12 | Kardeş

343 36 5
                                    





Min Yoongi, Kim'lerin evi.




Banyoda öylece otururken planımı uygulamaya karar verdim.



"Dün Jungkook'a rastladım, kız arkadaşıyla birlikte takılıyordu." dedim ve tepkisine baktım. Elindeki ördeği aniden sıkmıştı, bu da ördeğin ince bir ses çıkartıp beni rahatsız etmesini sağladı. Takmadım, devam ettim.



"Oldukça çapkın olduğunu da duydum. Sınıfındaki hatta okulundaki çoğu kızla birlikte olmuş ve kız arkadaşının eski erkek arkadaşının da çapkın olduğunu biliyorum, cidden o Jungkook denilen çocuk akıllanmaz. Azgın ergenin teki, sapık."




Taehyung'un boş ifadesine biraz baktıktan sonra banyodan çıktım ve saçlarımı kurutma gereği duymadan üzerimi giydim.




"Yoongi, buraya gel." Fotoğraf makinemi alıp yanına gittim. Annem sert bir kadındı, dediğini yapmazsanız sinirlenirdi. "Bunu Tae'ye gösterir misin? Ayrıca o çocukla takılmamasını söylemeni istiyorum." dedi ve tabletteki haberi gösterdi. Bu benim çektiğim ve yaydığım fotoğraftı. O gün köprüden kardeşim için atlarken bende böyle bir fotoğraf yakalamıştım.  Yüzümde mimik oynatmamaya çalışarak anneme baktım. O da benim gibi Jungkook'u sevmiyordu ya da herkesin düşünebildiği gibi, affedemiyordu. Hemen ardından odadan başında havluyla çıkan Taehyung'a bakıp gülümsedim ve ıslak saçlarını karıştırdım. Çok sevimliydi.


"Sen kendin söyle, ben çıkıyorum. Fotoğraf çekeceğim."


Evden çıktığımda etrafta ölü hayvanlar bulmaya çalıştım. Genellikle sık ağaçlı yerlerde ölmüş kuşlar oluyordu ve tabii ki göl kıyılarındaki balıklar. Biraz gezindikten sonra bulduğum kuşla tebessüm ettim ve yere eğildim. Açı önemliydi.


"Onun mutlu olduğuna sevindim."


Aklıma gelen cümlelerle inanmaksızın güldüm. Bu doğru değildi. O.. Mutluluğa izin vermezdi. Bu beni gerçekten sinir ediyordu. Hem o çocuk hem de kardeşim. İşaret dilini onun için öğrenmişte, onu görmek istiyormuşta. Ne olmuş yani? O zamandan beri değiştiğini mi sanıyordu? O da diğerleri gibiydi.


Sağır olduğunu görünce parmakla gösterenler, onu görmezden gelenler, duymayacağını bildiği için arkasından konuşanlar ve onunla bir topla oynar gibi oynayanlar. Herkes böyleydi. Kimse Taehyung'a karşı güzel bir anlayışla yaklaşmıyordu. Küçük bir engel, Dünya sorunu haline getirilmişti.



Aklına dolan anıyla kaşlarını çattı.



İlkokul zamanları, Yoongi Taehyung'la beraber köprüde.




"İşitme cihazların çok hafif! Akıntı çoktan onları alıp götürmüştür. Annem kızacak Taehyung, aramayı bırak ve yukarıya çık artık. Nehire atmaları onların suçuydu, senin değil."


Taehyung onu dinlemeyip armaya devam etmişti. "Hey Tae, gidip onlara haddini bildirmeliyiz. Bunu yapmazsak devam edecekler ve rahatsız olmaya devam edeceksin."



"Onlara haddini bildirmek zor Hyung." dedi. Onun için zordu.





"Onlara haddini bildirmek zor mu? Neden bahsediyorsun sen? Rahatsız olmuyor musun? Neyi bekliyoruz, diğer cihazınıda nehre atmalarını mı?"




Yoongi sinirlenmişti. Kardeşi her şeye tebessüm ediyor, hiç bir şeye sesini çıkartmıyordu. Bundan güç alan arkadaşları da ona zorbalık yapıyorlardı. Gülüyordu ama mutlu değildi, değil mi? Aslında nasıl hissettiğini Yoongi bile bilmiyordu. Onun her zaman gülen yüzü onu endişelendirmeye yetiyordu. Hiçbir zaman yüzünde kızgınlık belirtisi görmemişti.




"Hey, bakın. Bu, aptal sağır çocuğun abisi!"




"Hadi aramaya devam et Tae~" dedi ve Taehyung ona gülümsedi. Gülümseyen yüzünü düzeltip arkasına döndü.



"Bir sorun mu vardı? Çok sesiniz çıktı." dedi bedeni onun iki katı olan ama ondan küçük yaşta olan çocuğa. Gelişimi yaşıtlarına göre biraz daha yavaştı, bunu kabul ediyordu ama onlarda çok hızlı büyüyordu.





"Kardeşinle uğraşacağız, git buradan."





"Hah," Kollarını köprünün tırabzanına yasladı. "Ölümü çiğnersiniz. Herkes kendi yoluna, hadi."




"Yapma böyle. Kardeşin gülümsüyor! O da eğleniyor olmalı. Sadece takılıyoruz." demesiyle büyük bir taşı alıp çocuklara atmıştı. Bir yandan küfür ederken diğer yandan onları taşlıyordu.





Taehyung'u inceten kimseyi affetmeyecektim.






Nerden geldiği belli olmayan bir şekilde Taehyung kavgayı durdurdu. O zaman bile gülümsüyordu. Belki de sadece Tae nasıl sinirleneceğini bilmiyordur, diye düşündü Yoongi. Sadece gülümsemeyi biliyordur.







Taehyung, bundan bir süre sonra hırpalanmış bir şekilde eve geldi. Yoongi onun kavga ettiğini ama gülümseyerek okuldan ayrıldığını öğrenince sinir krizi geçirecekti.







Birincisi, kavga ederken gülümsemiş. İkincisi ise kavga ettiği çocuktu: Jeon Jungkook.









Çok fazla fotoğraf çektiğine kanıt getirdiğinde eve doğru yavaş bir şekilde yürüdü. Zaten evin dibinde bir yerlerde istediği ölü hayvanı bulmuştu. Eve girdiğinde onu karşılayan Taehyung ile şok olmuş bir şekilde ona baktı.



"Ah, hâlâ uyanık mısın?" dedim. Aldığım yanıt ise yüzüme tutulan bir haber ve suçlama olmuştu.



"Bu fotoğrafı benim çekip çekmediğini bilmek mi istiyorsun Tae?" dedim. Evet, anlamında kafasını salladı.



"Evet, bendim." Kafamı yana yatırarak duvara yaslandım. "Ben yaptım çünkü o heriften hoşlanmıyorum." Doğruyu söylüyordum, o çocuğun yaptıklarını unutmamıştım. Unutmam için Taehyung'un gerçekten mutlu olmasına ihtiyacım vardı. Yalandan gülümseyip, mutlu olmasını göstermesine değil. Hızlı bir şekilde yakamı kavrayan ellerle, Taehyung'un yüzüne baktım. O... Sinirli gözüküyordu.








Taehyung, hayatında ilk defa sinirlenmişti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 21, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

The Shape of Voice || TaekookWhere stories live. Discover now