0.3| Dördüncü Boyut

75 39 23
                                    

(Multimedyadaki Uras)

Yavaş adımlarla yaklaşmaya başladım. Önce işaret parmağımı içeri hızlıca sokup çıkardım. Hiçbir şey olmamıştı. Daha sonra kolumu sokup çıkardım ve devamında bütün bedenimi sokup içinden geçtim. Karşılaştığım görüntüyle ağzım açık kaldı. Burası neresiydi?

İki kapaklı, kapısı açık bir dolabın içindeydim. Dolabın içinden çıkıp odaya göz gezdirdim. Kimse yoktu. Eski, terk edilmiş bir yatak odasıydı.

Aniden odanın kapısı açılınca ürktüm. Geri geri gitmeye başladım. İçeriye Buddy girdi. Telefonum hala ağzındaydı. Kapının eşiğinde oturup bana bakmaya başladı.

"Başıma ne işler açtın Buddy. Hadi gidelim buradan."

Ona doğru gidince yine ve yine kaçmaya başladı. Of ama ya! Peşinden gidip odadan çıktım. Sağa doğru uzanan koridoru takip ettim. Evin açık dış kapısından çıktım. İlk başta parlayan güneşten gözlerim kamaştı. Sonra ortağı net bir şekilde seçebildiğimde sokakta yürüyen bir sürü insan olduğunu gördüm. Sanırım bir köydeydim. Yürüyüp insanları incelemeye başladım. Buraya nasıl geldim bilmiyordum. Saydam duvarın içinden geçtim ve buraya ışınlandım sanki. Böyle bir şey mümkün olamaz ki. Kendi kendime gülmeye başladım. Aniden ciddileşip;

"Tanrı aşkına neredeyim ben?" Dedim. Delirdim iyice. Acaba daha neler göreceğim?

Yolda ilerleyip Buddy'i aramaya başladım çünkü etrafımı incelerken kaybetmiştim. Burası çok tuhaf bir yerdi, teknolojiden mahrum kalmıştı sanki. Koşarken koluma çarpan çocuk beni kendime getirdi. Arkama dönüp gittiği yöne bakıp önüme döndüm. Bana doğru koşan insanları görünce can havliyle kenara geçtim. Bağırarak kaçışıyorlardı. Acaba köye hayvan falan mı saldırmıştı? Mesela ayı.

Gözümün önüne, 3 metre ilerime parlak bir şey düşüp patlayınca tahmin ettiğim gibi olmadığını anladım. Çığlık atıp arkamdaki tezgaha girip saklandım. Bir kaç kere daha düştü o şeyden. Neredeydim, savaşın ortasında falan mı?

Artık insanlar kaçışmıyordu. Yüksek sesle biri konuşuyordu. Ses gittikçe yaklaşmaya başlamıştı, olduğum yere iyice sindim.

"Kaçabileceğinizi mi sanıyorsunuz?!"

Konuşanı görebilmek için başımı yavaşta kaldırıp baktım. Ama bu... bu... bu nasıl olur? Şaka mı? Yok kesin kabus görüyordum. Adam resmen uçuyordu, bildiğiniz uçuyordu. Gözlerimi ayırmadan adamı izlemeye başladım. Biraz önce kaçışan insanlar karşısında toplanmıştı. Bunu isteyerek yaptıklarını sanmıyordum. Zaten etraflarında duran tuhaf giyinimli adamlardan belliydi zorla toplandıkları.

Annesi olduğunu düşündüğüm kadının yanında, nefretle bu uçan adama bakan küçük bir kız, yerde duran taşı alıp fırlattı. Kadın korkudan ağlayıp kızı yanına çekip arkasında saklamaya başladı.

" Lordum.. Affedin. O daha bir çocuk, ne yaptığını bilmiyor. Onun adına ben çok özür dilerim." Deyip adamın önünde eğildi, yalvarmaya başladı.

Adam elini kaldırdı ve kadın kenara savruldu. Şaşkın şaşkın bir kadına bir adama bakıyordum. Bunu nasıl yapmıştı? Büyücü olmalıydı. Evdeyken internetten izlediğim videolarda görmüştüm. Beyin gücüyle nesneleri hareket ettirebiliyorlardı. Ama bu neredeyse imkansızdı. Galiba bu adam kendini baya geliştirmişti, öyle ki havada bile süzülebiliyordu. İnanılmaz!

Kadın savrulduğu yerden kendini toplayana kadar, adam yere inip çocuğa doğru gitmeye başladı. Çocuk korkusuzca kendinden emin bir şekilde;

"Göreceksin! Prenses geri gelecek ve seni yok edecek. Prenses hepimizi koruyacak."

Bu prenses her neredeyse, o adam çocuğa bir şey yapmadan gelse iyi olurdu. Adam kahkaha atıp çocuğun yanına gitti, elini havaya kaldırdı ve akabinde çocukta havaya yükselmeye başladı. Lütfen ona bir şey yapmasın, lütfen!

TESSERACT[Dördüncü Boyut] #Wattys2018 Where stories live. Discover now