Aybars'ın arabası da durduğunda hızla aşağı indi. Bir şey söylemeden bahçe kapısını açarak apartmana doğru ilerledi. "Fırtına, kaç numara?" diye sordu.

Paniği göz dolduruyordu. Üzerinde sadece gömlek vardı ve hava oldukça soğuktu belli ki umursamıyordu. Gözleri Ege'nin üzerindeyken yüzündeki endişe apartmanın ışında netleşmişti. Biraz daha yakınında olsaydım korkunun kokusunu alabilirdim. Aybars onu gördüğümden beri ilk kez insani tepkiler veriyordu. Kendisi dışında birisini önemsiyordu, işte bu yeni haberdi.

Otomatik kapı açıldığında Ege'ye fırsat vermeden apartmanın içine girdi. Ardından Sıla, Mert ve Çisil girdi. Ekin de ilerlediğinde yürüdüm. Berrak iyiydi ve belki de bu da benim durmam gereken noktaydı. Muhtemelen ben görmek isteyeceği son kişiydim. E, benim de onu görmeye pek hevesli olduğum söylenemezdi yine de Ekin'in adımlarını takip ederek binaya girdim.

Merdivenleri çıkarak üçüncü kata ulaştığımızda Ege kapıyı çaldı. Herkes kapının önünde durduğundan merdivenlerde kalmayı tercih etmiştim. Kapı açıldığında Tunç göründü ve göründüğü gibi de geriye çekildi, Berrak tarafından. Berrak kapıdan fırlayarak Ege'nin boynuna sarıldı. Olması gerektiği gibi... Ege'nin kolları da onun belini sardı. Olması gerektiği gibi...

"Çok korktum," dedi ağlamaklı bir sesle. "Kimdi onlar, çok korktum, Ege çok korktum."

"Geçti," dedi Ege.

Haklı olmasını umdum... Geçmesi için yapması gereken bir fedakarlık vardı, yapmak zorunda kalmamasını umdum. İyi olmasını umdum.

Aybars yanımdan geçip merdivenleri inmeye başladığında daha önce fark etmediğim bir şeyi daha anladım. Biz, aynı durumdaydık. Belki bu sebeple belki de kendime bahane bulduğum için ben de onun yaptığını yaptım ve sessizce merdivenleri indim.

Kapıdan çıktığında arkasına bile bakmadı, bahçeden de çıktı ve birkaç dakika önce indiği hüznünü gizleyecek kadar havalı arabasına bindi. Bindiğinde yüzünde görmeyi ummadığım bir ifade vardı, sakinlik. Rahatlamıştı... İyi olduğunu görmüştü ve şimdi ise gidiyordu sessizce.

Siyah yere yakın araba arka arkaya gidip döndüğünde sokakta kayboldu. Açılan demir kapının sesiyle başımı çevirdim.

"Gidelim mi?" diye sordu, en sevdiğim sarışın.

"Bizlik bir şey yok mu?" dedim, alayla yüzümü buruştururken.

"Yok..." Burnunun altını işaret parmağıyla kaşırken önüme geçti. "Nora, ne fark ettim biliyor musun?"

"Ne fark ettin?" dedim, onun gibi oyuncu bir ifadeyle kaşlarımı çatarken.

"Senin gelişini kutlamadık?"

"Aaaa," dedim büyük bir şaşkınlıkla. "Skandal."

"Kesinlikle." Yavaş bir ritimle başını salladı. "Sen, ben ve iki kıvırcık." Tam o anda kapıdan Çisil ve Mert çıktı. "İçmeye gidiyoruz..."

Mert ve Çisil'in şaşkın bakışlarına karşı kahkaha atmak istesem de kendimi durdurdum. Bir şey yok çocuklar Ekin ve ben kanayan yerlere umursamazlık basacağız ve geçtiğine kendimizi inandıracağız sadece.

"Gidelim bakalım."

Ekin'in arkasından yürümeye başladım.

"Siz ciddi misiniz?" dedi Çisil, sesi ilk kez bu denli sert çıkıyordu.

Asıl yeni haber buydu.

Mert başını Çisil'e doğru eğdi. "Nora, Ege ile baya destansı bir aşk yaşadı," dedi. Yerimde dönüp bakışlarımı onlara dikmiştim. "Ekin de yıllardır Sıla'ya açılamıyor."

İLKYAZWhere stories live. Discover now