5 | İşitme cihazı

482 47 34
                                    


2011, kış ayları.



"Sesini yükselt Ji Eun! Böyle düşük bir ses tonunda yazarın hislerini basıl doğru düzgün aktarabilir ve ifade edebilirsin?"

Yine sıkıcı bir gün ve yine okul. Okulların tatil olmasına ne kadar kalmıştı merak ediyordum. Daha ne kadar bu okula katlanmalıydım?

"Sıradaki parça 15.sıranın. 15.sırada kim var?" dedi ve bizim olduğumuz tarafa baktı.


Ben 17.sıradaydım, Ji Eun 16... O zaman 15, Kim Taehyung mu oluyordu? Evet, evet oydu. İster istemez heyecanlanmıştım. İlk defa sağır birinin sesini duyacaktım.

"Seğden aşla vazgeçmeyyeceğiğm, şen bemmin kadığnımsn..."

Gerisini dinleme gereksinimi duymamıştım. Sesi kalın ve derinden geliyordu ama konuşması bir bebek gibiydi. Anlamakta zorluk çekmiştim. Korece bilmiyor muydu bu?

"17.sıra, sıra sende."

"Vaaaa, eğğğğ, herebbe hiüürrblele" komik sesler çıkararak Taehyung'u taklit ettiğimde, birkaç kişi hariç, herkes gülmüştü. Taehyung ise neye güldüklerine anlam verememiş etrafına saf saf bakıyordu.

"Benimle birlikte öğretmenler odasına gel, Jungkook. Hemen."

Tamam, bu kadar çabuk olmamalıydı. Daha ders bitmemişti... Çıktığı kapıdan geçip adımlarını takip ettim. Bu seferde onu taklit etme diye kızacaktır.

Aynı şekilde yine kalçasını masaya dayayıp beni uyarmaya başladı.

"Sırf komik diye Taehyung'un sesini taklit etmemelisin, anladın mı?"

"Komik olduğundan yapmadım. Sadece onun dilinde konuşmaya çalışıyordum." dedim kafamı omzuma yaslayarak.

"Sessiz ol ve sonuna kadar beni dinle." dedi. Boğazını temizledikten sonra devam etti. "Burada ahlaktan bahsediyoruz."

"Ah... Ne?" dedim tuhafla ona bakarak.

"6.sınıftasın ve ahlak ne demek bilmiyor musun? Neden aptalca davrandığın belli oldu. Ailen sana evde ne öğretiyor, merak ediyorum. Eve gidince annene ahlak ne demek diye sor, Jungkook. Neyse, kader işte." dedi ve odayı terk etti.

Sağ elimle, sol kolumu tuttum. Donup kalarak öğretmenin birkaç saniye önce durduğu masaya baktım. Şuan o masayı kırmak istemem doğal mıydı? Kadermiş, peh.



Koridorda aylak aylak gezerken, Seokjin bir saniye bile beklemeden kolumdan çekiştirmeye başladı.

"Oğlum, koro yarışması için çalışıyoruz. Seni arıyordum, sensiz başlayamayız. Hadi çabuk." dediğinde kolumu kurtardım ve hızlı adımlarla müzik odasına girdim. Koro yarışması tamamen aklımdan çıkmıştı.

Namjoon şarkı söylemek istesede sınıfta tek o piyano çalabildiği için onu piyanonun başına koymuştuk. Öğretmenin işaretiyle hepimiz söylemeye başladık. Bir sorun vardı. Bu sorunu yaratan kimdi? Kim Taehyung. Neden sağırlar koro yarışmasına katılırdı...

Sesi kısık olsada, homurdanma türü seslerdi ve rahatsız ediciydi, düzenimizi bozuyordu. Sinirle ona baktım. Bir kere bencillik yapmasa ve koro yarışmasına karılmasa keşke. Bizi engellemekten başka bir şey yapmıyordu. Birkaç aydın onun hakkında bildiğim en iyi şey buydu.

"Taehyung, ben sana öğreteceğim tamam mı?" dedi Joohyun. Taehyung, tebessüm edip müzik öğretmenimize döndü. Öğretmenimiz Taehyung'u yanına çağırdığın da mutlu olmuştum. Onu korodan çıkaracaktı değil mi? Böylece kazanabilirdik.

The Shape of Voice || TaekookWhere stories live. Discover now