneşin bedenimi ısıtan sıcaklığıyla uyandım. Gözlerim kamaşmıştı. Yan tarafta komidinin üzerinde duran telefonumu açıp saate baktım. 7'diydi. Akşam erken yattığım için haliyle sabahın köründe uyanmıştım. Yataktan çıkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp, duşa girmek için küvetin tıpasını takıp suyu açtım. Üstümü çıkarmaya başladım. Küvet dolunca suyu kapatıp içine girdim. Oturup dizlerimi kendime doğru çektim. Dün yüzme salonunda olanlar aklıma geldi. Yavaşça kendimi kaydırmaya başladım. Su ilk başta boynumdayken, ben kaydıkça burnuma kadar geldi. Kaymaya devam ettim. Artık başım tamamen suyun altındaydı. Suyun içine girmeden önce kapattığım gözlerimi açtım. Önce hafif sızlasalarda sonra geçti. Nefesimi tutmayı bıraktım. Delilik belki ama nefes almayı denedim. Nasıl bilmiyorum ama bir şekilde kendimi nefessiz hissetmiyordum. Her şey gayet normal. Son zamanlarda yaşadığım tuhaf olaylarda, en hoşuma gideni buydu.

Yarım saate yakın suyun içinde durup zihnimi rahatlattım ve bunu, başımı suyun dışına çıkartmadan, nefes almadan yaptım. Evet kabul ediyorum fazlasıyla tuhaf ama bu durumu iyi bir şekilde değerlendirebilirdim. Zihnimi bu şekilde boşaltıp rahatlayabilirdim.

Sudan çıkıp askıda duran siyah bornozumu alıp giydim. Banyodan çıkıp dolabımın karşısına geçtim ve önce iç çamaşırlarımı daha sonra toz pembe gömleğimi ve dizlerimin hemen altına kadar gelen çiçek desenli eteğimi aldım. Aldıklarımla beraber tekrar banyoya girdim ve üstümü giyip çıktım. Ayrıca saçlarımı kurutmayı da ihmal etmedim. Saçlarımı bağlamayıp salı verdim.

Komidinin üzerinde duran telefonumu cebime atıp aşağıya indim ve salondan arka bahçeye çıktım. Annemler uyanana kadar Buddy'le vakit geçirebilirdim. Beni gördüğü gibi zıplayıp havlamaya başladı. Yanına gidip tasmasını çözdüm ve sevmeye başladım. Yanına oturup kucağıma aldım. Kucağımdan indi ve çimene oturup suratıma baktı sonra havlamaya başladı ama böyle ritimli bir şekilde. Yani bir kere havlayıp duruyo sonra iki defa havlıyo ve tekrar bir, üç derken havlayıp devam ediyordu. Sanki benimle konuşuyormuş, önemli şeyler anlatıyormuş gibi bir de ciddiyeti vardı. Onun bu tatlı hallerine kahkaha atmaya başladım.

"Ya sen ne ponçik bir şeysin." Deyip başını sevdim.

Biraz geri gidip ona dokunamayacağım mesafe de durdu. Daha ben ne olduğunu anlamadan arkasını dönüp ormana doğru gitmeye başladı. Yine mi ya!

"Buddy buraya gel, yine nereye gidiyorsun ?"

Durup bana baktı ve oturdu. O bana bakmaya devam ederken yerimden kalkıp onu almaya gittim. Ama ben ayağı kalkınca tekrar ormana doğru gitmeye başladı. Koşarsam yetişip alırım diye düşünüp koşmaya başladım ama Buddy de koşmaya başladı. Sabah sabah ne aksiyon ama!

Ormana girdiğimizde onu kaybetmemek için hızımı artırdım. Ormanın içine doğru ilermeye başladık. Buradan nasıl çıkacağım bilmiyorum, umarım girdiğin gibi çıkmasınıda biliyorsundur Buddy. Tam yakalayacakken durdu. Bende durup tekrar gitmesin diye hemen eğilip tuttum, kucağıma aldım. Geldiğimiz yolu göterip;

"Bak naptın! Buradan şimdi nasıl çıkacağız? Yaramaz Buddy. Eve gidince cezalısın haberin olsun."

Elimi eteğimin cebime atıp telefonumu aldım. Babamı ararsam bizi buradan çıkarırdı. Rehberde babamı ararken, telefon elimden fırladı.

"Buddy sen ne yapıyorsun? Bak bu yaramaz davranışlarının hepsinin cezası olacak." Deyip kızdım.

Telefonu ağzıyla elimden alıp yere fırlatmıştı. Derdi neydi anlamadım ki. İki adım gidip eğildim telefonumu aldım. Başımı kaldırdığımda karşımdaki şeyi görüp geri adım attım. Korkudan hızlı hızlı nefes alıyordum. Bu tuhaf şeyde neydi?

Karşımda, iki birbirine yakın ağacın ortasında, yumurta şeklinde ama yaklaşık 2 metre uzunluğunda olan saydam bir duvar vardı. Genişliği ise bir metre kadardı.

Uzun bir süre kıpırdamadan bu tuhaf şeye baktım. Üzerindeki saydam yapı her neyse, olduğu yerde hareket ediyormuş gibiydi. Yavaş yavaş geri adım atmaya başladım. Buradan ne kadar çabuk çıkarsam o kadar iyiydi. Ben buradan nasıl çıkacağım planları yaparken Buddy elimde ki telefonu alıp yere atladı ve o saydam şeye doğru koştu. Peşinden tutmaya çalıştım ama içine girip kayboldu.

Ne yapacağımı bilemez şekilde, o saydam şeyden mümkün olduğunca uzaktan hareket edip arkasına doğru ilerledim. İçinden geçince arkadan çıkar sanmıştım ama yoktu. Ne yani, hala o şeyin içinde miydi ? Ama bu imkansız! Tekrar öne geçip beklemeye başladım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Aradan geçen 10 dakika boyunca saydam şeye bakıp bir mucize olmasını ve oradan çıkmasını bekledim ama yoktu. Elime uzun bir çubuk alıp çubuğun yarısını içine sokup korkuyla yere bıraktım. Bir şey olmayınca arka tarafa geçip baktım. Arkadan çıkan bir çubuk falan yoktu. Yarısı içinde olan çubuğu tekrar elime aldım ve çektim. Çubuk olduğu gibi geri çıktı. Ben çubuğu incelerken saydam şeyin içinden Buddy'nin kafası çıktı. İrkilip geri çekildim ama daha sonra kendimi toparladım.

"Buddy! Buraya gel oğlum. Hadi. "

Havlayıp tekrar içeri girdi. Hah çok güzel! Hiç değilse saydam şey, herneyse içine girildiğinde bir şey olmadığını kısmen anladım. İçine girmekten başka çarem yoktu. Telefonum olmadan ormandan çıkamazdım ve Buddy'de o şeyin içinde bırakamazdım.

Yavaş adımlarla yaklaşmaya başladım. Önce işaret parmağımı içeri hızlıca sokup çıkardım. Hiçbir şey olmamıştı. Daha sonra kolumu sokup çıkardım ve devamında bütün bedenimi sokup içinden geçtim. Karşılaştığım görüntüyle ağzım açık kaldı. Burası neresiydi?
***

Umarım beğenirsiniz 😊
Bu bölüm biraz kısaydı ama heyecanlı bir yerde bırakmak istedim.
Beğenip yorum yaparsanız çok sevinirim.

TESSERACT[Dördüncü Boyut] #Wattys2018 Where stories live. Discover now