B|24

1.8K 169 248
                                    

 *Geçen bölüm 117 yorum rekorunu kıralım demiştim ama hiç dikkate almayanlarda oldu. Üzüldüm açıkçası. Bu bölümü uzun yazmaya çalıştım. Umarım bu sefer kırarız şu rekoru.*

🎶  Day6 - I like You

24.Bölüm

"Isabella, lütfen bir şeyler ye kızım. Çok zayıfladın."

"Midem almıyor anne. Elimde değil. Gerçekten... Üzgünüm."

Isabella sandalyesinden kalkıp annesinin arkasına geçti ve boynuna sarıldı. 

"Seni üzdüğüm için özür dilerim. Tonlarca derdin varken bir de benimle uğraşıyorsun."

"O nasıl söz öyle? Sen benim ailemsin. Benim tek derdim sensin... Geç otur karşıma. Konuşacağız."

Isabella, sesini çıkarmadan annesinin karşısına oturdu. Neye nereden başlayacağını bilemiyordu. Artık annesine Seul konusundan bahsetmek istiyordu. Gerçi Seul'e gitse de Jackson ile ayrılmak zorunda kalabilirlerdi. O zamanda Seul'den kaçmaya çalışacaktı. Biliyordu.

"Tek sorun Jackson'ın Kore'ye dönmesi değil gibi gözüküyor. O yüzden her şeyi anlat."

"Anne, ben üniversiteyi Seul'de okumayı planladım bu yüzden. O sürekli buraya gelemez, en azından ben orada olursam görüşmemiz daha kolay olur diye düşündüm. Bu yüzden çok çalışıyorum ama sana söylemeye de cesaret edemedim. Ayrıca Jackson'ın bundan haberi yok."

Annem durup biraz düşündü. Daha sonra devam etmemi belli edercesine başını salladı. Fikirlerini sona saklıyordu anlaşılan.

"Ama artık Seul'e gitmem için sebep bulmakta zorlanıyorum. İki gün önce Jackson'la kavga ettik. Bana kötü imalarda bulundu. Sonra pişman olup özür diledi ve bana uzunca bir şeyler yazdı. Beş ay sonra çıkış yapacaklarmış ve o zamana kadar yurt dışına çıkamazlarmış. Çıkış yaptıkları zaman da üç yıllık sevgili yasakları başlayacakmış. Kurucuları, ayrılmamızın daha iyi olacağını söylemiş..."

Isabella birkaç saniye duraksadı. Boğazında koca bir düğüm oluşmuştu ve konuşmakta çok zorlanıyordu. Sesi titremeye başlamıştı.

"Ne yapacağını bilmiyormuş. Ya şirketi bırakacak ya da beni. İkisini de istemediğini söylüyor. Eğer ona gel dersem şirketi bırakıp geleceğini söylüyor. Anne... Ben böyle bir bencilliği nasıl yaparım ona? Nasıl gel diyebilirim ki?"

Isabella artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Annesi kızına sarılıp saçlarını okşadı. Kızını bir şekilde rahatlatması gerekiyordu. Çünkü sağlığı hiç yerinde gibi durmuyordu. Aşırı derecede zayıflıyordu. Sürekli stres ve sıkıntı içerisindeydi. Jackson'ın annesi de sırf aşırı stres ve üzüntüden hastalanmıştı. Kızına bir şey olacak korkusu vardı hep içinde. Onu mutlu etmek istiyordu.

"Seul'e gitsem bile beş ay sonra ayrılmak zorunda kalacağız anne. O zaman ne yapacağım ben? Gizlesek bile yakalanırsak onu kötü etkiler bu durum. Ona gel diyemem ki. Ama onu bırakmak istemiyorum. Lütfen bir çözüm bul anne. Yalvarırım."

Annesi geri çekilip Isabella'nın yanaklarındaki yaşları sildi. Daha sonra da omuzlarından tuttu destek verircesine.

"Bana fikrimi sorarsan, Seul'e gitmeni tercih ederim Isabel. Seni tek başına başka bir ülkeye yollamak benim için zor olacak, evet. Ama boş günlerimde görüşebiliriz. Zaten eve hep geç geliyorum. Bensiz yaşıyorsun resmen."

"Anne..."

"Beni dinle. Bir ay sonraki o sınava çok iyi çalış. Seul'e git. Jackson'a sürpriz yap. Çıkış  yapacakları zaman da gizleyeceksiniz. Gerekirse o kurucu denen herife yalvaracaksınız. Önünde ağlayın kendinizi yerden yere atın. Elinizden ne gelirse, ister saçma ister mantıklı, her şeyi yapın. Ama asla birbirinizi bırakmayın. Anlaştık mı? O iki seçeneği de seçmek zorunda değilsiniz. Kendiniz yeni bir seçenek yaratın. Aşılmayacak sorun yoktur Isabel. Kendini böyle bırakma. Anlaştık mı?"

BATERİST | Jackson Wang #wattys2020Where stories live. Discover now