"Ekin ya da Ege'nin pek favorisi değil diye biliyorum. Yoksa Mert mi sevmeye başladı?"

Çisil, Sıla ve benim konuşmamı sessizce dinlerken bakışları ikimizin arasında dolanıyordu.

"Hayır," dedi Sıla gülümsemesi büyürken. "Aybars seviyor, ben de hediye alayım dedim."

Başımı 'öyle mi' ifadesi ile sallarken gülümsedim. "Çok iyi düşünmüşsün."

Çisil yerinde kıpırdanıp çantasından bir şey aradığında Sıla'nın üzerindeki bakışlarımı ona çevirdim.

"Ada çayı alacağım," dedi ortamdaki havadan çekinen haliyle. "Bir şey istiyor musunuz?"

"Ava giderken avlanmak üzerine bir tatlıları varsa olur." dedim, muzip bir ifadeyle.

"Yok yok," dedi Sıla. "O şimdi tam oturmaz midemize, havada kalır. Sen bize, deveyi gütmek kıvamında kurabiye al. Diyardan gitmez birilerinin uzmanlık alanı nasıl olsa, ona gerek yok." dedi arkasına yaslanırken.

Çisil'in bakışları aramızda dolanırken masaya yasladığım kolumu çekip dizime bıraktım.

"Size rezene alayım en iyisi..." dedi Çisil gitmeden hemen önce.

Sıla'ya doğru eğildim. "Ekin nerede?" diye sordum, ne demek istediğimi anlaması için kaşlarımı kaldırarak.

"Ne bileyim ben nerede..." dedi kollarını göğsünde bağlarken. Kendi alanını oluşturuyordu, burayı geçemezsin çizgisini kolları ile çekiyordu.

"Spor salonunda."

"Çok şaşırtıcı." dedi alayla.

"Sıla..." dedim, derin bir nefes almadan önce. "Git konuş onunla."

Sinirli bir kahkaha attı. "Geçtik o faslı, masaya oturma noktasını aştı durum."

"Savaş, diyorsun..."

Tekrar güldü. "Nora," dedi kollarını çözmeden bana doğru eğilerek. "Onunla işim bittiğinde, sustuğu her gün için pişman olacak."

"Atladığın bir nokta var," dedim ben de onun gibi ona doğru eğilirken. "Yaktığın ateş sadece onu tutuşturmayacak."

"Göreceğiz..." Tekrar arkasına yaslandı.

Sıla sanıyordu ki yaktığı intikam ateşi sadece Ekin'i kül edecekti... Sıla sanıyordu ki onun canının acısı, kendi kalbine düşmeyecekti. Aşkın kuytusu onun için oldukça korunaklı ve dingindi. Ekin biliyordu, bildiği için bu haldelerdi ama Sıla'nın hiçbir fikri yoktu. Sıla, öfkesini söndürmenin peşindeydi. Sıla, Ekin'in gözlerinde pişmanlık görme umuduyla ayaklanma çıkartmıştı ama hiçbir şey umduğu gibi gitmeyecekti. Aşk için, aşktan geçmeli kararların sonu yine aşkın kapısında biterdi. Gidersin, gittiğin an dönmeyi düşleyerek... Savaş açarsın, açtığın an yenilen olmayı umarak... Çünkü aşk, kendinden vazgeçmekten geçer; Sıla bilmiyordu ama belli ki öğrenecekti.

"Umarım," dedim tüm içtenliğimle. "İkiniz birden yara almazsınız."

"Sen kendini hazırla," dedi Çisil yanımıza döndüğünde. "İşim bittiğinde, birini teselli etmen gerekecek."

Çisil'in önüme bıraktığı rezene çayının kokusunu içime çekerken başımla onayladım. Bu iş her neyse, bittiğinde teselli edeceğim iki kişi olacaktı ama şimdilik Sıla bunun farkında değildi.

"Karar verdin mi?" diye sordu Çisil.

Çaydan bir yudum aldığımda ışığı kapanmış tablete bakmasından neyden bahsettiğini anladım.

İLKYAZWhere stories live. Discover now