"Çocuktum," dedi Çisil, ağlamak üzere olduğundan kesik çıkan sesiyle. "Çok küçüktüm..."

"Bahaneler, bahaneler... Hep bahaneler."

"Aybars," dedi Berrak. Bu kez kolunu tutmuştu. Onu oturduğu yerden kaldırıp odanın girişine doğru çekiştirdi. Odanın girişinde yükselen basamağa çıktı, gözlerini gözlerine dikti.

"Yapma, lütfen."

Aybars gülümsedi. Yüz kaslarının gerçek bir gülümsemeyi başarabildiğini bile bilmiyordum.

"Sorun yok," dedi bütün ciddiyetiyle. "Aralarında çok fazla sır var."

"Bundan sana ne?" dedim. "Sana ne bizim aramızdan?"

"Nora..." dedi Melissa, gerilmeye başlamıştı. Kollarını göğsünde bağlamış korkuyla bana bakıyordu.

Ona hafifçe gülümsedim, gerilecek bir şey olmadığını söylemek isterdim ama yapamıyordum.

"Adalet güdüsü diyelim..." dedi tekrar sandalyesine dönerken. "Birinin bunu yapması gerekiyor Yunan ışığı."

"Bana şöyle seslenme," Kollarımı göğsümde bağladım. "Hatta en iyisi sen bana seslenme. İlla sesleneceksen de Güz de."

"Güz..." dedi kaşlarını kaldırarak. "Güzel, derim." 

Bakışlarım Çisil'e döndüğünde yüzünü hala elleri arasında saklıyordu. Mert koltukta öne doğru kayıp ona yaklaşmıştı, bir eli omzundaydı. Usulca tutuyordu omzunu.

"Artık başlayalım, sıkılmaya başladım." dedi Aybars tüm shot bardaklarına sırayla tekila doldururken. Sandalyeye oturup bacaklarını masanın üzerine doğru uzattı, elindeki gümüş zipponun kapağını açıp kapatırken arkasına yaslandı.

"Evet," dedi ciddi bir ton ile. "Ben hiç..." Çisil'e döndü.

"Çisil'i pas geç." dedi Ege, hemen yanımdan.

Doğrudan Aybars'a bakıyordu, kolları göğsünde bağlıydı.

Tek bacağını önümüzde duran büyük kare sehpanın üzerine sertçe uzattı. Gözleri hala Aybars'ın üzerindeydi.

"Bana gel."

"Fırtına..." dedi Aybars yüzünü buruşturduğunda. "Sıkıcısın sen."

Ege başını yana eğdi, gözlerini kıstı. Bu bakışı biliyordum. Bu bakış tam olarak karşı tarafın gördüğünde kaçmaya başlaması gereken bakıştı.

Sehpaya uzattığı bacağını indirdi, yerinden kalktı, önümden geçti ve Aybars'ın yanına ulaşıp sandalyesinin arkasından tutarak üzerine doğru eğildi.

"Senin o sürekli kullanıp durduğun çeneni kırarım, hiçbir estetik cerrahı da bir araya getiremez."

"Puuf," dedi sıkıntıyla. "Fırtına, cidden sıkıcısın. Otur sıfır!"

"Kalkın gidiyoruz." dedi Ege. Bu komutu bekliyormuşum gibi hemen yerimden kalktım.

"Gidelim yoksa Ege'ye kalmadan birinin çenesini ben kıracağım..."

"Bak bak bak, sevimsiz Nora'mız birilerine gerçekten yumruk atabileceğini de sanıyormuş."

Mert yerinden kalktı, elini Çisil'in omzunda tutuyordu hala. "Evet, gidelim."

"Yani bu odada kimse Nora'nın neden gittiğini merak etmiyor mu?"

Bakışlarım Aybars'a döndüğünde şaşırmamıştım. Beklemediğim bir hamle değildi. Biri ortaya hakkımda bir sır atacaksa buradan başlardı.

İLKYAZWhere stories live. Discover now