16

279 15 6
                                    

Kris Tao'ya aşkını itiraf etmişti. Yalniz cevap alamamıştı. Bu Krisi korkutuyordu. Taoyla çok yakın arkadaslardi ama Kris ilk kez aşık olmuştu. Tao ona karşılık vermezse arkadaşlıkları da bozulabilirdi.

Yorganı üstünden atip banyoya girdi. Yüzünü yıkayıp aynadan baktı kendine. Göz altları Tao'ya benzemişti. Bütün gece düşünmekten uyuyamamisti. Banyodan çıkıp mutfağa indi. Masada tek başına oturmuş kahvaltı etmeye çalışıyordu. Kocaman evde tek olmak tek başına kahvaltı etmek Krisi üzüyordu. Lay'i bile özlemişti. Acaba kendini affetti mı onu bile bilmiyordu.

Zil çalınca kapıya yöneldi. Tao buruk bir gülümsemeyle önündeydi.

"Tao! Şey hoşgeldin girsene."

Tao içeri girip koltuğa oturdu.

"Bir şey içmek ister misin?"

"Kris gel otur seninle konuşmak istiyorum."

Kris istemeden üzüldü. Tao böyle ciddi olduğuna göre onu kabul etmeyecekti.

Tao ellerini ovuşturdu. Krisin gözlerine bakamiyordu.

"Kris. Ben çok düşündüm. Sen benim en yakın arkadaşımsın. Seni seviyorum. Ama arkadaş olarak. Yani sanırım. Bilmiyorum. Kafam çok karışık. Bunu daha önce düşünmemiştim. Ve açıkçası sana güvenmiyorum. Yani Lay'e yaptıkların beni korkutuyor. Arkadaşın olarak yanında olurum ama ciddi bir ilişkide bu benim için büyük sorun. Anlıyorsun değil mi?"

"Haklısın bana güvenmemekte. Ama Tao ben değiştim bunu en iyi sen biliyorsun."

"Kris güven benim için çok önemli ve sana güvenmiyorum."

"Anlıyorum."

Kris üzülmüştü. Tao bunu Krisin gözlerinden görebiliyordu.

"Kris. Ben herşeye rağmen sana bir şans vericem."

"Ne ama güvenmediğini söyledin."

Kris şaşırmıştı.

"Evet ama bu güvenimi kazanamayacağın anlamına gelmez. Sevgili olmayacağız. Yine arkadaşız. Sana güvendiğim de ve aşık olduğum da bunu sana söyleyeceğim."

"Tao çok teşekkür ederim. İnan bana bu şansı çok iyi degerlendiricem. Senin için herşeyi yaparım."

Tao basitçe tebessüm etti. Tao heyecanlanmaya başladı. Merak ediyordu. Kris neler yapabilirdi. Aslında ondan hoşlanıyordu. Ama gerçekten ona güvenmiyordu. Krisin bu güveni kazanması şarttı.

Aradan aylar geçti. Kris bir kafede garsonluk yapmaya başladı. Lay'a herşeyi verdikten sonra beş parasız kalmıştı. O da kafeye ise girmişti. Çalışmaktan hoşlanıyordu. Bu işi de seviyordu. Çıkış saati yaklaşmak üzereydi. Hava kararmaya başlamisti. Kapının o yumuşak çanı çaldı hafifce.
Kris masayı silmeyi bırakıp arkasına baktı. Gelen Taoydu. Her akşam kafeye gelir birlikte bir kahve içer sonra yürüyerek eve giderlerdi. Bir ay önce aynı eve taşınmislardi. Şimdi küçük sevimli bir evleri vardı.

Kris Tao'ya sarıldı.

"Sen otur ben kahveleri getiriyorum."

"Tamam."

Tao bu kafeyi seviyordu. Kış aylarında burda olmak iyi hissettiyordu. Dışarda kar yağıyordu. Camlardan izlemesi güzel oluyordu. Krise onu sevdiğini söylememişti. Doğru zamanı bekliyordu. Kris geçtikleri aylarda onun için çok şey yapmıştı. Artık ona güveniyordu. Ve seviyordu.

Kris kahvenin birini Taonun önüne koydu.

"Bu gece çok güzel değil mi?"

Tao dışarıya baktı. Pencere kenarında oturuyorlardı.

The Only Star İn The Night [SULAY]Where stories live. Discover now